Veda 2

2.9K 99 21
                                    


Sabah uyandığımda Altan'ın koltukta uyuduğunu gördüm üzerine yorgan örtmüştü ama hiç rahat görünmüyordu.
Boynu geriye doğru yaslanmış, dokunsam düşecekmiş gibi duruyordu uyandığında tüm kemikleri sızlayacaktı.

Lavabodan çıktığımda Altan uyanmış, esneme hareketi yapıyordu. Yüzünü buruşturması onu çocuk gibi göstermişti neredeyse tatlı göründüğünü bile söyleyebilirdim.

"Kahvaltıyı dışarıda yaparız sen hazırlan."

Benim ardımdan banyoya girdiğinde odadaki eşyalarımı toplamaya başladım çok şeyim olmadığı için uzun sürmezdi. Altan çıkana kadar kıyafetlerimi çantama yerleştirdim ve giymek için ayırdığımı elime aldım.
Banyodan çıktıktan sonra ben girdim ve üzerimi giyinip hazır olduktan sonra dışarıya çıktım.

"Onlara senin beni terk ettiğini söyleyeceğim."

Nedense onun beni terk ettiğini hissediyordum ya da gitme demesini bekliyordum.
Halbuki gitmek isteyen bendim bu olanlar gözümü korkutmuştu. Benimkisi saçma bir üzüntüydü ne o kal derdi ne de ben kalırdım. Ne sıfatla kalacaktım ki ben onun hiçbir şeyiydim. Altan'ı görmek istiyordum evet ama bu evde kalarak değil.
Odadan çıkmadan önce son kez odayı inceledim çok tuhaftı odayla bile vedalaşıyordum.

"Benim bir yere gitmem gerek."

Tüm bu olaylardan sonra bu eve gelmem imkansızdı bunun için daha göremeyeceğim anılarımla dolu eski odamı öylece bırakıp gidemezdim.
"Ne için?" ona gerçeği söylemek istemiyordum beni zayıf halimle yeterince görmüştü. Onun yanında kalkanlarımı indirince bana acımasından korkuyordum.
"Hamide Teyze'yle görüşmeden gitmek istemiyorum onu daha göremeyeceğim." dedim yalanıma Hamide Teyze'yi alet etmek istemezdim ama mecburdum.
"Çantanı bana ver arabada seni bekliyorum."
Çantamı ona uzattım ve ondan önce odadan çıktım.
Hamide Teyze'nin odasının önünden geçerken ikilemde kalmıştım gerçekten bir vedayı haketmiyor muydu? İçimdeki iyimser tarafı söndürüp yoluma devam ettim.
Asıl veda etmem gereken kişi annemdi ama onu orada görmeye alışamamıştım soğuk toprağın altında olduğunu düşünmek canımı yakıyordu.
Onu hep mutlu anılarımda hatırlamak kötü hiçbir şey olmamış gibi davranmak istiyordum. Yani yaptığım en iyi şeyi yapıp gerçeklerden kaçmak.

Odanın kapısını açtım burnuma nüfuz eden küfe benzer koku ciğerlerimi doldurmuştu. Oda tüm sevecenliğini yitirmiş bir harabeye benziyordu oysaki daha geçen yaz her şey çok güzeldi ama şimdi üzerinden yıllar geçmiş gibi yorgun görünüyordu. Odada eksik görünen her parçayı zihnimde tamamladığımda yüzümde hüzünlü bir gülümseme oluştu. Eski dolabıma doğru yaklaştım içinde bize ait bir şey aradım boş olduğunu bildiğim halde.

***

Kahvaltı etmek için bir cafede durmuştuk kalabalık bir yer değildi bu yüzden rahattım. Bu gibi yerler Altan'ın daha önceden arkadaşlarıyla uğradığı yerlerdi ve çoğu kişi tanıyordu. Onun yanında olduğum için gözler bana dönüyordu neyse ki şu an öyle bir sorunum yoktu.
"Elin nasıl?"
Ruh halimden daha iyi olduğu bir gerçekti.
"İyi." dediğimde kafasını salladı. Kahvaltımızı etmiştik şu an yollarımızın ayrıldığı saatlerdeydik ve her an gidecekmiş gibi hissediyordum.
"Biletini almıştım sen hastanedeyken, yarım saat sonra otogarda olsak iyi olur." sözleri ok gibi kalbime batmıştı ve her konuştuğunda ok yerinden oynayıp yarayı derinleştiriyordu. Sesi o kadar duygusuz çıkmıştı ki onun hakkında bildiğim her şeyin hayal olduğunu düşündüm. Bana bu kadar yabancıymışım gibi hissettirerek konuşmasındansa susmasını tercih ederdim. Ona aynı duygusuzlukla cevap vermezsem kırıldığımı anlardı ve o bunu umursamıyorsa zaten bir anlamı yoktu. "Güzel. Yani iyi oldu bende bilet bulamam diye üzülüyordum. Ne kadar ödedin peki?"
Başarılı sayılırdım ayrıca o verdiği bilet umrumda değildi çünkü bugün hiçbir yer gitmeyecektim ama onun bunu bilmesine gerek yoktu.

KİMSESİZ #Wattys2019Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin