/32*

438 19 0
                                    

BU BÖLÜMLERİ SİLMEDİM, ZATEN KİTAPTA YER ALMIYORLAR.



Bu konuya bir açıklık getireyim. Bölümü Nil'den başka bir karakterin açısından anlatacağım zaman bölüme yıldız işareti koyacağım. Bu bölümle birlikte dört bölüm bu şekilde art arda gelecek. İlk Asya, sonra sırasıyla Can, Poyraz ve Bora'dan dinleyeceğiz hikayeyi. Her biri, bir ayın sadece bir gününü anlatacak. Böylelikle Haziran'da Nil'e ulaşacağız. Biliyorsunuz hikayede şuan Şubat'tayız. Asyada Mart, Canda Nisan, Poyrazda Mayıs, Borada ise Haziran ayının bir günü onların ağzından birer bölümde akTarılmış olacak. Neden böyle yaptın derseniz, sadece hikayedeki zamanı yaz ayına yetiştirebilmek için. :D İyi okumalar!


Bir ay sonra: Mart. 

Asya'nın bakış açısından... 


''Daha üç ay var!'' Nil yatağından çıkmamak için yine diretirken onu ayağından yakaladım. 

''Üç ay olabilir ama bu yatağa daha fazla yapışıp kalmana izin veremem! Tek yaptığın okuldan veya dershaneden gelir gelmez yemek yeyip uyumak! Arada teyzene gitmen bile haftada bir kere falan! Bora seni dışarı çıkarmasa, Can buraya gelmese insan görmeyeceksin.'' Bunları neredeyse her gün tekrarlıyordum. Artık ezberlemiştim. 

''Bu kadar mı?'' Gözlerini bana dikti. Beni korkutamazdı. Çağatay aşağıda ikimizi dakikalardır bekliyordu ve onu yataktan çıkarmalıydım.

''Değil.'' Dolabının kapağını açıp içinden kıyafetleri fırlatırcasına üstüne attım. 

''Hay sikeyim.'' Sinirle yataktan çıktı. Henüz bir ay geçmesine rağmen, onda kör olan birinin bile fark edebileceği bir değişim vardı. Kötü yönde bir değişim. Dersleri kötüleşmemişti, aksine daha çok çalışıyordu. Sorun da buydu. Kendini her şeyden soyutlamıştı. 

Çağatay, Poyraz, Can veya Bora hayatımızda değilken Can'a olan kalp kırıklığının geçmesini ben görmüştüm. Annesiyle beraber. O çok hassastı, keşke Ömer'le onu tanıştırmasaydım diye günlerdir kendimi yiyordum ama iş işten geçmişti. Bana yalan söylemesini bile o günün akşamında affetmiştim. O günden beri berbat haldeydi. Dışarıdan bakılınca gayet sağlıklı ve dinç görünebilirdi -ki bu Bora'nın zorlamasının eseriydi- ama eski neşesi yoktu. İnsanların ne dediğini pek umursamayan Nil değildi artık. Annesiyle en ufak bir şeyde bile tartışmaya hazırdı. Küfür etmek onun için olağan bir şey değildi ama şimdi bunu umursamıyordu bile. 

Aynanın karşısına geçip saçlarımı düzelttim. Nefesimin iyi koktuğundan emin olduktan sonra banyoya girdim. Nil saçlarıyla uğraşıyordu. Upuzun saçlarını Ömer'den ayrıldıktan sonra kestirmişti ve düzelttirmeye onu zorla götürdüğümü anımsadım. Sena Abla berbat haldeydi. Nil'e antidepresan vermeye pek sıcak bakmasa da ortada bir sorun olduğu açıktı. En sonunda kabul etmişti. 

''Sence Bora beni beğenir mi?'' Moraran göz altlarını kontrol etti.

''Elbette beğenir. Şimdiden hazırlanmaya başlarsan.'' Elinden tarağı alıp saçlarını taradım. Eskisi gibi kabarmaya devam ediyorlardı. Nil'i çok seviyordum. En yakın arkadaşım oydu ve eskisi gibi benim çok ''kız'' tavırlarımla dalga geçmesini özlemiştim. Haziran'da şirket için büyük bir balo düzenlenecekti. Onu oyalamak için şimdiden alış-verişe çıkmayı teklif etmiştim. 

''Çağatay'ın sınavı nasıldı?'' 

''İyi geçtiğini söyledi. Can'ınki?''

''Berbatmış. Yazın çalışıp burs programlarına yazılacakmış.''

''Babasıyla arası düzeldi mi?''

''Hayır.'' Cebinden bir sigara çıkarıp yaktı. 

''Evde içme!'' Beni umursamayıp sigarayı bana uzattı. Tarağı daha sert bastırdım. 

''İyi!'' Aynadan bana gülmeye başladı. Güldüğü nadir anlardan biriydi. 

Birlikte aşağıya indik. Çağatay arabaya yaslanmış bizi bekliyordu. ''Hanımlar?'' Nil'i bir aydır görmemenin verdiği şaşkınlıkla ona baktı. 

''Kalabalık yapmaya geldim.'' Nil ikimizi umursamadan arabanın arka koltuğuna yerleşti. 

''O iyi mi?''

''İyi olacak.'' Buruk bir şekilde gülümsedim. Beni kollarının arasına çekip sarıldı. Çağatay'ı özlemiştim. Burnumu boynuna yaslayıp alıştığım kokusunu içime çektim.  

''Bunu sonra yapsak? Nil'in olmadığı bir yerde?''

''Haklısın.'' deyip kollarını çözdü ve birlikte arabaya bindik. Çağatay'ı seviyordum, gerçekten. Annemlere bir hafta önce tanışmaya gelmişti ve düşündüğümden daha iyi geçmişti. Artık evden çıkmak için yalan söylemekten yorulmuştum. Böylesi daha güzeldi. 

İnternetten baktığım butiklerin adresini Çağatay'a verdim. İlk durağımızda Nil huysuzluk yapıp her şeye hayır demişti. İkinci geldiğimiz yerde biraz daha açılmıştı ve tüm bu olanlar olurken Çağatay arabada beklemeyi tercih etti. 

''Bu nasıl?'' Elimdeki elektrik mavisi straplezi üstüne tuttum. 

''Hayır, koy onu yerine.'' Alış-verişten her zaman nefret etmişti ama bu şekilde daha çok çekilmez olmuştu. 

''Peki bu?'' Elimdeki siyah elbiseye biraz olsun ilgilenmişti.

''Böyle bir şey giymem.'' 

''Ya bu?'' Nar çiçeği şifon uzun bir elbiseyi tutuyordum. Nil almazsa ben bile deneyebilirdim. 

''Sen arabaya git.'' dedi bıkmış bir ifadeyle. ''Ben hallederim. Hem yorulmamış olursun. Çağatay'ın nefretini kazanmak istemiyorum.''

''Emin misin?''

''Elbette!'' Güçlükle gülümsedi. Bunu zorla yaptığını biliyordum. Üstüne düşmeyip arabaya gittim. 

Koltuğa yerleştiğimde Çağatay soru sormadı. ''Ömer'le konuştun mu?''

''Nil'in konusunu açmıyor.'' dedi. ''Okula da gelmiyor. Ygs'den sonra onu görmedim bile.''

''İkisi de kendilerine eziyet ediyor!'' Elimi sinirle torpidoya vurdum. Her ne kadar başta ilişkilerine pek sıcak bakmasam da sonucunu görünce onların birbirinden ayrı olması kötüydü. Hala neden  ayrıldıklarını bilmiyordum. O gün merdivenlerde olan biteni anlamaya çalışırken tek işitebildiğim Nil'in resmen Ömer'e yalvarmasıydı. Nil'i biliyordum ve Ömer ona gelene kadar Nil'in adım atmayacağını da biliyordum. Ama içten içe Nil'in bir şeyi beklediğini de seziyordum. Bazı şeylerden kolay pes etmezdi. İlk günler tek yaptığı bir şey olmamış gibi davranmasıydı. Bunu görmek can sıkcııydı çünkü bir şeyi açık açık yaşamadıktan sonra içine atmak berbat bir duyguydu.  Okulun ilk günlerinde ruh gibi dolaşmıştı. 

''Arabaya geliyor. Suratını sil.'' Çağatay mendili suratıma bastırana kadar ağladığımı bilmiyordum bile. Nil elinde büyük siyah bir torbayla arabaya bindi. 

''Ne çabuk?'' diye sordum. Bir şekilde gülümsemeyi başardım. 

''Birini seçtim. Eğer seçmeseydim beni kovacaklardı.'' Eve dönene kadar başka bir şey söylememişti. Onun suskunluğu kesinlikle can sıkıcıydı.

MANİK YEŞİLİ | KİTAP OLDUWhere stories live. Discover now