Sakinliğini korumak adına yüzüne yarım bir gülüş takındı. Hali gözüne acınası gelmişti yine.

*0546...*

Numarayı tuşladıktan sonra hoparlörü açıp ikisinin de duymasını sağladı. Heyecanla yerinde duramazken telefon üç kere çaldı ve hemen sonra açıldı. Nefesini tuttu ve karşıdan gelecek sesi bekledi. Duyduğu "Kimsiniz?" diyen kadının sesiyle yüzü asıldı tekrar Asya'nın.

Mutsuz çıkan sesine hakim olamadan "Pardon, yanlış oldu," diyerek cevap vermesini beklemeyip kapattı telefonu. Aradığı kesinlikle bu değildi. Derinlerinde bir heyecan uyandırmamıştı bu ses.

Yüreğine dokunacak bir ses var mıydı bilmiyordu ama olmasını diliyordu. Kaçıncı kişi olduğunu bilmediği kadının sesinin asla yüreğine dokunmadığına emindi fakat.

Olmalıydı...

Yüreğe işleyebilecek bir ses olmalıydı bu hayatta.

"Olmadı yine... Sanırım sen haklıydın, Selin. Boşuna uğraşıyorum." dedi rahatsızca. Umut etmek boşuna uğraşmak mıydı?

İçinde beliren keder ve öfke karışımı hisse yenik düşmek üzereydi. Yine olmamıştı işte. Yine bulamamıştı kim olduğunu bile bilmediği o kişiyi.

Soğuk parmakları telefondaki son aradığı numarayı da silerken Selin'in huzursuz sesi kulağına doldu. Ya da huzursuz olmasına dikkat ettiği sesi...

"Asya... Biliyorum çok üzülüyorsun ama arkadaşın olarak söylüyorum sana bunu. Yaptığın gerçekten anlamsız bir heves."

Arkadaşı mıydı acaba? Bunu söylerken samimi miydi? Asya midesinin bulandığını hissetti bir anlığına.

Arkadaşlar birbirlerinin sesini duymaz mıydı? Dışarıda gördüğü yabancı insanlardan hiçbir farkı olmayan Selin'e bakmak istemeyerek gözlerini halıda sabitledi. Asya'nın gerçekte nasıl bir hayat sürdüğüne pek çok kere şahit olmuştu. Peki hangisinde onun yanında olmuştu? Hangisinde onu dinlemek istemiş ya da görmezden gelmemişti?

Abartıyor muydu? Bunu düşünmüyordu bile. Yaşadıkları buna itmişti Asya'yı.

Kendini o kadar inandırmıştı ki bu telefon oyununa başlarken aradan iki buçuk hafta geçmesine rağmen hâlâ bulabileceğini düşünüyordu.

Selin'in tesadüfen öğrendiği bir telefon oyunu üretmişti kendince. Sesini duyurabilecek birini arıyordu. Kim olduğu, yaşı, cinsiyeti önemsizdi.

Tek kriteri doğru kişi olduğunu hissedebilmekti. Korkmuyordu yeni bir sorun yaratmaktan da başına iş açmaktan da.

"Selin, annen seni çağırıyor," diye seslendi içeriye doğru Asya'nın anneannesi. Selin, Asya'ya veda etme ihtiyacı bile duymayarak odadan çıktı.

Asya her ay düzenli olarak üç gün anneannesininin yanında kalmaya gelirdi. Nedenini bilmiyordu. Annesi istiyordu Asya da yapıyordu. Zaten annesinin istekleri değil miydi onu hiçliğe sürükleyen?

Anneannesinin ondan nefret ettiğine emindi. Her geldiğinde yüzüne bile bakmaz onunla konuşmazdı. Buna rağmen annesi ısrarla onu oraya göndermeye devam ediyordu.

Selin anneannesinin komşusunun kızıydı. Akşam üzeri ailesiyle birlikte Asya'nın anneannesine uğramışlardı. Selin ise hemen Asya'nın odasına gelip tesadüfen öğrendiği telefon oyununun nasıl sonuçlandığını görmek istemişti. İki gün önce aniden kızın odasına dalıp tuhaflığı sezince anlatması için zorlamıştı kızı. Anlatmazsa annesine söylemekle tehdit etmişti üstelik.

Asya o gün bir kere daha lanet etti yüz yüze olunca yalan söyleyemiyor oluşuna. Mecbur kalıp anlatmıştı Selin'e. Pişman mıydı? Hem de fazlasıyla... Selin öğrenince yüzünden tuhaf bir ifade geçmişti ama Asya bu duygunun ne olduğunu kestirememişti. Selin de hemen toparlamıştı zaten.

CEVAPSIZ | Yarı TextingNơi câu chuyện tồn tại. Hãy khám phá bây giờ