1.Bölüm - YÜZLEŞME

Start from the beginning
                                    

Soğuk su boğazımdan aşağı süzülürken, parmaklarım bardağı sımsıkı kavrıyordu. Sanki elimden kayıp gidecekmiş gibi hissediyordum. Sertçe yutkundum. Sesimin içime kaçmadığını umarak öksürdüm, boğazımı temizledim. Elimin tersiyle alnımdan dökülen terleri silip, boş bardağı Gökay'a uzattım.

Onlara fark ettirmemeye çalışsam da ellerim, bacaklarım kısacası şuan hissedebildiğim her uzvum titriyordu. Bahar gözlerimin içine bakarak yatağımın kenarına oturdu ve titreyen elimi tuttu. Ah benim can yoldaşım, benim için ne kadar da endişeleniyordu, beni bu halde gördükçe canından can gidiyordu adeta.

"Derin." dedi gözlerimin içine bakarak. "Neredeyse bir aydır her gece kabus görüyorsun. Senin için endişeleniyoruz." Yüzümdeki sahte tebessümü bir anda silip kaşlarımı çattım. Endişelenecek bir durum yoktu ortada. Sadece bu sıralar fazlasıyla kabus görüyordum. Bu normaldi. Yani... Umarım.

"Ben iyiyim." dedim hırıltılı sesimle. Öksürerek boğazımı temizlediğimde Gökay ve Bahar inanmadıklarını belli eden bakışlar atıyorlardı. "Gerçekten, iyiyim."

"Derin bak," diyerek diğer bir yanıma oturdu Gökay. Endişeli gözüküyorlardı. "Babanı kaybedeli bir ay oldu. Her ne kadar üzülmediğini söylesen de bu seni sarstı. Tolga Amca vefat ettikten sonra içine kapandın. Kendini işine adadın, bizimle iletişimini kestin. İşten döner dönmez odana kapanıyorsun, kabuslar görüyorsun."

Babamın adı geçtiğinde asık olan yüzüm daha da asıldı. Tüm bunları nasıl babamın ölümüne bağlamışlardı ki?

Tamam, kabuslarım babam öldükten sonra başlamış olabilirdi lakin hiçbir kabusum babam ile alakalı değildi. Tüm kabuslarımda yeşil gözlü, kemikli bir yapıya sahip yüz hatları olan bir erkek vardı. Düzenli olarak o adamı kabuslarımda görüyordum. Bana gizemli gizemli şeyler fısıldayıp bir anda ortadan kayboluyordu.

Ve işin garip yanı her kabusta bir tane organımı çalıyordu.

"O adam benim babam değil." Bakışlarımı kaçırarak avucumun arasına sıkıştırdığım yatak örtüsünü sıktım. "Onun ölümünden etkilenmedim."

Bahar iç çekti. "Derin, o adam senin baban. İstediğin kadar inkar et. Ama bu gerçeği değiştirmiyor. Hâlâ onun soyadını taşıyorsun. Onun kanındansın. Ve sakın ölümünden etkilenmediğini söyleme. Çünkü salak değiliz. Ondan nefret etmiyorsun. Ondan nefret etmek istiyorsun." Bakışlarımı Bahar'a çevirdim. Güven vermek istercesine gülümsedi. "Ne kadar nefret etmeye çalışırsan çalış, nefret edemeyeceğini hepimiz çok iyi biliyoruz."

Ondan nefret etmiyordum, evet.

Edemiyordum.

Etmek istiyordum.

Lakin edemeyecektim.

Hiçbir zaman.

"Belki bu yüzdendir Derin." diye atıldı Gökay. "Hissedemediğin duyguları hissetmeye zorladığın için bu kadar yıpranıyorsundur. Düşünmemeye çalışsan biraz, hiçbir şey hissetmemek kendini bir şeyler hissetmeye zorlamaktan daha iyidir, emin ol."

"Hissedemediğim duyguları hissetmek için kendimi zorlamıyorum." diye mırıldandım.

"Öyle mi?" diye sordu Bahar alaycıl bir tavırla. "Derin, babandan nefret etmek için kendini o kadar zorluyorsun ki..."

"Zorlamıyorum." diye direttim. Yalan söylüyordum. Kötü bir yalancıydım.

"Üç senedir tanışıyoruz." diyerek derin bir nefes aldı Gökay. "Babandan soğumak için o kadar saçma bahaneler ileri sürdün ki... Bu bahaneler saçma, aşırı derecede saçmaydı."

BARINAK MESELESİWhere stories live. Discover now