•bir

7.9K 305 270
                                    

Onu kaybedeli tam beş yıl olmuştu. Dile kolay, tam tamına beş yıl. Benim minik kardeşim beş yıl önce bugün doğum gününde aramızdan ayrılmıştı. Kabullenmek hiç kolay olmamıştı, aylarca hiç durmadan ağlamıştım. Gözüme uyku girmemişti.

Evet, kimine göre onun ölüm günü 2 Haziran. Ben hala doğum günü olarak kutlarım, ölene kadar da kutlayacağıma yemin etmiştim zaten. Bu kirli dünyadan kirlenmeden ayrılmış olması onu "ölü" yapmazdı. 

Arkadaşlarımla beraber süslediğimiz oturma odasında yapıyorduk doğum gününü. Fazla kişiyi çağırmamıştım, sadece birkaç istisna vardı. Gelmezlerdi, gelseler de yüzlerindeki zoraki gülümsemeyi görmek zorunda kalmak istemezdim zaten . Evet, beş yıldır her 2 Haziran adeta deli muamelesi görüyordum çevremdekilerden. 

Dört defadır yaptığımız gibi partiyi bitirdikten sonra geceye doğru mezarlığa gidecektik, sabaha kadar onunla kalacaktım. Kardeşim beni bekliyordu. Gitmem gerekiyordu ama ben gidemedim. Çok istedim ama olmadı.

• • •

Damla kaşlarını çatmış, siyah sırt çantasını karıştırıyordu. Bir şey aradığı aşikardı ama bu üzgün haline anlam verememiştim. Göz göze geldiğimizde açıklama yapma ihtiyacı hissetti.

"Gizem... ilacımın olduğu poşeti evde bırakmışım." Damla benim en yakın arkadaşımdı, dört yıldır 2 Haziran gecesi onunla giderdim mezarlığa. Çünkü ben bir tek onun yanında rahatça ağlayabiliyordum. 

"Eve yetişebilirsin değil mi?"

Bir anda yüzümün düştüğünü hissettim. Damla şeker hastasıydı ve düzenli olarak insülin kullanmak zorundaydı. İlacın zamanını kaçırmaması neredeyse hayati öneme sahipti onun için.

"Panik  yapma, yetişebilirim. Ama... Ben gerçekten çok üzgünüm Gizem." bir an duraksadı. "Seni yalnız bırakmak istemem, biliyorsun."

"Biliyorum." gülümsedim. Zaten tek gitmek benim için daha iyi olurdu fakat gece o saatte tek başıma gitmemi istemiyordu. Aslına bakarsanız işime gelmişti.

"Şey... Bir sorun mu var?" Doğukan yanımıza gelmişti, Damla yüzüme baktıktan sonra sinsice gülümseyerek yanıtladı.

"Aslında... var." beni utandıracak bir şey yapmamasını umut ediyordum fakat o gülümsemeden sonra bu ihtimal aslında olanaksızdı. "Gizem'le beraber kardeşini ziyarete gidecek birine ihtiyacımız var."

"Ben gelebilirim seninle... Tabii istersen." doğruyu söylemem gerekirse heyecanlanmıştım. Ama dostça bir teklifin ötesinde bir şey değildi bu. Beni en yakın arkadaşı olarak görüyordu sadece.

"İyi olur aslında." Söylerken tebessüm etmişti o da, tıpkı benim gibi.

"O zaman ben arabayı getireyim otoparktan, aradığımda inersiniz." onaylar gibi başımı salladım. "Damla seni de eve bırakırız önce."

Damla her şey için teşekkür ettikten sonra Doğukan arabayı almak için aşağı inmişti. Diğer misafirler evlerine gitmişti zaten. Damla, Çağla -nezaketen çağırmak zorunda kaldığım bir arkadaş- ve ben kalmıştık evde sadece. Giderken onu köşedeki taksi durağına bırakmamızı rica etmişti, kabul etmiştik fakat kızla pek bi' samimiyetimiz olmadığı için sükunetle Doğukan'ı bekliyorduk sadece.

Çağla yapmacık olduğunu fazlasıyla belli eden kahkahasıyla sessizliği böldü bir anda. "Saf görünüyorsun fakat çok zekisin." gözlerini bana odaklamıştı. Anlamadığımı belli eder şekilde baktığımda açıklama gereği duydu. "Kardeşini bahane edip Doğukan'la baş başa kalmak... İyi fikir aslına bakarsan."

Kan LimitiWhere stories live. Discover now