"Seni ilk defa Junmyeon'un arkadaşlarıyla gülüşerek kafeden ayrıldığı gün gördüm
Ağlıyordum
Öylece gelip karşımdaki koltuğa oturdun ve bitirmemi bekledin
Kendimi daha iyi hissedene kadar sessizce ağladım orada
Üzerimizdeki bakışları umursamadan bana peçete uzatmaya devam ettin
Bu çok tatlıydı, Minseok
Evet, Kim Minseok
Kasedine hoş geldin.
Minseok,
Bana acıdığını düşünmüştüm.
O günden sonra her beni gördüğünde gülümsemen bile iyi hissettirmişti.
Ağlayacak bir omuz bulmuşum gibi hissetmiştim
Havalı çocukların hepsinin kötü olmadığını düşünmeye başlamıştım Minseok
O gün kafeteryada sessizce kitabıma gömülmüşken geldin yanıma.
Gülümseyerek kaldırmıştım kafamı
Bana henüz nasıl olduğumu sormuştun ki Kai belirdi.
"Dostum onda mı deniyorsun şansını"
"Hadi ama, bu kadar umutsuz musun"
İki cümle, Minseok.
İki cümle ile değişti tavrın
Onlar gibi bana gülüp, onların yanına gitmen için yetmişti bu iki cümle.
Gözlerinde mahcubiyet aradım biliyor musun?
Ama bana bir kez bile bakmadın.
Ben boğuluyordum, Minseok
Ve sen, beni suyun altına daha çok çektin
İşte, Kim Minseok.
Sen sebeplerden birisin."
***
Etraftaki herkes şaşkındı.
Merdivenlerin en üst katından düşen kağıtları ellerine aldılar.
Kim Minseok
Çıplaktı.
Chanyeol en üst kattaki merdivenlerden yorgunca aşağı indi ve etraftaki şaşkın kalabalığın uğultusunu umursamadan okulun çıkışına yürüdü.
YOU ARE READING
11 reasons why
FanfictionDo Kyungsoo, ölüme gülümseyerek atlamıştı o köprüden. Chanyeol ise üzgündü, kırgındı, yorulmuştu ve Kyungsoo'sunu, küçük penguenini istiyordu. Yakınlarda bir ay tutulması olacaktı, Kyungsoo'su olmazsa Chanyeol kiminle izlerdi ay tutulmasını? Chanye...