Bölüm 17 - Sandviçler ve Spor Yıldızları

4.4K 469 8
                                    


Bölüm şarkısı:  Shawn Mendes - There's Nothing Holding Me Back



"Burada ne yapıyoruz?"

Lizzy, Colin çimenlere örtü sererken konuştu. Az aşağılarındaki futbol sahasında çocuklar futbol oynuyor, birkaç metre ötelerinde ise dükkan sahipleri oturuyordu.

"Piknik dedim ya." Colin sepeti örtünün üzerine koyduktan sonra oturdu ve örtünün boş kısmını eliyle işaret etti.

Başını sallayan Lizzy, itiraz etmeden oturdu.

"Onu anladım. Neden böyle bir şey yaptığımızı anlamadım," dedi. 

O yemekten ve en son görüştüklerinden beri bir hafta geçmişti. Bu sabah Victoria arayıp, Karen'la konuştuklarını ve Colin'le pikniğe çıkmasının iyi olacağını söylemişti.

"Sana dedim. Karen bunun iyi pazarlama olacağını düşünüyor. Bir piknik yapıp, insanlara kendimizi göstereceğiz. Tabii sonra da sosyal medyada paylaşacağız."

Lizzy Colin sandviçleri sepetten çıkarırken güldü.

"Doğru. Sonuçta sosyal medyada yoksa, hiç olmamış demektir."

Colin de karşılığında güldü ve Lizzy'e sandviçi uzattı.

O gece Colin, yine olmadık bir saatte aramış ve bu sefer 402 numaralı sınıf hakkında konuşmaya başlamıştı. Adam hiçbir şey olmamış gibi davrandığından Lizzy de bunu yapmış ve saatlerce onu dinlemişti.

Kavgalarını geride bırakmalarına sevinmişti Lizzy, çünkü gerçekten de Colin'le arasının kötü ya da tuhaf olmasını istemiyordu.

Bu sahte ilişkiyi bu kadar zamandır çekilmez ya da sıkıcı yapmayan etkenlerden birisi de Lizzy'nin adamla ne kadar iyi anlaştığıydı sonuçta.

Sessizce sandviçlerinden yerlerken, Colin futbol oynayan çocuklara baktı.

"Lisede ben de futbol takımındaydım. Sana söylemiş miydim?"

Lizzy kaşlarını çattı. "Hayır, hatırlamıyorum."

"Hmm, öyleydim. Ama çok kötüydüm. İyi bir koşucuydum ama topla aram pek yoktu."

Lizzy kıkırdadı.

"O yüzden koçtan çok azar işitmiştim," dedi Colin. "Ailem de bir spor yıldızı olmamı diliyorlardı. O yüzden koç Brandon onlara gelip, oğullarını kesinlikle futbola yazdırmamalarını söylediğinde, annemin üzüntüsünü tahmin edebilirsin."

Lizzy Mandy'i hayal etti ve yüzünü ekşitti. "Zavallı sen."

"Daha çok zavallı annem," dedi Colin, gülerek. "Hayalleri yıkılmıştı."

"En azından yine de bir yıldız oldun," dedi Lizzy. 

"Sadece spor yıldızı değil."

Colin dudaklarını büzdü. "Evet, şimdi pek önemsemiyor. Ama ilk oyunculuğa başladığımda pek umutlu değildi... Peki ya sen?"

Colin koluyla hafifçe Lizzy'i dürttü. 

"Sen lisede ne kulübündeydin?"

Lizzy gülmemeye çalıştı. 

"Tahmin et?"

"Tiyatro?" diye tahminde bulundu Colin, tek kaşı havaya kalkmıştı. Lizzy başını hayır anlamında salladı, sonra büyük bir sır veriyormuş gibi, "Bilim," dedi.

Colin buna inanmışa benzemedi. 

"Bilim. Sen?"

"O kadar şaşırmış gözükme. O zamanlar deneylerle fazlasıyla ilgiliydim."

Colin bunu beklemiyormuş gibi gözlerini kıstı ve o zamanları hayal etmeye çalıştı.

"Aslında, müzakere grubuna girmeyi istemiştim. Ama sevmediğim kızlardan birisi de oradaydı."

"Demek çalışkan bir öğrenciydin... Eminim ki Lizzy Brown herkesi çenesiyle yenebilirdi."

Lizzy bunun üzerine küçük bir kahkaha attı. "İnan bana, bu konularda iyiydim. Şimdi biraz köreldim gerçi... Ama o zamanlar avukat olmak istediğimden, bu gerekliydi."

Colin kaşlarını çattı. 

"Avukat mı olmak istiyordun?" diye sordu, inanamayarak.

Lizzy başını salladı. 

"Sadece lisede, bir sene boyunca falan. Sonra bunun ne kadar yorucu olduğuna ve gönlümün oyunculukta olduğuna karar verdim."

Colin başını salladı, onu anlıyordu. Kendisi oyunculuğu geç bulmuş olsa da, bu meslek kesinlikle bir sevda işiydi.

"Pekâlâ, hadi resmimizi çekelim de gidelim. İnsanlar bize kötü kötü bakıyor ve şimdi imza isterlerse, en az iki saat buradan ayrılamayız."

Colin de etrafa bakındı ve Lizzy'nin haklı olduğunu gördü.

"Bir dahaki sefere gözlük takmalıyız. Ve de şapka. O zaman kimse bizi tanıyamaz."

Lizzy bir şey demedi ve telefonunu çıkardı. Colin tek elini kadının beline doladı ve Lizzy hafifçe ona yaslandı.

"Sence yeterince yakın gözüküyor muyuz?" diye sordu Lizzy. Colin onun kokusunu burnunda duyuyordu.

"Hmm," diye mırıldandı, yarı sarhoş bir halde. Neyse ki Lizzy resmi hemen çekti ve Colin'den uzaklaştı.

"Tamamdır. Sen bunları topla, ben de resmi paylaşayım."

Lizzy arkasını dönüp telefonuyla arabaya doğru yürürken, Colin arkasından, "Tabii!" diye bağırdı. Başka çaresi olmayan Colin, daha hiç dokunmadıkları kekleri sepete geri koydu ve örtüyü kaldırdı.

Piknikleri, umduğundan çok daha kısa sürmüştü.

YILDIZLARLA DANSUnde poveștirile trăiesc. Descoperă acum