16.bölüm

7.6K 604 157
                                    


Dırım dırım dırırım... Ye-ye-yeni BÖLÜM!! 


  İyi okumalar(^^)

|Önceki Bölümden...
_______________________________________

  Ne olduğunu anlayamadığım birkaç söz duydum. Daha sonrasında bedenimin havalandığını hissettim.

  "Ne yaptın be kaçak?"
_______________________________________

  Gönül isterdi ki kuş cıvıltılarıyla uyanayım ama ne yazık ki her istenilen gerçekleşmiyor. Duyduğum camların birbirine çarpma ve ahşabın gıcırtı sesleriyle uyandım. Gözlerim açılmamak için direniyordu ama uyanmışken gözlerime giren güneş ışığını yok saymak oldukça zordu.

  Gözlerimi sonunda araladığımda karşılaştığım ilk şey kar gibi bembeyaz olan yorgandı. Yorgan o kadar yumuşak ve rahattı ki garipsemeden edemedim. Ne Dünya'daki ne de buradaki yatağım bu kadar rahat değildi.

  Kendi odamda olmadığımı farkettiğimde hızla doğruldum. Ani hareketin yüzünden sol kolum feci bir şekilde sızladığından acıyla inledim. Hemen koluma baktım. Kısa kollu tişörtümün sol tarafı tamamen kan içindeydi ve koluma sarılan sargı yüzünden yaramı göremiyordum. Sargı tüm kolumu kaplamış, bileğime kadar inmişti. Demek ki yaram o kadar büyüktü.

  Bu yara ne zaman olmuştu ki?

  Etrafıma baktığımda ahşap olduğu için benim odama benzese de dekorasyon olarak tamamen farklı bir odada olduğumu farkettim. Yattığım yatak odanın yarısından fazlasını kaplıyordu. Oda o kadar da büyük değildi ya da odanın karmaşık hali onu küçük gösteriyordu.

  Üzerimdeki kar beyazı yorganı sağ elimle iteledim ve sol kolumu tutarak ayaklandım. Ellerimde kabuk bağlamış yaralarım vardı.

  Ne olmuştu bana böyle? Resmen savaştan çıkmış gibiydim.

  Birbirine çarpan cam sesleri ve ahşap gıcırtısı yakınlaşınca ne yapacağımı bilemedim. Yatağın hemen yanındaki komodinden vazoyu aldım ve kapıya yaklaştım. Kim getirmişti beni buraya?

  Kapının ardından birkaç hoşnutsuz homurtu duydum.

  "Nasıl açacağım bunu?"

  Duyduğum ses tanıdık gelince irkildim. Burada tanıdığım kimseye güvenmiyordum. Hepsinin tek derdi beni öldürmekken yaralı bir halde uyandığım yabancı yerde birinin bana yardım edeceğini sanmıyordum.

  Elimdeki vazoya daha sıkı sarıldığımda kapı açıldı. Kapıyı açan kişiye hızlıca vazoyu geçirirken gözlerimi kapattım.

  "Ahh!"

  Kapıyı açan kişinin iki elini de dolduran şişeler yere düştüğünde kendisi de dizleri üzerinde düşmüştü. Elleri dolu olduğu için kapıyı dirseğiyle açmış, eğilmişti. Normalde kafasına inmesi gereken vazo sırtında patlamıştı.

  "Ne yaptığını sanıyorsun sen?" Hızla ayağa kalkan kişiyi görmemle iki adım geriledim.

  "Ne işim var benim burada? Nasıl geldim buraya?" Suratı şaşkın bir hâle bürünürken sol kolumu gösterdim. "Nasıl oldu bu?" Daha sonra üzerimdeki mahvolmuş kıyafetleri gösterdim. "Ne bu halim? Ne oluyor burada böyle?" Sona doğru sakinliğimi koruyamayıp bağırdığımda yerinde sıçradı.

  Bu kadar şaşkın bakması normal miydi? Burada asıl şaşkın olması gereken kişi ben değil miydim?

  Hızla bana yaklaştı ve yalan söyleyip söylemediğimi anlamak istercesine suratıma baktı.

Elementliler ve Büyü Akademisi [ASKIYA ALINDI] Where stories live. Discover now