ONU TANIYOR MUSUN?

455 9 4
                                    

Şehir efsanelerine inanır mısınız bilmiyorum ama bu olay bir şehir efsanesinden çok daha fazlasıydı.

1900'lü yılların ortasında İngiltere'nin küçük bir kasabasında insanlar mutlu ve huzurlu bir şekilde yaşıyorlardı, fakat bu mutluluğun yerini kısa bir süre içinde, korku ve karanlığın kaplayacağından habersizlerdi.

Aralık ayının son gecesinde dışarıda lapa lapa kar yağıyordu. Emily az önce Annesiyle yeni yıl yemeğini yemiş şimdide pencerenin önüne geçip beyaz kar tanelerini izliyordu. Gökyüzünden usulca düşen küçük kar tanelerinin, kasabanın her bir köşesinde ki çam ağaçlarını süsleyişini izlemek Emily'i hiç olmadığı kadar mutlu etmişti.

Küçük kızın beklediği saat nihayet gelmişti. Emily bir anda oturduğu kanepeden kalkıp, mutfağa koştu. Annesi Emily'i ağzına kadar dolu bir süt bardağıyla karşılıyordu. ''İşte taze bir yeni yıl sütü!'' Emily annesinin elinde tuttuğu süt bardağını küçük parmaklarıyla hızla kavrayarak, ılık sütten bir yudum içti. Ardından elinin tersiyle dudaklarını temizlemişti. ''Peki ya tarçınlı ve zencefilli yeni yıl kurabiyeleri? Onlar nerede?'' Diyerek mırıldandı Emily. Bir yandan sütünü içip bir yandan da konuşmaya çalışırken sesi boğuk çıkıyordu.

''Ah tatlım gerçekten de üzgünüm, bugün fırına gittiğimde bir tane bile kurabiye kalmamış olduğunu söylediler.'' Annesinin bu sözleri üzerine Emily üzülerek dudaklarını büzdü. O kurabiyeler olmadan yılbaşı gecesinin istediği gibi geçmeyeceğini biliyordu. Bu onun için bir ritüel sayılırdı artık.

Annesi küçük kızının hayal kırıklığına uğramış olduğunu anlamış olmalıydı ki, hiç düşünmeden cebinden birkaç bozukluk çıkarıp Emily'e uzattı. ''Belki de şansımızı bir kez daha denemeliyiz, yeni yıl ruhunun şansı.'' Emily'nin surat ifadesi saniyeler içinde değişip yeniden mutlu bir hale bürünmüştü. ''Teşekkürler anneciğim.'' Diyerek Annesinin yanağına sıcak bir öpücük kondurdu.

Annesi parmaklarıyla kızının yüzünü kavramıştı ''Emily şimdi beni dinle lütfen! Senden Sadece fırına gitmeni istiyorum, beni anlıyorsun değil mi tatlım? Kurabiye alıp geri döneceğine söz ver.'' Aslında annesi için bu oldukça endişe verici bir durumdu, Emily henüz 8 yaşına yeni girmişti ve dışarıda epey kar yağıyordu. Ama bir yönden de bugün Noel gecesi olduğunu düşündü, Çocuklar dışarıda kar topu oynuyor olmalıydı. Üstelik küçük kızı artık büyümeye başlamıştı yani ona güvenme zamanı gelmiş sayılırdı.

Emily kahverengi atkısını boynuna sıkıca dolayıp, yünlü ceketini giydikten sonra dışarı çıkabilmek için hazırdı. Fırında onu bekleyen sıcacık kurabiyeler varken daha da gecikmeye hiç niyetli değildi. Ayakkabılarını da giydikten sonra Annesinin gözlerinin içine bakarak ''Hoşça kal anneciğim.'' dedi. Hemen ardından ise karanlığın içinde gözden kayboldu.

Emily yolda yürürken bir yandan da Noel şarkıları mırıldanıyordu. Yürüdüğü yol sandığından çok daha karanlık ve ıssızdı, fırın yolun sonunda onu bekliyor olacaktı ama Emily biraz da olsa ürkmüş hissediyordu. Neyse ki evlerin pencerelerinden yansıyan mutlu aile tabloları küçük kızın korkusunu biraz da olsa bastırmıştı.

Emily fırının tam da önüne geldiği sırada annesinin verdiği bozukluklardan birinin eksik olduğunu fark etti. Annesi ona üç tane bozukluk vermişti fakat Emily avucunda sadece iki tane olduğunu gördü. Ceketinin Cebini iyice bir kontrol etti ama orada da yoktu. Kaybolan parayı bulmadan kurabiye alamayacağını bildiği için onu bulmak zorunda olduğunun da farkındaydı. Eğer eve giderse, annesinin tekrardan dışarıya çıkabilmesi için izin verip vermeyeceğini bilemiyordu.

Az önce geçtiği yerleri tekrardan kontrol etmeye karar vermişti, yerde birikmiş kar tanelerini avucuyla toplayıp düşürdüğü parayı arıyordu. Tam da tekrardan eğildiği sırada, Emily saçlarının arasından boynuna değen buz gibi bir şey hissetmişti. Arkasına döndüğünde yaşlı bir adamın onu seyrettiğini gördü, başında ki siyah şapkayla Noel babadan çok Charlie Chaplin'e benziyordu. Yaşlı adam küçük kıza biraz daha yaklaştı.

''Mutlu Noeller ufaklık!'' Diyerek mırıldandıktan sonra elini paltosunun cebine atarak bir bozukluk çıkardı. Emily sonunda kaybettiği bozukluğunu bulmuş gibi seviniyordu, bunu her ne kadar yaşlı adama belli etmemeye çalışsa da başarılı olamamıştı.

''İşte Noel hediyen, artık kendine nefis bir kurabiye alabilirsin.'' Diyerek bozukluğu Emily'in avucuna uzatmıştı. Emily parayı bir hamleyle adamın elinden aldı, koşarak oradan uzaklaşacağı sırada ise, adamın sesini yeniden işitip olduğu yerde sabitlenmişti. ''Ufaklık! Bir saniye bekle.'' Emily tekrardan arkasını döndüğünde Bu sefer Yaşlı adamın sol elinde birkaç tane resim tuttuğunu gördü.

''Bu resimdekilerden birini tanıyor musun?'' Resimleri küçük kıza uzattı. İlk resimde ki kız siyah saçlarının arasına kırmızı renginde bir kurdele takmıştı, Emily'i resimde ki kızı anımsayabiliyordu. Birkaç sene önce onunla birlikte dondurma yiyerek, evcilik oynamıştı. Ama bu kız yaklaşık bir sene önce ortalıktan kaybolmuş bir daha da asla dönmemişti.

'' Evet sanırım, sanırım ilk resimde ki kızı tanıyorum.'' Diyerek cevap verdi, kendini kötü hissetmeye başlamıştı. Kalbi hızla çarpıyordu.

''Sanırım mı?'' Adam şapkasını çıkardı. ''Lütfen daha dikkatli bak küçüğüm.'' Emily zorla yutkunup fotoğrafa daha dikkatli bakmaya çalıştı, soğuk tüm bedenini sarmaya başlamıştı. Yünlü ceketine daha sıkı sarılıp, ellerini sıcak tutabilmek için bir kere ovuşturdu. Fotoğrafa bakmaya çalışırken başının döndüğünü hissediyordu o yüzden buna daha fazla devam edemezdi.

''Bayım, bozukluk için size minnettarım ama benim artık gerçekten de gitmem gerekiyor.'' Küçük kız ileriye doğru bir adım attığı anda gözleri kararmış, tıpkı buzdan bir heykelmiş gibi bedeni kaskatı kesilmişti. Sadece gözlerini hareket ettirebiliyordu fakat bu da çok uzun sürmeyecekti. Küçük kızın tuttuğu resim o farkında olmadan parmaklarının ucundan kayarak yere düştü. Yaşlı adam şapkasını başına yeniden yerleştirdikten sonra yerde duran ıslanmış resmi yerden kaldırdı, ardından üzerine düşen kar tanelerini temizledi. Resimde duran siyah saçlı, kırmızı kurdeleli kız aniden yok olmuştu, artık resimde sarı saçlı, boynuna sıkıca doladığı atkısıyla karların içinde duran bir kız belirmişti, Bu Emily'di.   Adam gülümseyerek fotoğrafı kıvırıp paltosunun cebine yerleştirdi.

O Noelden sonra tüm kasabada huzur neredeyse yok olmuştu. Emily tüm aramalara rağmen bir daha asla bulunamamış ve hiçbir izine rastlanmamıştır. Ama söylentiler buna dahil değildi, kasabada yaşayan insanlar sürekli kapılarının çalındığını ve karşılarında yaşlı bir adamı gördüğünü söylüyorlardı. Adam kendilerinden bir şey istediğini söyledikten sonra, sol elinde duran fotoğrafı gösterip, resimde ki kızı görüp görmediklerini soruyordu onlara. Ama neredeyse hiç kimse cesaret edip bakmamıştı fotoğrafa.  Fakat bu söylentilerin arasında en korkunç olanı ise 16 yaşında ki Madison Braam'ın Annesi tarafından olaydan kısa bir süre sonra anlatılmıştır. Madison bir gün ödev hazırlayabilmek için geç saate kadar okul kütüphanesinde çalışmak zorunda kalmıştı. Tozlu rafların içinde tarih dersi için bir ansiklopedi ararken yaşlı bir adam aniden belirip genç kıza tam da aradığı kitabı uzattı. Madison yaşlı adama nazikçe teşekkür edip, çalışma masasına oturdu.

Madison ansiklopediyi açar açmaz, kitabın tam ortasına yerleştirilmiş bir fotoğraf olduğunu gördü. Oturduğu sandalyeden kalkarak kitapların tozunu alan yaşlı adama doğru yürümüştü. Yaşlı adam kızın konuşmasına fırsat bile vermeden ''Onu tanıyor musun, genç kız?'' Diye sordu.

Evet Madison fotoğrafta ki kızı tanıyordu, bu kız Noel gecesi bir anda ortada kaybolan ve bir daha geri dönmeyen  küçük Emily'di. Onunla ilgili bir çok hikaye duymuştu, bu fotoğrafı görünce aklına ilk gelen şey kasabada dolanan yaşlı adam hikayesiydi. Üstelik bu kütüphaneyi biliyordu, burada daha önce hiç yaşlı bir adam çalışmamıştı. Madison fotoğrafı kitabın arasına yerleştirip, yeniden rafa kaldırdı ve adamla hiç konuşmadan büyük bir hızla oradan uzaklaştı.

Madison eve geldiğinde ilk işi bu yaşadıklarını telaşla annesine anlatmak olmuştu. Annesi Madison'ın söylediklerinin ardından ertesi gün hemen polise gideceklerini söylemiş ve kızından bu anlattıklarını polise de anlatmasını istemişti. Fakat ertesi gün Madison için hiç olmayacaktı, o da tıpkı Emily gibi gece yarısı bir anda ortadan kaybolmuş bir daha asla geri dönmemiştir.

Eğer yaşlı adamı siz de görürseniz asla o fotoğrafa bakmayın, eğer bakarsanız bir sonra ki fotoğrafta kendi görüntünüz olabilir. 

KORKU DİYARI /YAŞANMIŞ KORKU HİKAYELERİOn viuen les histories. Descobreix ara