13.1.NASIL AZRAİL OLUNUR?

22.5K 1.6K 1.1K
                                    

"Enginlere sığmaz taşarım!" demiş Mehmet Akif. Taşıyamadığı duyguları,içinde biriktirdiklerini,isyanını böyle anlatmıştı. Bundan daha iyi anlatılabilir miydi bir uyanış bilemiyoruz.

Emre de hayatı boyunca İstiklal Marşı'nı okumaktan büyük zevk almıştı. Bunu bir ulusun dirilişi,yemini ve isyanı olarak görmüştü de sözlerinin hayatın her alanında böyle etkili olabileceğini düşünmemişti. Şimdi kendisi de enginlere sığmıyor,taşıyordu. Aklına dahi gelmeyen bir sebepten dolayı hem de.

Hissettikleri onun için yeniydi. Peki,kabul ediyordu. Öyle yok aşkımdan ölüyorum,yok dağları deldim matkapla durumu yoktu ama tarif edilemeyecek şekilde dolu hissediyordu. Konuşsa ağzından dökülecekleri kontrol edemeyecek,Alp'e baksa gözlerinden duyguları akacakmış gibi hissediyordu.

Sol eli hala direksiyondayken sağ eliyle saçlarını karıştırdı. Sokardı bu çarka! Elin ülkücü herifi birkaç ayda terazisini şaşırtmıştı. Neyin doğru neyin yanlış olduğunu bile düşünemiyordu. Yolduğu tutamları serbest bırakıp direksiyona vurdu bu kez.

Tamam,tamam. Sakin olacaktı. Bu işin içinden sıyrılacaktı. Kadınlardan bile etkilenmemişken bir erkeğe karşı hissetiklerini hemen silebilirdi. Evet,evet bunun için tek yapması gereken onu bir süre yanında tutmak sonra da hisleri geçince bırakmaktı. Onu yanında nasıl tutacağına ise bu kampta karar verecekti. Belki arkadaş olarak belki de duygularını bilerek. Her şey bu iki güne bağlıydı.

Üniversitenin lojmanlarına giriş yapıp müstakil evler içinden 22 numaraya doğru ilerlerdi. İki araba genişliğindeki yolda ilerlerken Alp ve Yasin'in önünde durduğu ev görüş açısına girdi. Onların hemen yanına aracını park edip indi.

"Emre Abii!"

Kocaman gülümsemesiyle kucağına atlayan 10 yaşındaki esmer çocuğa sarıldı Emre. Birlikte çok şey paylaştığı bu çocuğun ince zekası,yaşına rağmen asla yitirmediği nezaketi ve saf kalbi uzun genç için hayran olunası özelliklerinden sadece birkaçıydı.

"Ooo Azrail'im,nasılsın ciğerim?"

Yanaklarına öpücük kondurduğu çocukla Alp'e doğru ilerlerken onun yüzündeki tebessümle kendilerini izlediğini gördü. Bu gülüşü görüyorsan eğer güneş,utan ve bir daha doğma. Çünkü yıllardır bir kez bile Emre'yi bu kadar ısıtamamıştın. Kendi yüzünde de Alp'in kopyası oluşurken kucağındaki afacana döndü.

"Çok iyiyim abi. Babam sizinle kamp yapacağımızı söyleyince çok mutlu oldum."

Bir çocuğun gülüşü için çıkmalıydı eğer çıkacaksa savaşlar. Çünkü ancak bunun için canlar feda edilirdi,bundan daha kıymetli bir şey de olamazdı zira.

"Biz de seninle kamp yapacağımız için çok mutluyuz ciğerim."

Ufacık bir yalandan zarar gelmezdi. Ki zaten dün sinirlenmiş olsa bile şu an Yasin'in mutlu olduğunu görünce kendisi de mutlu olmuştu. Alp'in yüzündeki ifade de onunla aynı fikirde olduğunu gösteriyordu zaten.

"Beyler gidelim mi artık?"

Kafasını sallayıp Yasin'i arka koltuğa yerleştirirken şunu farketti. Alp'le şu zamana kadar asla selamlaşmamışlardı. En fazla kafalarıyla ufak bir selam çakıp geçmişlerdi. Nasıl selam vereceklerini bilemediklerinden mi yoksa gerek duymadıklarından mı emin olamamıştı.

Alp'le birlikte yerlerine yerleşip emniyet kemerlerini bağladıktan sonra araç hareketlendi ve yola koyuldular.

"Eksikler neler? Alalım yol üzerinde."

Hoca her şey bizde var dediği için alışveriş yapmamışlardı. Şimdi eksik varsa tamamlayabilirlerdi.

"Alınacak bir şey yok çünkü hoca ekmeğinden mangalına,battaniyesinden çadırına kadar her şeyi halletmiş."

YAKAMOZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin