19.DİYARBEKİR'DE AKŞAMÜSTÜ

Start from the beginning
                                    

Dörtyolda hiç sapmadan ilerlerken solunda kalan geçmişine kapılmamaya çalıştı. Sağ tarafındaki Aşefçiler Çarşısı daha sonra da Peynirciler Çarşısı'nı takip ederek ilerlerken ne kadar çok çarşı ve dükkan olduğunu düşündü. Aslında asırlar boyu yüzlerce medeniyete ev sahipliği yapmış,şimdilerde iki milyonu aşan nüfusuyla Diyarbekir'in bunca tarihi çarşısının olması gayet doğaldı.

Giderek eğimlenen yolun sonunda Mardin Kapı görünürken surların hemen ardından görünen Dicle Nehri ve Hevsel Bahçesi önündeki polis barikatına rağmen güzelliğiyle göz kamaştırıyordu.Mardin Kapı surları ikiye ayırıp Dicle'yi şehrin surlarının dışında bırakırken Emre yürümeye devam etti.

Sur olaylarının üzerinden iki yıl geçmesine rağmen Suriçi'nin her köşe başında polis barikatları vardı. Başlangıçta halkı fazlasıyla geren bu durum iki yılın sonunda alışkanlık haline gelmişti. Sanki manzaranın bir parçasıymış gibi insanlar polisleri görmeden geçiyorlardı. Bu artık huzursuz bir bağışıklık kazandırmıştı halka. Emre de aynı huzursuz bağışıklık ile polislere bakarken onları görmeden ilerledi.

Keçi Burcu'nun altında kalan yokuş aşağı yol Hevsel Bahçeleri'ne çıkıyordu. Emre de bu yokuşa doğru yürürken bugünlük Hevsel'e inmek yerine Keçi Burcu'nun altındaki kayalıklara yöneldi. Kayalıklar ve üzerinde kurulu olan burç Diyarbakır'ın doğal güzelliklerine tepeden bakmanızı sağlardı. Emre bu kayalıklarda ilerleyip burcun soluna dönerken fazla ilerlemesine gerek kalmadan yerini bulmuştu.

Kayalıklara otururken batmak üzere olan güneşin son ışıklarının vurduğu Dicle Nehri'ne ve nehir boyu devam eden Hevsel Bahçeleri'nin güzelliğine daldı. Sol tarafında şehri kalkan balığı şeklinde saran surlar devam ederken sağ tarafında On Gözlü Köprü ve Kırklardağı tüm ihtişamıyla görünüyordu. İşte bu manzara bile insanın ömrünü uzatırdı.

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Taşı-toprağı altından, elmastan, zümrütten bile değerliydi bu şehrin

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Taşı-toprağı altından, elmastan, zümrütten bile değerliydi bu şehrin. Herkesin memleketi kendine güzeldi belki ama Emre için Diyarbekir memleketten fazlasıydı. İçindeyken bile özlediği şehirdi burası.

Ayaklarını kayalıklardan sarkıtırken "Gönlümün Cenneti," diye düşündü. Ve gönül der demez aklına Alp doluşurken içinde oluşan sızıya engel olamadı. Hayatı boyunca her yerde her durumda Diyarbekir'i düşünürken ilk kez Amed'de başka bir şeyi düşünüyordu. Uçsuz bucaksız yeşillikte gözlerini gezdirirken uçurumdan sarkıttığı ayaklarını çekip bağdaş kurdu. Ellerini de kucağında birleştirirken derin bir nefes aldı.

YAKAMOZWhere stories live. Discover now