Adsız Bölüm 21

385 9 0
                                    

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Yılan susuzluğunu gidermek için kurbağanın bahsettiği dereyi arıyordu. Bulmak için yolunun sağ tarafına yönelmişti. Yaklaşık yarım saat bu yönde ilerledi. Vakit kaybetmişti; ama dereye ulaşamamıştı. Demek ki dere başladığı yerin sol tarafındaydı. Geri dönmeye karar verdi ve dönüş yolunu tuttu. İlerleyip başladığı yere ulaştı; ama bir yarım saat daha kaybetmişti. Şimdi sol tarafa doğru ilerledi. Bir yarım saat de bu yönde gitti; ama yine dereye ulaşamadı. Dere belki daha ilerideydi, belki de gerideydi. Kafası iyice karıştı. Epeyi vakit kaybetmişti. Susuzluğu da iyice artmıştı; ancak dereyi de bulamamıştı. Geri dönse bir yarım saat daha kaybedecekti. O zaman da öğle saatinde dağın zirvesine ulaşması zorlaşacaktı. Şimdi susuzluğun yanına umutsuzluk da eklendi. Bu susuzluk ve yorgunlukla zirveye ulaşamayacağını düşündü: "İyisi mi aşağı doğru inişe geçip evime gideyim. Evimde hem susuzluğumu giderir hem de güzel güzel dinlenirim. Bu çileden de kurtulmuş olurum." diye düşündü ve dönüş yolunu tuttu. Yılan şimdi aşağı doğru hızla sürünerek iniyordu. Dağın eteklerine kadar indi. Şimdi ormanlık düz alanda ilerlemeye başladı. İlerlerken içinde de pişmanlık hissi belirmeye başladı: "Evet, susamış ve yorulmuştu; ancak biraz daha kendini zorlasa belki zirveye ulaşmış olacaktı. Geri dönerek kendi zaaflarına yenilmişti aslında. Bu yenik haliyle ömür boyu yaşamak zorunda kalacaktı. Biraz susuz kalsaydı, biraz yorulsaydı ne olurdu sanki? Bir kez olsun zaaflarına yenilmeyip de hedefine doğru ilerleseydi ne olurdu?" Yılan içindeki bu sese kulak verdi ve onu önemsedi. Olduğu yerde durdu. Hayatında en azından bir kez olsun bu sesi dinlemek istedi. Onun dediğini yapmak istedi. Bu zamana kadar hep karnını nasıl doyuracağını, susuzluğunu nasıl gidereceğini, nasıl dinlenip eğleneceğini düşünüp durmuş; bunlara çözümler üretmişti. Arkadaşlarıyla ilk kez farklı bir hedef belirlemişti; ancak bu hedefe de ulaşamadan geri dönüyordu. Her zaman böyle mi olacaktı? Hep zaaflarına yenik mi düşecekti? "Hayır!" dedi kendi kendine. "Bu sefer yenilmeyeceğim ve hedefe doğru ilerleyeceğim." dedi. Yılan geri dönüp yönünü zirveye çevirdi. Şimdi zirveye doğru ilerlemeye başladı. Üstelik susuzluğunu gidermemiş, yorgunluğunu da üzerinden atmamıştı. Çok vakit kaybetmişti; güneş tam tepeye çıkmak üzereydi. Henüz öğle olmamıştı; ancak olması çok yakındı. Belki arkadaşlarını zirvede bekletecekti; ama eninde sonunda oraya çıkacaktı. Yılan var gücüyle hızla ilerliyordu. Dağın eteklerine ulaştı. Bundan sonra zirveye doğru yokuş yukarı çıkmaya başladı. Küçük taşları, kayaları bir bir aştı. Taşların, kayaların keskin ve sivri yerleri canını biraz acıtıyordu; ama durmaksızın yoluna devam ediyordu. Güneş tam tepeye çıktığında yılan dağ yolunun yarısını geçmişti. Zirveye yaklaşıyordu; ancak söz verdikleri saati geçmişti. Arkadaşları onu orada bekliyor olmalıydılar. Belli bir süre sonra onu aramaya da çıkacaklardı. En azından onlar aramaya çıkmadan zirveye ulaşmalıydı. Bunun için kendini daha da zorladı. Susuzluğu iyice baş göstermişti; ama artık buna aldırmıyordu. Yorgunluğu artmıştı; ama buna da aldırmıyordu. Tek isteği bir an önce arkadaşlarının yanına ulaşmaktı. Yaklaşık yarım saatlik daha süren bir tırmanıştan sonra sonunda zirveye ulaştı. Arkadaşları onu görünce sevinçle ona doğru koşmaya başladılar. Güvercin, çekirge, karınca, kelebek, maymun ve kurbağa hepsi yılanı karşıldı. Arkadaşları birer birer yılana sarılıp onu kutladılar. Hepsi de çok mutlu olmuştu.

Çekirge:

— Neredeyse seni aramaya çıkacaktık. Neyse ki geç de olsa sonunda geldin. Çok sevindik seni gördüğümüze.

Yılan:

— Ben de sizi gördüğüme çok sevindim. 

ZİRVEYE TIRMANIŞWhere stories live. Discover now