34.Bölüm

3.3K 157 24
                                    

Karşımda Yusuf'u  görünce aceleyle sandalyeden ayağa kalktım. Yüzüm gözüm una bulanmış pasaklı bir haldeydim. Daha önce hiç tanımadığım bir adam ve çocukla oturmuş kurabiye yapıyordum.  Üstelik Yusuf bizi yanlış anlaşılabilecek bir durumda görmüştü.Bunu bakışlarından ve ses tonundan bir hayli rahat anlayabiliyordum.

"Siz de kimsiniz. Üstelik evime nasıl izinsiz bir şekilde girdiniz?"

Yusuf dişlerini sıkarak Ahmet beye cevap verdi.

"İsmim Yusuf. Asıl siz kimsiniz? Münevver teyze ve Mithat amca nerede? Ayrıca ben izinsiz girmedim. Dış kapı açık duruyordu."

"Sizi tanımıyorum ama bu evde daha önce isminiz çok geçmişti. İsmim Ahmet.Annemle babam markete kadar gittiler."

"Demek siz Mithat amca ve Münevver teyzenin oĝlusunuz. Daha önce hiç karşılaşmamıştık. "

"Evet merak ediyordum sizi doğrusu. Karşılaştığımız bir hayli iyi oldu Yusuf Bey."

"Oylum abla sence bu şekil güzel olmuş mu?"

Başımı Ece'ye doğru çevirerek yaptığı kurabiyeye baktım ve başımı evet anlamında salladım.

"O zaman bir kaç tane daha bu şekilden yapmak istiyorum Oylum abla."

Ecenin yanağını sıkıştırarak  bakışlarımı tekrar Yusuf'a doğru çevirdim.

"Tanıştığıma memnun oldum Ahmet Bey. Gün içerisinde bol bol sohbet etme fırsatımız olacaktık.Şimdi müsadenizle Oylum benimle yukarı gelebilir misin?"

Başımı evet anlamında sallayarak üzerimde ki önlüğü bir çırpıda çıkardım. Musluğa doğru yönelerek ellerimde ki hamur ve yağı  hızlı bir şekilde sabunladım. Peçetelikten bir peçete alarak yüzümde ki unu sildim.Yusuf  beni beklemeden merdivenleri çoktan hızlıca tırmanarak üst kata çıkmıştı. Ahmet Bey hiç bozuntuya vermeyerek Ecenin yanına oturmuş yeni şekiller yapmasına yardımcı oluyordu. Stresli bir şekilde merdivenleri koşar adım çıktım.

" Hangi odada kalıyorsun?"

Yusuf kollarını birleştirmiş sırtını duvara yaslamıştı. Bir eliyle koluna vurarak ritim tutuyordu.Şuan ki hali tam bir fırtına öncesi sessizlikti.Kaldığım odanın kapısını açarak içeriye girdim. Hemen arkamdan Yusufta içeriye girerek kapıyı sert bir şekilde çarparak kapattı. Galiba tahmin ettiğimden daha kızgındı.

"Ne yapıyorsun sen Oylum. Aşağıda hiç tanımadığın bir adamla oturup kurabiye mi yapıyordun?"

Kaşlarımı çatarak gözlerimi devirdim. Yatağın üzerinde ki defter ve kalemi alarak Yusuf Beye açıklama yapmaya başladım.

Kurabiyeyi Ahmet Beyle değil Eceyle yapıyordum Yusuf.

"Hiç öyle gibi durmuyordu. O kadar dalmışsınız ki geldiğimi bile duymadınız.Üstelik adam senin gözünün içine baka baka dibine kadar sokulmuş fırsattan istifade saçını okşuyordu. Şeytan diyor geçir kafayı kafayı kır burnunu. Ondan sonra çıkart artık hamura suratının kalıbını."

Söylediği sözle birlikte iyice sinirlenerek elimde ki defteri daha sıkı tuttum. Anlamadan dinlemeden ben sakin kalmaya çalıştıkça tepeme çıkmaya devam ediyordu.Beni de suçladığının farkında değildi.

Sen ne dediğini bilmiyorsun. Ne yani ben yalan mı söylüyorum. Nasıl bir imada bulunduğunun farkında mısın şuan?

"Gördüğümü söylüyorum Oylum."

Yusuf bence sen odada biraz yalnız kalıp dinlen.Senin sinirlerin bozulmuş. Biraz daha yanında kalmaya devam edersem  kavga edeceğiz.

BELA ÇİÇEĞİWhere stories live. Discover now