7.Bölüm

187 19 14
                                    

 Keyifli okumalar ❤️

Sorduğum sorunun cevabını bekliyordum. Deniz yutkunarak önündeki çaydan bir yudum aldı. O çayını içerken her ne kadar yaptığım doğru olmasa da onu incelemeye başladım. Yüzü adeta kalemle çizilmiş gibiydi. Yüz hatları çocukluğunun aksine sertleşmiş, değişmişti. Burnundaki hafif yamukluk onun nazar boncuğu olmalıydı ama o yamukluk bile o kadar kusursuzdu ki. Kirpikleri benimkilerden bile uzundu ve gri gözlerinin üzerini perde misali örtüyordu. Deniz'in derin bir nefes almasıyla kendime gelip gözlerimi önümdeki tabağa indirdim. Sorduğum soru yanıtlanamayacak kadar zor olmamalıydı.

''Fotoğrafta yazıyordu.'' Gözlerimi bir iki defa kırpıştırıp kafamı toparladım. Ne fotoğrafından bahsediyordu?

''Nasıl yani? Tüm özel eşyalarınız patlamayla beraber yanmıştı.''

Az önce eline aldığı çatalı şimdi masaya düşmüştü. Çatalın çıkardığı sesle irkildim. Ağzımı tutamamış söylememem gerek bir şey söylemiştim.

''Nereden biliyorsun?'' Nasıl bilmezdim, çocukluğumdaki en büyük tramvayı yaşatmıştı o olay bana. Yaptıkları kaza sonucu Deniz'in ailesinin arabası alev almış ve patlamıştı. Aşar ailesinden kimse sağ kalmamıştı. Gerçi birkaç güne kadar öyle olduğunu sanıyordum. Sonuçta Deniz yaşıyordu. Deniz'in arabanının camından fırlayarak can verdiğini söylemişlerdi. Mezarı bile vardı. Cenazeye gitmeme izin vermemişlerdi ama tabutunu görmüştüm. Küçücüktü. En yakın arkadaşım, tek arkadaşım küçük bir kutuya hapsedilmişti. O günden sonra yıllarca psikolojik tedavi görmüştüm.

Deniz'in annesinin tüm özel eşyaları yanına aldığını biliyordum çünkü hatıralara çok önem verirdi. Patlamadan geriye kalanın bir demir yığını olduğu söylenmişti fakat Deniz bir fotoğraftan bahsediyordu.

''Seninle ana sınıfında arkadaştık fakat aynı zamanda mahalle arkadaşıydık. Hatta ilk defa bir parkta tanıştık. Sen hatırlamıyor olabilirsin ama ben senin en yakın arkadaşındım Deniz.'' Söylediklerimle ağzı yavaşça açılırken acıyla gülümsedim. İçimde adeta bir kor vardı, midem yanıyordu. Deniz şaşırmak dışında bir tepki vermeyince konuşmaya devam ettim. ''O gün gidişini hatırlıyorum, son oynadığımız oyunu, bana son kez bakışını, en yakın arkadaşımı kaybettiğimde hissettiğim o acıyı hala hatırlıyorum.''

İçime derin bir nefes çektim. Her nefes alışımda içimdeki kor canımı yakıyordu. ''Sen öldün Deniz, ölmüştün. Defalarca senin mezarına gittim. Yıllarca o soğuk yerde en yakın arkadaşımı yalnız bıraktığım için kendimden nefret ettim.'' Ağlamamak için dirensemde gözyaşlarım benden izinsiz usul usul akıyordu. Deniz'se karşımda şok olmuş bir şekilde beni dinliyordu. Konuşmamaya yemin etmiş gibiydi.

''Birkaç gün önceye kadar öldüğünü sanıyordum. Her şey yetimhanede resmini görmemle başladı.''

''Nasıl tanıdın?''

Burukça gülümsedim. ''Nasıl tanımam? Belki şu an anlamıyorsun ama biz arkadaştan daha fazlasıydık Tarçın. Benim tek arkadaşımdın, ilk arkadaşımdın. Her şeyden daha değerliydin benim için.'' Omuzlarımı yukarı aşağıya hareket ettirdim. ''Sonuçta buldum seni, şimdi karşındayım işte.''

Sol gözünden tek damla yaş aktı. Ağlamasını istemiyordum, hep gülmeliydi. Elinin tersiyle göz yaşını sildi.'' Zor günler geçirdim. Gözümü hastane odasında açtım. Nasıl hissettiğimi bilmiyordum çünkü her şey bomboştu. Kocaman büyük beyaz bir tahta gibiydi kafamın içi. Kaza geçirdiğimi söylediler. Sorular sordular ama hatırlamıyordum. Doktorlar psikolojik olduğunu söylüyordu. Beynimde herhangi bir hasar yokmuş ve bu benim için bir mucizeymiş. Hastanede ne kadar kaldım bilmiyorum. Günler mi aylar mı yıllar mı? Hiçbiri umrumda değildi çünkü. Vücudumun neredeyse her yeri alçıdaydı. Mumya gibiydim hatta.'' Son cümlesiyle hafifçe gülümsedi. Nasıl güzel gülüyordu öyle.

Tarçınlı KurabiyeDonde viven las historias. Descúbrelo ahora