16.11.1990, AKREBİN İBRESİ

267K 10.7K 8.3K
                                    

Öncelikle herkese selamlar, evet, bugün Efken Karaduman'ın doğum günü. Bronşit oldum, gerçekten ağır bir grip geçiriyorum ve bu kadar şiddetli bir grip geçirmeyeli sanırım birkaç yıl olmuştur. Sabah kalktığımda ne yapmam gerektiğini düşündüm, aslında geceden planımı kurmuştum. Özel bir bölüm yazmak istiyordum ama nasıl bir bölüm yazmam gerektiğini bilmiyordum, daha doğrusu emin değildim.

16.11.1990

Bilirsiniz ki Efken benim için ne kadar gizlesem de, göstermekten kaçınsam da çok özel bir karakter. Geçen yıl olduğu gibi, bu yıl da onun doğum gününde özel bir bölüm yayımlama kararı aldım. Bölümü telefondan, birkaç saat içinde, bugün yazdım. İçime sindi mi? Daha iyisi elbette olabilirdi, ama şartlar gereği çok fazla seçeneğim yoktu. Bilen bilir, imza günüm çok kalabalık geçti, çok fazla yolculuk yaptım –yapmaya da devam ediyorum- ve bir de hasta olunca, özel bölüm yazamayacağımı düşünmüştüm. Ama dedim ki, YAPARSIN KIZ SEN.

Ve bölümü birkaç saat içinde telefon üzerinden halledip, gece paylaşmak için taslaklarıma kaydettim.

Çok uzun bir bölüm elbette olmadı, ama bilirsiniz, özel bölümleri çok uzun tutmuyorum. Şöyle de bir gerçek var, benim kısa dediğim bir özel bölüm, çoğu kitabın normal bir bölümünden çok daha uzun... Bunu kabul edelim, aksini söyleyene diss atarım söyleyeyim amdkamskaksk

Evet, şu satırları yazarken çok şiddetli hapşırdım mesela makdmaksmaksmaks bayağı, fil gibi...

O zaman uzatmıyorum, sizi şöyle özel bölüme doğru alayım, bölüm bittiğinde benimle yorumlarınızı paylaşmayı unutmayın. Ek olarak İÇİNDE BİR SEN şu an düzenlemede ve henüz yeni bölüm gibi bir şey söz konusu değil ama yakın zaman içinde kitabım ile ilgili güzel haberleri sizle paylaşacağım.

Öpüyorum kocaman, iyi ki doğdun Karaduman...

Beni takip etmek, gelişmelerden daha fazla haberdar olmak isterseniz şuraya bir de hesaplarımı bırakıyorum. Malum bu siteye çok fazla giremiyorum, girdiğim zamanlarda da bölüm yükleyip, yorumları okuyup çıkıyorum, haliyle buradan bana çok fazla ulaşamıyorsunuz.

Aktif olduğum uygulamalar/siteler
TWITTER: binnurnigiz
INSTAGRAM: binnurnigiz
ASKFM: safaknigiz

Keyifli okumalar...

Bölüm Şarkısı: Hypothermia - Dö av ren vilja

Geçen zaman, arkasında izini bıraktığı geçmişe birçok anı sığdırmıştı. Sırtı dönük bir şekilde, yüzüstü yatarak uyumamayı ona zaman öğretmişti. Çünkü biliyordu; zaman, uyurken bile dokunurdu insana. Saatin ibresi hızla dönmeye başladı; akrebin tıpkı bir iğneyi anımsatan ucu rakamların etrafında bir zehrin bedene sızışı gibi ağır ağır dönerken, yelkovan onun aksine ucundaki bıçağı aralıksız saplıyordu saatlere.

Zamanın onu sırtından bıçaklayacağını ona öğreten yine zamandı.

Saatin bir satırın kemiğe vururken çıkardığı o tok sesi çıkararak ilerleyen saniyelerine karışan, dışarıda yağan yağmurun çinko tavanına çarpan damlalarıydı. Sessizlik büyüdü, bir cinayeti sağır ederek tüm odanın içini doldurdu ve kanepede uzanan adamın üstüne tıpkı bir gölge gibi çöktü. Adamın bir eli kanepenin altında, zeminde duruyordu; diğer eli kanepenin sırtındaydı. Yerde duran elinin güçlü parmaklarıyla kavradığı sigara neredeyse izmaritine kadar içilmiş olmasına rağmen hâlâ yanıyordu ve yanan sigaranın ısısı parmaklarının derisini zorluyordu; yine de buna aldırış etmedi, ölü kül yavaşça zemine düştü, parçalanıp dağıldı. Adamı bir cesetten ayıran tek şey canlı bakan mavi gözleri, ağır ağır hareket eden, nefesle doldurduğu geniş göğsüydü.

İÇİNDE BİR SENHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin