Bayat Ekmek| 41

4.4K 258 79
                                    

Bu zamana kadar hiç bir erkek tarafından sevilmemiştim. Birkaç platoniğim vardı evet ama onlarınki sevgi sayılmıyordu; çünkü bana göstermiyorlardı. Baran'ın da beni seviyor olduğunu düşünmüştüm, ama Egemen'in sevgisini gördükten sonra onunkinin sevgi olmadığını anlamıştım.

Nasıl oldu da beni buldu?

Egemen'le tanıştığımdan beri aklımda bu soru yankılanıyordu. Onun varlığı resmen hayatımı değiştirmiş, psikolojimin bozuk olduğu sıralarda beni hayata bağlamıştı. Onu kütüphanede gördüğüm ilk gün korkmuştum, şimdiyse hayatımdan çıkmasından korkuyordum.

Bana aşkla bakan gözlerinin içi parlıyordu sanki. Beni seviyordu, bunu bana hissettiriyordu; benim için aylarca beklemiş, sabretmiş, uğraşmıştı. Ona kalbimi zaten vermiştim çünkü hakediyordu, sadece bundan haberi yoktu.

Zihninin içinde sürdürdüğü masum sevgi, beni ilk gördüğü yere getirmesinden belli ediyordu kendini. Hala hatırlıyordu. Çünkü hiç unutmamıştı.

Dilim tutulmuş, ellerim heyecandan titrerken gözlerimin buğulandığını hissettim. "Sana kalbimi vereli çok oldu."

Siyah saçları, dolgun dudakları, pürüzsüz yüzü, kalın kaşları ve koyu kahve gözleri...

Bana ilk kez yüzünü göstermişti. Tahmin ettiğimden daha yakışıklıydı lakin benim hoşlandığım tarzda biri olmasaydı da ben onun kalbine aşık olmuştum; kalkıpta fiziksel özellikleriyle eleştirecek değildim.

Egemen'in gözleri yüzümü turlarken elimi tutan elleri de sıkılaştı. Başını eğmiş, bana yavaşça yaklaşıyordu. Yapacağı şeyi anladığımda kalp atışlarım hızlanırken aramızda santimler kala durdu.

Dikkatli inceledi yüzümü. Yapacağı şeyi istiyor muyum diye kontrol ediyor gibiydi. Kaşlarını kaldırıp beni incelemeye devam ederken tebessüm ettim.

Bu tebessüm onu cesaretlendirdi ve Egemen'in soğuk bir dereyi andıran dudakları, benim lavların yaktığı dudaklarımla buluştu.

Dudakları dudaklarımdayken fısıldadım: "Seni seviyorum."

/•\

Ertesi gün gözlerimi koltukta açtım. Hava karanlıktı, oysa ki saat daha 11'di. Boynumu zorlukla oynatıp pencereye doğru bakınca kara bulutların gökyüzünü tesiri altına aldığını gördüm. Üstelik deli gibi yağmur yağıyordu. Gözlerimi kapatıp tekrar aynı pozisyona gelerek koltukta kıvrıldım.

Ve dün gece olanları düşündüm. Ona onu sevdiğimi söylemiştim. Dudaklarımın üstünde gülümsemişti ve kısa bir süre sonra benden ayrılıp, eve bırakmıştı. Olayları o kadar sindirememiştim ki, ondan ayrılırken dönüp bakamamıştım bile.

Heyecanlı ve utangaçtım. Çünkü uzun zaman sonra ilk kez karşılıklı aşk yaşıyordum.

"Hey?" Derin, mutfakla salonu bağlayan kapının pervazından çekingen bir tavırla seslenince dönüp ona baktım. Hala sinirliydim ona karşı. Gözlerimi devirip başımı duvara doğru çevirdim. Yüzünün düştüğünü ve barışmaya dair tüm umutlarının yerle bir olduğunu göz ucuyla görebiliyordum.

"Leyla, çok özür dilerim. Yemin ederim sadece iyiliğini düşünüyordum, Egemen'in de orada olacağını nereden bilebilirdim?"

"Keşke bana Baran'la konuşup konuşmak istemediğimi sorsaydın."

"Özür dilerim gerçekten böyle olmasını istemiyordum. Sadece karşı karşıya gelip onu reddedersen senden vazgeçer diye düşünmüştüm."

"Tamam." Soğuk cevabım karşısında ayaklandı ve koltuğa, yanıma geldi. Elini elimin üzerine koyduğunda ben de doğruldum. "Bir hata yaptım," dedi. "İstemeden kırdım seni. Benim senden başka değer verdiğim tek tük insan var. Onlar da ailem. Seni kaybetmek istemiyorum. Beni affeder misin?"

Bakışlarım yüzünü bulunca orada yatan pişmanlığı gördüm ve istemeden de olsa yumuşadım. Hepimiz hata yapıyorduk ama ben birini tek hatada silecek biri değildim zaten.

"Yalvarman hoşuma gitti, bir daha yap." dediğimde gülümseyip boynuma sarıldı. Ben de küs olmayışımızın sevinciyle ona karşılık verdim. "Affedeceğini biliyordum!" diye cırlayıp boynumu sımsıkı sararken hafifçe onu ittim. "Öleceğim."

Derin geri çekildi ve gizleyemediği mutluluğuyla gülümsedi. "Egemen nasıl?" dedi hemen, konuyu değiştirmek ister gibi.

"İyi," dedim ve devam ettim: "Baran nasıl?"

Derin, topuz yaptığı saçıyla oynarken soruma cevap verdi; "Fiziksel açıdan pek sıkıntısı yok ama sanırım ruhsal olarak çökük. Kırgın."

"Sana bir şey anlattı mı?" Aslında merak etmiyordum, sadece neler saçmaladığını bilmek istiyordum.

"Onu evine götürürken yolda bir şeyler geveledi. Yeni sevgilisi onu aldatmış mı ne olmuş, tam bilmiyorum. O da senin onu nasıl sevdiğini hatırlayıp sana geri dönmek istemiş ama senin zaten birine aşık olduğunu görünce üzülmüş. Aslında öfkeli değil kimseye; sadece kırgınlığını gizlemeye çalışıyor."

"Peki, sence benden vazgeçer mi?"

Derin, bir süre yeri izleyerek düşündü ve sonra bir şey hatırlamış gibi hafifçe tebessüm etti: "Bana bir şey söyledi; "Bir keresinde parmağımı kesmiştim, o gün yanımdan hiç ayrılmamıştı, çok üzülmüştü. Ama az önce kaşım patladığında benim değil o adamın yanına gitti. Çünkü beni hiç önemsemiyor. Sanırım ben onu çoktan kaybettim." Tam olarak bunları söyledi işte."

-

Gerçek aşkı bulamayan Baran'a üzülüyor musunuz?

Sizce Baran Leyla'dan vazgeçecek mi?

Bir dahaki bölümden beklentileriniz neler?

Ve son soru: Kitapta en sevdiğiniz karakter? :)

Sizden boool bool yorum bekliyorum❤️

Bayat EkmekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin