"Hadi çabuk olsana! Herkes bize bakıyor daha fazla senin yanında görünmek istemiyorum!"

Asya gergince eteğini avuçladı. Selin'in okulda ondan uzak durup eve gidince farklı bir kimliğe bürünmesine hiçbir zaman anlam verememişti. Demek ki sebebi buydu. Onun yanında görülmek istemiyordu Selin de tıpkı diğerleri gibi.

"Neden? Vebalı mıyım ben?" diye söylendi kendinden beklemediği bir cesaretle. Selin şaşkınlığını gizleyemeden ona baktı.

"Sadece... sadece seninle arkadaş olduğumu düşünmesinler istiyorum. Bu yüzden elini çabuk tutsan iyi olur!"

Güldü Asya...

"Dün sen değil miydin arkadaş olduğumuzu söyleyen Selin? Ne değişti şimdi?"

"Dün... O.. Yani o zaman biz baş başaydık. Kimse yoktu. Şimdi ise okuldayız. Evdeyken..." bekledi Selin. Ne diyeceğini bilmiyor ya da bildiği şeyleri söyleyemiyor gibiydi. "Evdeyken bana anlatabilirsin ama okuldakiler arkadaş olduğumuzu düşünmesin işte."

Asya içinde patlamaya müsait bir mayın olduğunu o an hissetti ilk defa. Şimdiye kadar hep sessizce kabullenir geçerdi. Peki ya şimdi? Bir anda Selin'e olan öfkesini kusmaya nasıl cesaret edebilmişti?

"Ne olacak arkadaş olduğumuzu düşünürlerse? Ne olur seni benim yanımda görürlerse Selin?" diye hiddetlendi.

"Asya..." dedi Selin dişlerinin arasından. "Sesini ayarlasan iyi edersin. Bağırma ki dikkat çekmeyelim saçma bir şekilde!"

"Çekelim! Çek hatta Selin, bana ne?" diye bağırdı Asya bir anda. Bu çıkışıyla tüyleri ürpermişti. Ne oluyordu birden bire? Neden öfkesini kontrol edemiyordu? Neden korkmuyordu en önemlisi?

"Ne yaptığını sanıyorsun sen Asya? Bağırma diyorum insanlar bize bakıyor! Sadece soru soruyorum. Dün gece benden sonra yine saçmalamadın mı? Soruma cevap ver ve kalkıp gideyim. Kendi kendine celallenme!"

Bir ihtimal Selin sabrımın sınırını mı merak ediyor diye düşündü Asya.

"Kalk git Selin. Sana ne dün gece ne yaptığımdan? Neden anlatmak zorundayım sana? Kimsin ki, hayatımdaki yerin ne?" diye öfkesini konuşturmaya devam etti. Selin de artık öfkesini kontrol edemiyordu. Yeterince rezil olmuştu nihayetinde... Hırsla Asya'nın kolunu tutup sıktı.

"Bana ne var be senin aptal oyunlarından? Çok mu önemli sanıyorsun kendini? Sadece ne kadar saçmaladığının farkında mısın yoksa hâlâ saçmalıyor musun duymak istedim. Neymiş rastgele arayıp birini bulacakmış da onunla arkadaş olacakmış! Hah! Olursun tabii! Ne diyordun? Doğru kişi olduğunu sesinden tanıyacaksın" Seslice bir kahkaha attı ve devam etti.

"Bulursun eminim ki? Herkes de senin kadar aptaldı ya hemen 'aa olur bak gel arkadaş olalım canım lafı mı olur?' diyecek? Gözünün önündeki gerçeği bile görmüyorsun sen! Bak şu sınıfa! Kaç kişi seninle konuşuyor? Hangisi umursuyor seni? Ortadan yok olsan merak bile etmezler seni. Şimdi gelmiş yabancı bir insanın seni kabul edip saçma salak oyunlarına ayak uyduracağını mı düşünüyorsun? Kim yapar bunu? Hem de senin için yapacak? Şurada katıla katıla gülmemek için zor duruyorum!"

Selin öfkeyle Asya'nın yüzüne bağırırken Asya gerçeklerin yüzüne çarpan sertliği ile ne diyeceğini bilemedi. Sanki haklısın diyebilirdi sadece. Oysa öfkesi uçup yerini şaşkınlığa bırakmasaydı belki Selin'e kafa tutup kendini savunabilirdi. Yeniden o korkak Asya olmuştu işte.

Nefret etti bir kez daha kendinden...

Ağzını açamazken gözünden bir damla yaş akıp çenesine doğru ilerledi. Pürüzsüz teninde ince bir yol çizmişti...

Korku muydu? Panik? Neydi şu an hissettiği? Gerçekleri fark etmek mi? Sahi o gerçek neydi? Kimdi ki?

Selin'in kolunu sıktığını bile unutmuştu. Aniden araya giren sarı kıvırcık saçlı bir çocuğa çarptı gözleri. Selin'in elinden Asya'nın kolunu kurtaran da aynı kişiydi.

"Bakın derdiniz ne bilmiyorum fakat yeni okulumda ilk günden kız kavgasına şahit olmak istemiyorum." demişti sarı çocuk. Sesi ortamı yumuşatmaya çalışır gibiydi.

"Sen kimsin be?" diye sinirle ona döndü Selin.

"Tanışırız canım, niye kızıyorsun şimdi?"

"Bana bak! Zaten şu aptal sinirlerimle yeterince oynadı bir de seni çekemeyeceğim!"

Sarı çocuk bozulmuştu. Yine de sahte bir gülümseme takınarak konuşmaya devam etti. "Çekmeyebilirsin tabii. İstiyorsan git benim de işime gelir. Kavga olmaz ve ben yeni okulumu gezmeye devam ederim."

"Sana mı soracağım ne yapacağımı?" diye bağırdı Selin yeniden. Sonra hırsla Asya'yı itip sınıftan çıktı.

"Bu ne be? Hiç sevmedim bu kızı. Deli midir nedir!" diye söylendi çocuk.

Asya dönüp çocuğa baktı. Sapsarı kıvırcık saçları palyaço saçlarını aratmayacak bir şekilde başının üstüne toplanmıştı. Birkaç tutam alnına dökülmüş yeşil kocaman gözlerini örtüyordu. Yuvarlak çerçevesiz gözlükleri küçük yüzüne şirin bir hava katmıştı. Çocuğun konuşmanın ne kadarını duyduğunu merak etti.

"İyi misin sen?"

Çocuk ona seslendiğinde Asya etrafa baktı. Herkes tuhaf ifadelerle ona bakıyordu. Sınıfta biraz daha kalmak istemediğine emindi.

Usulca kapıya yönelip sınıftan çıktı.

-BÖLÜM SONU-

CEVAPSIZ | Yarı Textingحيث تعيش القصص. اكتشف الآن