Sabah her anlamada güzel başlamamıştı. Evde alışık olmadığı bir gürültü vardı, saati kontrol etti daha dokuzu geçmemişti bile. Kapıyı açıp seslendi;

-Nuran Hanımm! ...Nuran Hanım! Bu gürültüde ne böyle? Nerdesiiiin?

-Koray Bey çok üzgünüm efendim uyandırdık mı sizi!

-Bu gürültü diyorum ne bu ses sabah sabah?

-Efendim Zeynep Hanım'ın şirketinden geldiler evi hazırlıyorlar yarın şantiye kurulacakmış. Siz istemişsiniz ama isterseniz hemen haber veririm beklerler.

-Ha şu mesele! Gülümsüyordu... Tamam haberim vardı unutmuşum devam etsinler! 

Kapıyı kapatıp odasına döndüğünde gülümsemesi daha da yayılmıştı. Uyku filan da kalmamıştı, bir an önce çıkıp gitmek en iyisiydi. Bir anlık sinirle kendine bir sürü iş açmıştı. Düzensizlikle zaten problemliydi, iyice karmakarışık olacaktı. Duşunu alıp ailesinin evine geçti.

Songül Hanım ve Ahmet Bey klasik insanlardı. Kanlıca'da Songül Hanım'ın babasından kalan bir yalıda yaşıyorlardı. Koray ve Zeynep'te bu evde büyümüşlerdi ama buraya ait hissetmemişlerdi kendilerini hiç. Her yeri antikalarla dolu bir evdi burası. Oymalı mobilyalar, abajurlar, duvarlarda el yazması hatlar, yağlı boya tablolar, bir köşede özenle korunmuş koleksiyonlar... Kısacası buram buram yaşanmışlık vardı her yerde. 

Sabah erkenden evin en güzel manzaralı yerine kurmuştu sofrasını Songül Hanım.. Tam bir anne sofrasıydı, hepsi için ayrı ayrı sevdikleri şeyleri hazırlatmıştı, uzun keyifli bir pazar günü hayal ediyordu. Ne zamandır bir araya gelmemişlerdi. Koray erkenciydi ama Zeynepler gelene kadar babasıyla sohbet etmişlerdi iyi olmuştu. Ahmet Bey senelerce nefessiz çalıştıktan sonra ani bir kararla tüm işlerden elini eteğini çekmişti.  Oğluna da çok güvendiğinden sade  bir hayat kurmuşlardı eşiyle. Bir nevi emeklilik hayatı yaşıyordu. Arada Koray gelir anlatırdı iş yerindeki durumları yeni kararları filan ama artık çokta ilgili sayılmazdı. Gene bunlardan bahsederlerken Zeynep ve Selim'de gelmişlerdi. Keyifle masaya geçtiler... 

Sude'nin gecesi Koray'ın ki gibi geçmemişti, arkadaşları gittikten sonra onların söylediklerini düşünmekten sabah ışıklarında ancak gözlerini kapatabilmişti. Ama birkaç saat sonrada dimdik ayaktaydı. Kendine basit bir kahvaltı hazırladı, yazı karşılayan bu sıcak pazar gününde kendini biraz şımartıp, salondan çıkılan terasına yerleşti. Güneşin sıcaklığını her yerinde hissediyordu. Sonra gözü dün Koray'ın sorduğu leylaklara takıldı. Bahçedeki anneannesinin leylakları biraz ilgisiz kalmışlardı. İşte tamam bugün için kendine bir iş bulmuştu onları toparlayacaktı. Hızla kahvaltısını bitirdi ,hafif bir müzik açtı ve bahçesine çıktı. Elinde makası küreği saatlerce uğraştı. Çok iyi gelmişti. Sonra birden kapıda biri olduğunu duydu arka bahçeden dolandı, toprak ve çamur içindeydi. Karşısında Bora vardı! 

-Selamm... Buradayım! 

-Selam bu ne hal! Bahçe peyzaj işlerine de mi başladın! Sude yapamadığın birşey yok mu senin? 

-Yok tabi.. Kork benden!

-Gelsene peşimden, içeriden açamadım halimi görüyorsun! Hoşgeldin tekrar..

-Hoşgeldim dee  Sude herkes seni konuşuyor... Koray Bey diyorlar! Doğru mu bu? Yüzü gergindi, ya da yorgun görünüyordu, pat diye soruvermişti!

-Sağol bende iyiyimm... Ne oluyor Bora? Bekle bir üstümü değiştireyim elimi yüzümü toplayayım, sende iki kahve yap bize oturup öyle konuşalım. 

-Bora tepkisiz bakıyordu suratına, zorla başıyla tamam işareti yapıp içeri geçti..

Hemen toparlamıştı kendini Sude üstüne temiz birşey giyip aşağıya inmişti... Bora aklına güvenebileceği nadir insanlardandı onun fikrini almak istiyordu. Bekletmeden aşağıya indi. Meraklı bir çift göz karşısında ona bakıyordu. Anlat dinliyorum dedi ama sesi mutlu değil biraz farklıydı... Sude gene kazadan itibaren başından geçenleri küçük bazı duyguları ve yakınlaşmaları hariç anlatmıştı. Kızlarla konuşmak daha kolaydı her zaman ama Bora bir abi  duygusu hissettiriyordu kendisine. Sakin sakin kahvesini  yudumluyordu ama daha bir şey söylememişti. Sonra,

Aşk İşi *Tamamlandı*Wo Geschichten leben. Entdecke jetzt