28.Bölüm

9.3K 627 248
                                    

Benim yaptığım aptallık yüzünden Barışın Uğurun karşısında yenilmesine izin vermeyecektim. Bu kez olmayacaktı. İçimdeki cesaretin son damlalarını körükleyerek ondan uzaklaştım ve kahkaha atmaya başladım.

"Barışın seninle yarış halinde olduğunu sana düşündüren ne?"

Konuşmamla şaşkınlık yüzünde belirmişti ve bu bana tarif edilemez bir zevk veriyordu.

"Bana aşık olduğunu bildiği halde seninle sevgili olması benimle yarış halinde olduğunu gösterir Efe."

Konuşmadan önce gözlerimi kısarak karşımdaki bedeni dikkatlice inceledim.

"Senin benimle bir işin olmadığını o çok iyi biliyor Uğur."

Söylediğimle kafasını dikleştirip bana doğru bir adım attı. Kendinden emin ses tonuyla konuşdu yine.

"Yani benim işim olursa hiçbir şansının olmadığından emin."

Yine beni köşeye sıkıştırmayı başarmıştım ama bu kez pes etmeyecektim. Kendim yeteri kadar ezilmiştim ama Barışın bu duruma düşmesine izin vermeyecektim.

"Senin benimle işin olsun ve ya olmasın Barış asla kaybetmeyecek. Onu asla bırakmayacağım Uğur. Onun gibi birini bulduktan sonra kaybetmeye pek meraklı değilim açıkcası."

Neler söylediğimi konuşduktan sonra fark etmiştim. Ben resmen Uğurun yüzüne Barışdan asla ayrılmayacağımı söylemiştim. Bunu neden söylediğimle ilgili en ufak bir fikrim olmamasına rağmen kendimi Barışı ezdirmemek için söylediğime inandırmaya çalışıyordum.

"Bana aşık olduğunu söylüyorsun ama."

Uğurun söylediği mantıklıydı ama bir şey bulup bu konudan haklı çıkmak zorundaydım.

"Aşk değişmeyecek diye bir şey yok sonuçta."

Gülerek bana yaklaşmasıyla gerilmeye başlamıştım. Bedenini yakınımda hissettiğim zaman hep böyle gerilirdim ve buna hiçbir zaman alışamamıştım.

"Kendini kandıracaksın yani. Barışa aşıkmışsın gibi davranacaksın. Ne kadar acınası bir durum senin ve Barış için."

Karşımda aşık olduğum Uğur değil sadece egolu bir insanın konuşduğunu görüyordum. Ben bu Uğuru tanımıyordum ve eminim tanısaydım kesinlikle aşık olmazdım. O kadar itici gözüküyorduki şu an.

"Bunu neden yapıyorsun?"

Aniden sinirle, dişlerimi bir birine bastırarak sorduğum soru yüzünde ifade değişikliğine neden olmuştu. Ukala gülümsemesi gitmiş, yerine donuk bir ifade gelmişti.

"Neyi neden yapıyorum?"

Anlamıyormuş gibi yapması sinirlerimi hat safaya çıkarmıştı. Kendime engel olamamış, aslında pek olmaya çalışmamıştım. Sinirle bağırarak konuşdum.

"Ben senin arkadaş dediğin adamım ulan. Hani hayatında çok az değer verdiğin insanlardan biri. Sana aşık olduğumu öğrendikten sonra neden göt gibi davranmayı başladın? Oğlum ben senden fazla bir şey istemiyorumki, sadece beni anlamanı istiyorum. Aşkının canımı yaktığını, artık dayanamadığım için sana itiraf etmemi biraz bile olsa anlamanı istiyorum. Ama sen her seferinde beni ezmek, ne kadar güçsüz, aciz olduğumu göstermekten keyif almaktan vazgeçmiyorsun."

Yüzündeki pişmanlık ifadesini görmek bile bu kez sinirimi yatıştırmaya yetmemişti. Ağzını açıp konuşmak istediğinde yine onu bağırmamla böldüm.

"Barışı bile düşman görmeye başladın. Sana ne zararı var çocuğun? Onun kaybetmesi, mutsuz olması sana ne kazandıracak oğlum? Barışı ve ya beni mutsuz görmekle eline ne geçecek?"

ÇaresizlikWhere stories live. Discover now