"Anıl."Kollarından çekmeye çalıştım ama kıpırdatamadım bile.

"Anıl,hırsını çocuktan çıkarma!"Kafasını bana çevirdi.Gözlerinin mavisi lacivert renge dönmüştü sanki.Düşmanıymışım gibi kötü kötü bakıyordu bana.

"Hırsımı çocuktan mı çıkarıyorum?Lan bu orospu çocuğu az önce camın çerçevesini üzerimize yıkıyordu!"

"Abi,vallah ben içeride sizin olduğunuzu bilmiyordum.Bilsem yapmazdım yeminlen."Anıl daha da sinirlenmişti.

"Anıl,çocuğu rahat bırak ben konuşacağım."Tüm gücümle onu çekmeye çalıştım,bu sefer biraz oynatabildim.Daha sonra kendisi geri çekildi.Çocuğun karşısına geçtim,ellerimi omuzlarına koydum ve konuşmaya başladım.

"Bak,sana bunu kimin yaptırdığını söylemen lazım bize,tamam mı?Korkma,sana bir şey yapmayacağız."Arkadan Anıl:

"Hele bir söylemesin,bak ben ona ne yapıyorum!"Çocuğun çekindiği her halinden belli oluyordu ama konuşmaya başladı.

"Şey...Biz top oynarken bir adam geldi,bana para verdi ve o gittikten beş dakika sonra cama taş atmam gerektiği söyledi.Vallah başka bir şey bilmiyorum,bırakın gidim abla."

"Adamın dış görünüşü nasıldı peki?Hatırladığın her ayrıntıyı anlat ama tamam mı?"

"Şapkası ve gözlükleri vardı, bir de sakalları vardı ama takmaydı herhalde,beyaz tenliydi.Uzundu,zayıftı.Şey bir de sanırım gözleri mavi renkteydi, koyu mavi.Abla bak valla başka bir şey bilmiyorum,bırakın beni nolursunuz."Arkamdan gelen histerik gülme tüylerimi diken diken yapmıştı.Çocuk iyice gerilmiş ve korkmuştu.Anıl biraz geriye gidince koşarak kaçtı.İkimiz de peşinden gitmedik.

"Beyaz tenli,mavi gözlü, uzun, zayıf bir adam..."Ben mırıldanırken Anıl sinirli bir şekilde arabasına doğru yöneldi.Peşinden gittim.Arabaya bindik.Önce kafasını koltuğa yasladı ve uzun bir of çekti.Sonra kendini toparlayıp arabayı çalıştırdı ve İstanbul'a doğru sürmeye başladı.

Ritüelimizi bozarak arabada giderken konuşmaya başladım.

"Bu zarf olayı ne zamandır devam ediyor?"Kafasını kısa bir süre bana çevirdi ve sonra yola geri döndü.

"Bu dördüncüsüydü."

"Peki bunlardan önce sana neler yapıyordu o adam?"Yorgun bir şekilde nefes aldı.

"Uzun hikaye Hazal, başka zaman konuşalım."Kısa süre aralık bıraktığı penceresini tamamen kapatmayı tercih etti yeniden.Ona uyup yol boyunca bir daha ağzımı açmadım.

Korkmuştum.Camın kırılma sesi ortamın sessiz ve ürkütücü havasıyla karışıp kulaklarıma değdiğinde kısa sürede olsa şiddetli bir basınca maruz kalmış hissi uyandırmıştı.Tekrar düşündüm, burada ne yapıyordum?Tanımadığım bir adamın ve şehrin ortasında, alakam olmayan korkutucu olayların çemberinde...Kendime verdiğim sözlere ne olmuştu?Artık sonu gelmez karanlıkla boğuşurken ışık bulamasan da kendin yarat diyen Hazal'a ne olmuştu?Bunun yerine zar zor bulduğum ışığı söndermeyi tercih etmişti ya da belki de sadece serap görüştü.

Sıradan sayılabilecek bir ailenin dördüncü parçası, hayatı boyunca devlet okullarında okumuş, çalışmayı seven ve çok okuyan, lise sona kadar yakın arkadaşları kuzeni, abisi ve abisinin arkadaşı olan bir kız çocuğu.Başta orta halliyken babasının çabalarıyla nispeten zenginleşen ama sıradanlığını koruyan bir aile.İnsan bu kadar durgun ve düzenli bir hayattayken böylesine bir değişimin gerçekleşme ihtimali aklından bile geçmiyordu.Bu yüzden dağılması daha kolay ve daha sarsıcı oluyordu.

Şimdi ise buradaydım, daha çok ziyaret edeceğimi hissettiğim bu şehirde, evli olduğum adamın yanında ve onun dalgalı ve düzensiz dünyasının içinde, yeni aile hikayemin başlangıcında...

Uzunca bir süre gittikten sonra nihayet eve varabilmiştik.İçeri girince kendimi direkt yatağa attım.Stres,uykumu getirmişti.

Akşama doğru uyanınca aşağıya indim.Anıl,oturma odasında düşünceli bir şekilde oturuyordu.Yanına gidip koltuklardan birine oturdum.

"Şu aldığın beyaz kağıt...İçinde ne yazıyordu,okudun mu?"Kafasını yavaşça bana çevirdi.

"Önemli bir şey yok,saçma sapan şeyler."

"Yine de baksam olur mu?"Ne yazdığını çok merak ediyordum.Önümüzdeki masanın çekmecesini açtı.Kağıdı çıkardı ve bana uzattı.Nedense bu oyunu yapan her kimse attığı adımlar boş yere atılmış gibi gelmiyordu.Görünürde öyleydi tabi ama anlatmak istediği bir şeyler olmalıydı.Değil mi?Bu gönderdiği kağıtların içinde de muhakkak ipuçları saklamıştı.Ancak Anıl'a göre bu ihtimaller bile oyunun bir parçasıydı.Zamanını boşa harcamaktan başka bir işe yaramıyordu.

Kağıdı açtım.Bu sefer içinde yedi dizelik bir şiir vardı.

Anka kuşu, anka kuşu

Dağın arkasına bağlı

Baksalar da göremezler

İnandırırlar kendilerini yalana

Gerçek olmadığına

Oraya onlarca, konulsa da

Unutmuşlar varlığını

O mu yazmıştı yoksa bir yerden mi almıştı bilmiyorum ama itiraf etmem gerekirse şiir hoşuma gitmişti.En azından burada anlatmak istediği bir şeyler vardı sanki.Anıl'ın hatırlayamadığı, bu yüzden görmezden geldiği bir şeyler...

Kağıdı geri verdim.Odaya tekrar bir sessizlik hakim oldu.Gerçekte nasıl biri olduğunu merak ediyordum Anıl'ın.Herkesin yanında böyle sessiz ve düşünceli miydi yoksa bana ısınamamıştı mı?Gerçi konuşsak ne konuşacaktık,birbirimiz hakkında doğru düzgün bilgimiz yoktu.Ben de öğrenmeye çok can atmıyordum.Zamanla öğrenirdim zaten.Cenaze evi sessizliğinde otururken kapı çaldı.Anıl kıpırdamayınca ayağa kalkıp kapıyı açtım.Benim boyuma yakın boylarda,dalgalı,kumral saçlı,beyaz tenli bir kız ile göz göze geldim.Birbirimize dikkatlice bakarken arkamda Anıl'ın varlığını hissettim.Kız hızla solurken kızgın bir sesle konuşmaya başladı.

"Evlendiğini bana söylemeyi düşünmüyor muydun?"

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayalım.Fikirleriniz benim için çok değerli.😉😉





























OYUNWhere stories live. Discover now