god, please give me the night

822 36 18
                                    

29 Nisan

'Senin,
derinlerinde bir yerde buldum, sımsıkı sarılacak, karışacak köklerimiz.'

Gözleri o yabancıya takıldı tekrar, Tanrı şahidi olsun ki o an aklını kaybetmediyse bir daha kaybetmezdi.

'Görmek, beraber olmak seninle,
çok güzel belki ama düşlemek bambaşka.'

Görmek, gözleri onu aramıştı hep; beraber olmak, umrunda değildi.
Düşlemişti, günler ve dahi geceler boyu,
evet, evet bambaşkaydı gecelerini süsleyen düşü.

'Tenin,
Almış beyazlığını aydan, saçlarının rengi geceden,
bundan geceye sevdam.'

Beyazdı, ay kadar ve siyahtı geceden daha koyu saçları.
Gecelerini sevmişti sahi, ona aşık olmanın en çok gecelerini sevmişti.
Öyle hoştu, öyle kırgındı ki sesi, bir aralık herkes ağladığını sanmıştı.

'Sen örtersen benimle kalbini, al aklım gibi hissini,
Al çünkü özlüyorum.'

Özlüyordu da, çok özlüyordu.

-

15 Şubat

"Sikeyim seni küçük Jeon, yine başardın!"

Ağzına tıktığı son cips parçalarıyla birlikte sırıtarak yanındaki çocuğa döndü, bir çocuğun salıncakta ters döndüğü an kadar heyecanlıydı şimdi, tabii korkuyordu da. Fark ettirmeden kafasına çerez attıkları adam onları bir görse kesinlikle ertesi sabaha kafaları yerinde uyanamazlardı, kıskansa da arkadaşı hedefi tutturma konusunda ondan çok daha iyiydi. Başını yavaşça geriye yaslayarak kahkahasını tutmaya çalıştı, biraz daha gülerse anlaşılacaktı.

"Gülmesene göt herif, sürekli arkaya dönüp duruyor zaten, fark ederse bizi gömer."
Gülmemek için yanaklarını ısırırken ondan boyca ufak olana baktı, laf sokmadan duramayacaktı, "Gerçi sen yerlere alışkınsındır, olan bana olacak."

Jimin, bu iğrenç esprisine rağmen ona vurmayacaktı. Hayır, kendini tutacaktı kesinlikle, eh, tutmasa da değişen bir şey olmazdı. Jungkook kesinlikle ondan fazlaca güçlüydü. Başını onun omzuna yaslayarak gözlerini kırpıştırdı,

"Yoruldum be küçük Jeon, eve mi gitsek?"

Pekâlâ eve gitmeyeceklerdi ama Jimin yine de şansını denemişti, buna karşılık başına yaslanan diğer başla derin bir iç çekiş kazanmıştı arkadaşından.

"Olmaz ufaklığım, daha afet Kim Taehyung gelecek, onun kalçalarını izleyeceğim. Of, bak ne diyeceğim sana; sahneye çıksana bu gece, sen şarkı söylediğinde dans ediyor." Ellerini kaldırıp havadaki, sadece kendi gördüğü hayali kalçaları avuçladı Jungkook. "Ah bir görsen o kalçasını, nasıl da güzel oynatıyor şerefsiz herif!"

Bıkkın bir nefes verdi yaşça büyük olan, Jungkook Taehyung'u en masum, en güzel duygularıyla seviyordu ama bunu ifade etme şekli biraz sapıkçaydı. Bilmiyordu nasıl sevilir, Jimin de bilmiyordu ama bir insan vücudu için sevilmezdi, buna emindi. Gözlerini kapatarak mırıldandı, "Ama olmaz, bu gece sahne yetkim yok, ayrıca yorgunluktan ölmek üzereyim ben."

Zaten bildiği cevabı alan çocuk başını Jimin'inkinin üzerinden kaldırdı. Kaç gecedir onun yüzünden uykusuz kalıyordu, hem de hiç şikayet etmeden! Jimin'in aşka saygısı büyüktü. Jungkook Taehyung'a kapılalı pek fazla olmuyordu aslında. Üç aydı, en azından öyle hatırlıyordu. O günden beri her gece aynı bara gelmişlerdi, Jimin'in iki geceliğine burada sahne işi ayarlaması da işini kolaylaştırmıştı. Arkadaşını dinleme bahanesiyle afet barmen Kim Taehyung'u izliyordu, fena mı? Bakışlarını omzunda uyuklayan Jimin'e çevirdi, ne kadar aptal olsa da seviyordu bu çocuğu.

"Ufaklığım," evet ondan yaşça büyük olan arkadaşına böyle sesleniyordu, "Arkadaki odalardan birine git ve uyu biraz, bu gece de benimle bekleme hm?"

Hafif sarhoşluğun verdiği havayla Jimin başını kaldırıp kaşlarını çattı, tabii sahte bir sinirdi bu ama onu fena şirin yapıyordu.

"Küçük Jeon, sen delirdin mi? O odaların amacı adam düzmek, gireyim de biri bakirliğimi benden alsın." son olarak gözlerini devirip ayağa kalktı. "Yine de geceyi, yüce afet muhteşem ultra seksi barmen Taehyung'u dinleyerek geçirmekten daha iyidir." masadan biraz uzaklaştığında kafasına yediği çerez tekrar arkasını dönmesine neden olmuştu. İt herif çok iyi tutturuyordu.

"Ateşli ve tapılası demeyi unuttun be ufaklık!"

Sırıttı, sadece arka tarafa gidene kadar sırıttı.
Tapılası, evet tapılası şeydi şu an arkadaşının kalbinde dolaşan hisler.
Saçlarını karıştırarak boş koridorda yankılanan inleme seslerini bastırmak için bağırdı,

"Ah be, Tanrım ne diye bana da tapmam gereken somut şeyler vermiyorsun?"

Gözleri anahtarı kapısında olan bir kapı arıyordu, genelde sevişmek isteyenler kapıda anahtarı duran boş bir odaya girer ve mercimeği fırına verirlerdi.
Sonunda boş bir oda bulduğunda gülümsedi, sadece zevkin dolandığı koridora tekrar bağırdı odaya girmeden önce;

"İnanmak istiyorum, insanların sadece dokunmak için sevmediklerine inanmak istiyorum. Tanrım bana tapmam gereken bir gece, bu insanlara da boğulacakları bir zevk çukuru ver!"

__________

Selamlar ayol, aklıma ilk düştüğü şekilde bir şeyler yazıyorum. Kısa olacak, bölümün başını biraz anlamamış olabilirsiniz, anlayacaksınız. Tüm bölümleri, iki seferde yayınlayacağım. Sizi seviyorum, esen kalın efendim!

strawberries n cigarettes | yoonminWhere stories live. Discover now