/6

1K 37 0
                                    

Lisedeki ilk yılımın her günü eksiğiyle fazlasıyla böyle geçmişti.

Bazen aynaya bakıp "Ben çirkin miyim?" diye düşünerek kendimi incelediğim oluyordu. Bir keresinde okula gitmediğim olmuştu. Ertesi gün okula gittiğimde sıramın üstünde minik bir ayna bulmuştum. Altında "Seni özledik" yazıyordu. O gün, annemin sakinleşmem için her gece verdiği ilaçlarımı içmemiştim.

Gördüğüm an sıramın üstüne yığılıp ağlamıştım. Asya deliye dönmüştü ve yemekhaneye indiğimizde aynayı Can'ın suratına doğru fırlatmıştı. Ben çirkin miydim? Hayır. Güzel miydim? Ona yetecek kadar değil.

"İyisi mi Defne'nin yanına git." Düşündüğüm onca şeyi zihin çöplüğümde arkalara doğru ittim.

"Senin yanında kalmak istiyorum."

"Ama senin benimle kalmanı istemiyorum. Görüyorsun ya, hayatta her zaman istediğimiz şeyler olmuyor."

"O zaman salağın tekiydim." Sakin olmaya çalıştığı besbelliydi ama kendimi tutup bu işi sonuna kadar götürmeliydim.

"Can, gerçekten... Defne ile aranızda ne oldu da bana yalvaracak durumdasın?"

"Kendini neden küçük düşürmeyi seviyorsun?"

Konu neden hep bende yoğunlaşıyordu?

"Bunu yapmaya iki yıl önce sizin sayenizde başladım!"

Can'ın yanında dolanan cılız bir çocuğun bir şey yediğim her an beni görüşünde yanaklarını şişirerek gülüşünü unutamıyordum. Şişman bile değildim oysaki. Onun ve arkadaşlarının bende bıraktığı tahribi iyileştiremezdi.

"Senden özür diledim!" Sesini yükseltme yarışımıza son vermek istemediği belliydi. "Hâlâ çocuk gibi davranıyorsun."

"Peki sen nesin? Bir kız arkadaşın var!"

"Artık yok."

"Git ve ondan özür dile. Eminim düzelecektir."

"Seninle arkadaş olmak istediğim için mi özür dilemeliyim?" Sinirli hali gitmiş, eski alayla bakan Can geri dönmüştü. Bense kıpkırmızı olmalıydım.

"Şimdi bir yerden Defne çıkacak ve eminim bu anı çekiyorsunuzdur da. Yıl sonu töreninde mi izleyeceksiniz? O yüzden mi tüm bu tantana?"

"Hiç sanmıyorum."

Kalbim sıkışıyor olmalıydı. Bunca zaman tek düşündüğüm birisi beni terslerse diye hep savunma halinde olup, cevap yetiştirme mekanizmamı hareket halinde tutmaktı. Ama birisi size savaş açmıyor, aksine size kendi ayağıyla geliyorsa ne yapılmalıydı? İşte bunu bilmiyordum. Ben hiç özel olmamıştım. Özel olduğum tek yer ailemin yanıydı, orada huzurluydum. Onun acı çekmesini istiyordum ama istemiyordum da.

Hayatlarımızı neden basit bir plan üstüne kurup oluruna bırakmıyorduk? Belki iki sene önce bir şey yaşanmasaydı ve bu anı olanlar olmadan yaşasaydık, daha basit ve kabul edilir olmaz mıydı?

"Eve gitmeliyim" dedim. Bunu çoktan uygulamaya koymuş olmam gerekiyordu.

"Seni bırakmalıyım."

Düşünmeye öyle çok dalmıştım ki, sandalyesini dibime kadar çekip bana döndüğünün farkında değildim.

"Bırakmamalısın."

İtiraz etmek için ağzını açacakken, umutsuz diyaloğumuza bir isim daha eklenmişti.

"Bir sorun mu var?"

Ömer gözlerini Can'ın üstünden ayırmadan konuşmuştu.

"Şimdi iki oldu" diye söylendim ve montumu üstüme geçirdim. İkisi de boş ve anlamsız biçimde bana bakıyordu.

MANİK YEŞİLİ | KİTAP OLDUWhere stories live. Discover now