/34*

384 20 0
                                    

 Bir ay sonra: Mayıs

Poyraz'ın bakış açısından... 

''Puşt herifin tekisin!'' Ömer'i itip kırdığı bardağı elinden aldım. ''Böyle mi kurtulacağını sanıyorsun? Bu kesiklere yenisini ekleyerek mi!''

''Vücudu dövmeyle kaplı sen mi söylüyorsun bunları?'' Ben sinirliyken Ömer'in sakince konuşabiliyor olmasından nefret ediyordum. 

''En azından kendimi öldürmüyorum.''

''Cilt kanseri olduğunda aynı konuşmayı yapalım.''

''Siktir git!'' Ömer'i yere itip kendime şişeden biraz içki koydum. Sinir beni boğuyordu çünkü her gün şu Allah'ın cezası yere kardeşim kendisini öldürecek korkusuyla girmek istemiyordum. ''Lanet ilaçlarını al.'' diye uyardım. 

''Hayır.'' Yerden zorlukla kalktı. Ona yardım etmeyecektim. Bunu kendine o yapıyordu. Aptal çocuk sonunda ona iyi gelecek birisini bulmuştu sonra kendi elleriyle onu mahvetti. Ne yaparsa yapsın yine de kardeşimdi işte.

''Adamlar geldi mi?''

''Sana yumruk atmaya mı? Evet.'' 

''Onlara iyi davran.'' Tezgahın öbür tarafına geçip tabureye tünedi. Gündüz aydınlığında cildindeki morluklar daha da belirgindi.

''Kardeşimi dövdükleri için davranırım.'' Elimdeki içki dolu bardağı suratına fırlattım. Gözlerini kapayıp parmağını yüzüne bastırıp ağzına soktu.

''Tadı güzelmiş. Ruj tadı aldım.'' 

''Yumruğuma da bakmak ister misin? Kan tadı alırsın belki.'' Sinirlenmemek için kendimi tutmalıydım. ''Irmak gelmeden toz ol.'' Ömer buradayken Irmak rahat olamıyordu. Barı açmama saatler vardı ve birkaç saat kız arkadaşımla huzurlu vakit geçirmek istiyordum. Ömer kendi pisliğinde boğulabilirdi.

''Ondan nefret ediyorum.''

''Neden?'' Nedenini bilmek istemiyordum. Bardakları kurularken sadece laf olsun diye sordum. 

''Çok iyimser. Boşuna Polly demiyorlar.''

''Kendini kesmediği için onu suçlama ve o buradayken bize bulaşma.'' 

''Siz benim biricik ailemsiniz.'' Yüzüne sevimli bir küçük kız gülüşü yerleştirdi. 

''İbne suratını dağıtmadan git buradan.'' 

''Aşağıdayım.'' deyip büyük kasedeki fıstıklara çöreklendi. Omzumdaki bezi tezgaha vurup ayağımı yere sertçe vurarak yürümeye başladım. Saniye içerisinde toz oldu. 

Nil'i birkaç kez görme fırsatı bulmuştum. Her seferinde daha çok değişip benden daha çok uzaklaşıyordu. En hafif tabiriyle kız kafayı sıyırmıştı. Kardeşim onu da kendini çevirmişti ama bir şeyleri değiştirmek için çok geçti.

Nil ile gerçekten çok eğleniyordum, kafa kızdı ama son zamanlarda gözlerinde anlamsız bir boşluk vardı. Sadece boşluk. Onun Ömer'le arkadaş olmasına önayak olduğum için kendimden nefret ediyordum. Kardeşimi değiştiremezdim ama Nil ile arasındakini düzeltebilirdim. Fakat ne Ömer bu işe yanaşacak kadar dengeliydi ne de Nil çok hevesliydi. İkisi de acı çeken iki sıçandı ve bunu düzeltmek için kıçlarını bile kaldırmıyorlardı. 

''Bebeğim!'' Irmak'ın melodik sesi o buraya ulaşamadan kulağımı doldurmuştu. Allah'tan burası boştu yoksa yerin dibine geçmiştim. Kızıl saçları görüş alanıma girdiğinde rahatlayıp aramızdaki mesafeyi kapadım. Onu neredeyse bir haftadır görmüyordum çünkü son sınavlarını verip yetenek sınavları için ineklemesi gerekecekti. 

MANİK YEŞİLİ | KİTAP OLDUWhere stories live. Discover now