1; Inside of His Heart was An Abandoned Wreck, Impossible to be Repaired

116 8 5
                                    


Lesson 1; Inside of His Heart was An Abandoned Wreck, Impossible to be Repaired

-

Karanlık gecenin son çırpınışlarıydı. Yıldızlar biraz daha zaman kazanıp kendi ışıltılarını göstermek için can atıyor, hangisi daha fazla parlayacak diye birbirleriyle yarışıyorlardı.

Yıldızların büyüleyici intihar sahneleri, sıkıcı yeryüzündeki insanların -özellikle birkaç saat önce evinde küçük çaplı bir kıyamet kopartmış olan Min Yoongi’nin- hiç umurunda değildi. Güneş yavaş yavaş geceye yaklaşmaya başlayınca, hava aydınlanıyor ve yıldızlar sönüyordu.

Min Yoongi şafağın ayazında, çocuk parkının ortasında ayakta duruyordu. Bembeyaz tenine ve üzerinde kendisini soğuktan koruyacak hiçbir şey olmamasına rağmen o, hiç de üşümüş gibi görünmüyor aksine bunalmış gibi bir tavır sergiliyordu. Aklınızı istilâ eden ve beyninizi kemiren düşünceleriniz varsa, dış etkenler pek de umurunuzda olmuyordu. Min Yoon Gi ne soğuğu, ne sıcağı, ne de tepesinde dans eden yıldızları umursayacak hâldeydi.

Birkaç saat önce gördüğü şeyler hayatında dönüm noktası olacak kadar ciddi şeylerdi ve aklını kaybetmiş gibi davranıyordu. Her zaman kontrolün kendisinde olmasını seven ve otoriteye tapan kişiliği, benliğine ihanet edercesine Min Yoon Gi'nin aklını karıştırıyor onu dipsiz uçurumlara sürüklüyordu. Maddi hasarı hiç unursamıyordu çünkü dört buçuk yıllık sevgilisini başka bir adamın altında görmek ruhunun ve kalbinin uğradığı en büyük hasardı.

Eşyaları yakıp yıkmak çok kolaydı. Üstünde onlarca kadeh devirdikleri siyah geyik derisi koltukları, ilk kez sevgilisini öptüğü siyah saten çarşaflı yatağı, beraber birçok lezzeti tattıkları beyaz cilalı mutfakları artık Yoon Gi için hiçbir şey ifade etmiyordu. Kalbinin içi terkedilmiş bir harabeydi artık, onarılması imkânsız.

Parktaki banklardan birine uzandı. Göz kapakları yaşadığı duygusal çöküntünün ve bedensel yorgunluğun üzerine ağırlaşmaya başlamıştı. Derin bir nefes aldı ve kendisini rahatsız bir uykunun derin kollarına, düşünmek istemediği binbir düşüncenin içine bıraktı.

***

Min Yoongi buraya ilk defa geliyordu. Hatta, böyle bir yer olduğunu ilk defa görüyordu. Bilekleri duvarlara kelepçelenmiş ruhlar görüyordu etrafta. Hangi uyuşturucuyu kullanıyorum bilmiyorum ama bir an önce bırakmalıyım,diye düşündü. Cevabını bildiği sorular hep canını sıkardı Yoon Gi'nin, kullandığı uyuşturucunun yüreği olduğunu bildiği hâlde, böyle konuşması irkilmesine sebep oldu. Attığı her bir adım, içinde uçuşan ruhların attığı her bir çığlık demekti. Karanlıktaydı. Tavandan sarkan garip ışıklar etrafa loş bir aydınlık yayıyordu fakat Min Yoongi’nin ruhuydu karanlıkta olan.

Adımlarını atmaya devam ettikçe duyduğu çığlıklar şiddetlendi. Etrafını daha fazla görememeye başladı. Bir yerlere düşüyordu fakat nereye düştüğünü bile bilmiyordu.

Karanlık kışa ilkbahar gelmiş gibi, Güneş Dünya’ya dönmüş gibi bir anda her yer ışıkla doldu. Min Yoongi, kalbinin kapısının tıklatıldığını ve bir daha asla kapanmamak üzere açıldığını görebiliyordu. Düşmeye devam etse bile, düşüşü şimdi yavaşlamıştı. Ona kollarını uzatan, ışıktan tacını ve kanatlarını kuşanmış meleği gördü. Bir gülümseme gördü. Bir şeylerin değiştiğini fark etti fakat ne değişti bilemiyordu. Umarım,diye geçirdi içinden, umarım bu lanet bir rüyadır çünkü aklımı kaybetmek daha az acı verici olabilir.

***

Dilencinin birisi onu uyandırdığında güneş Min Yoongi’nin tam tepesindeydi. Kolundaki saate bakarak zamanı idrak etmeye çalıştı. Dersine gidebilmek için üniversiteye kadar olan tüm yolu yürümesi gerekiyordu ve 30 dakikadan daha az bir süresi kalmıştı.

nepenthe · yoonminWhere stories live. Discover now