Sam’in bana sesini duyurmaya çalıştığını fark ettim.Kendi düşüncelerime o kadar odaklanmıştımki söylediği şeyleri duymamıştım bile.

Kendimi sakinleştirmeye çalıştım.Şu  10 saniye şeysini denedim.Fakat daha 7’e ulaşamadan yeni bir ağlama krizine giriyordum.Kendimi acınası hissettim.Ona ihtiyacım olduğu için,onun önünde onun için ağladığım için,yalnızlığımda debelendiğim için acınası hissettim.

 10 saniye şeysini yeniden uyguladım.Gururum devreye girmeye çalışıyordu.Kalbimi yenmesini umdum.Evimde,kendi odamda rahatça ağlayabilirdim.Ama burada yeterince Sam’e güçsüzlüğümü göstermiştim.

Ağlamam yerini burun çekmelere bırakırken yüzümü ellerimin arasına aldım ve derin bir nefes çektim.Kendimi az önceki halime nazaran daha az kötü hissediyordum.Cesaretimi toplayıp Sam’e baktım.Araba sürmeyi bırakmış,benimle ilgileniyordu.Kalbim acıdı.

Az önce benimle ilgilenmesini istemiştim ama o umursamamıştı.Şimdi ise zor bir durumda olduğu için benimle ilgilenmek durumunda kalmıştı.Yüzümü buruşturup arabadan indim.Onunla konuşamayacak kadar kırgındım.

Etrafıma baktığımda Sam’in arabayı bizim evin verandasının önüne park ettiğini gördüm.Ne zaman eve gelmiştik?

Koşar adım verandaya ilerlediğimde Sam’in arkamdan geldiğini duydum.Kolumu tuttu.

‘’Rachel konuş benimle.İçeride neler olmuştu?Seni bu hal getiren kim?’’

Endişeyle söylediği bu sözlere gelen gülme isteğimi zorlada olsa bastırdım.Sanki umurundaydı?

Etrafımızda kimse de yoktu hani,kendi gibi davranabilirdi.Beni sevmediğini ve umurunda olmadığını ikimizde biliyorduk.

‘’Beni bu hale getiren sensin.’’

Sakince söylediğim bu söz onu bozguna uğrattı.Bunu bakışlarından ve gerilen vücudundan anlayabiliyordum.Kolumu da sıkmaya başlamıştı.Sinirlendiğinden olsa gerek gözleri yavaş yavaş kızarmaya başlamıştı.Ve bu hoşuma gitti.Nedensiz bir şekilde kalbimin bir tarafı bundan amansiz bir zevk alıyordu.

Başını iki yana salladı.İnanmak istemiyordu.

‘’Bence biz bu konuyu yarın konuşalım.Sen şuan iyi değilsin.’’

Gözlerim ister istemez doldu.Her bir hücrem acıyla kasıldı.Bazen onunda benim hissettiklerimi hissetmesini isterdim.Ama sonra kıyamazdım.Sam sevilmemeye alışkın değildi ve bu onu yıkardı.

Çünkü eğer hissetseydi ,’İyi değilsin’ cümlesi ona da basit gelirdi.Bana geldiği gibi...

Bu cümle hissettiklerimi ifade edemeyecek kadar basit ve teresizdi.Kötüydüm.Çok çok çok fazla kötüydüm.Atlatamayacağım,kaçamayacağım kadar fazla.

’Biz diye birşey yok Sam!’’diye bağırıp kolumu ondan kurtardım.Nefretimi kusmak istedim.Onu kırmayacağını bile bile bir nebze de olsa üzülsün istedim.

‘’Biz diye bir şey yok...’’Duraksadım.Yeni bir ağlama krizi geliyordu.

Ki çok geçmeden de dediğim olmuştu.Yine ağlıyordum.

‘’Hala anlamıyor musun?O kafan basmıyor mu?Sen ve ben,hiçbir zaman ‘biz’ olamadık,olamıyoruz,olamayacağız!!Gerçekleri görmüyor musun?Gerçekleri...’’Acıyla hıçkırdım.’’Görmüyor musun?’’

Sesim sonlara doğru bir fısıltı halinde çıkmış ve bir süre sonra da yerini sessizliğe bırakmıştı.İkimizde konuşmuyorduk.

Rüzgarın sesi kulaklarımı doldururken Sam’in ifadesiz bakışları kalbimi donduruyordu.Kendimi sikik,boktan, ve değersiz hissettim.Onu üzdüğüm için iyi olacağımı düşünmüştüm halbuki.

Yalnız PopülerWhere stories live. Discover now