(ÖZEL) BÖLÜM 18 Onu İstemek

644 40 11
                                    

MULTIMEDIA'DAKİ MINHYUN

YORUMLARI BEKLİYORUM <333 SİZLERİ ÇOK SEVİYORUM. UMARIM BEĞENİRSİNİZ 

Nefesi yine yüzümü yalıyordu. 

Farkında olmadan küçük bir inilti çıkardım.

Aynı anda hiç beklemediğim sözcükler onun dudaklarından döküldü:

-Çift olmuşuz. Aynı çift gibiyiz değil mi?

Sen ve Ben...-

***

-Neden bir şey demiyorsun?-

Yüzüne baktım. Onu ilk gördüğüm gibi nefret veya küçümseme yoktu gözlerinde.

-Ne dememi...istiyorsun?- dedim.

Yuria gideli yaklaşık 1 saat olmuştu. 

1 saattir onunla beraber oturma odasında oturuyordum ve bu hiç de güvenli değildi. 

-Bana kendinden bahset.-  Kaşlarını kapatan saçlarını düzeltip mavi kazağının kolunu çekiştirdi.

Kendimden mi bahsedeyim...? Benimle dalga mı geçiyordu bu? -.-

-Elinde zaten benimle ilgili yeterince bilgi yok mu?- dedim iğneleyici bir ses tonuyla.

-Daha farklı şeyler. Senin ağzından duymak istediğim başka şeyler var ufaklık.-

Sesli ve biraz da abartılı bir şekilde iç geçirdim.

-Ne gibi?-

-Mesela geçen günki öpücüğün ilk olup olmadığı gibi.- dedi ve gözlerimin içine baka baka sırıttı.

-Pis sapık! Bu s-seni ilgilendirmez!!!-

-İlgilendirir.-

-Ben gidiyorum!- diyerek oturduğum yerden ayağa kalkacaktım ki Minhyun kolumu tutup beni geri yerime oturttu.

-Hiçbir yere gidemezsin.- 

Gözlerini bana dikerek devam etti:

-Soruma cevap ver.-

-Cevap vermek zorunda değilim.-

-Sınırları zorluyorsun.- dedi sert bir ses tonuyla. 

Gözlerimi sıktığı yumruklarından başka yöne çevirdim. -Yinede soruna cevap vermeyeceğim.-

Oturma odasında bir koltuklara bir tablo ve aksesuarlara bir de yerdeki beyaz halıya bakıp duruyordum. 

Yeterince inceledin artık. Cevap ver soruya!  dedi iç sesim.

Çok hevesliysen sen cevap ver! Bakıyorum da bıraksam çocuğun kucağına atlayacaksın!

Hah! Sanki öyle bir şey olacakmış gibi konuşuyorsun! 

-Ufaklık?-

-Efendim?- dedim ve ardından hapşurdum.

-Kararımı değiştirdim. Oyun oynayalım.-

-Ne? Ne oyunu?- 

-Siyah mı kırmızı mı?-

Ne yapmaya çalıştığını anlayamıyordum. Ama yinede cevap verdim: -Siyah-

-Bilemedin kırmızı.- diyerek sırıttı. -Benim istediğim bir şeyi yapacaksın.-

-Neden ki? Öyle bir anlaşma yaptığımızı hatırlamıyorum.-

-Hizmetçim değil misin? İstediklerimi yapıp beni memnun etmen gerek.- 

Sinirle iç geçirdim. Bir an önce uyumak istiyordum. Bu stres dolu andan kurtulmak istiyordum. 

-Başından beri bir anlaşmayla benimsin zaten.- 

Ona baktım ve ciddi yüzü bu sözüne tam uyuyordu. Yani şu an dalga geçmiyordu. 

-Pekala- dedim onun gibi ciddi görünmeye çalışarak.

***

-Bu akşam beraber uyuyacağız.-

***

Yanlış duymuş olmalıyım.

-Anlamadım?-

-Beni duydun.- dedi ve bileğimden tuttuğu gibi beni kendine çekip ayağa kaldırdı. Bu sefer incinen bileğime dokunmamıştı. 

-Hey! Ne yaptığını sanıyorsun?- diye bağırdım. Sonrada hapşurdum. 

Hemen ardından da öksürdüm. Ah neyim vardı benim? Yoksa hastalık belirtileri miydi bunlar?

Onun odasına girdiğimizde bileğimi henüz bırakmamıştı. 

-Beni yanlış anlama ama tek başıma uyuyamam.-

-Bu zamana kadar nasıl uyudun peki?-

Soruma o kadar ciddi ve durgun bir şekilde cevap verdi ki ne diyeceğimi bilemedim:

-İlaçlarla. Veya sarhoş olarak eve geldiğimde.-  

Gözlerimi yere indirdim. Ciddi miydi?

Bileğimi uzun ince parmakları arasından çekti ve yatağın bir ucuna oturdu. Gözlerini belirli bir noktaya sabitleyerek devam etti:

-Küçükken...ailem öldüğünde...bir anda kendimi yetimhanede bulmuştum ve üstelik...daha ne olduğunu anlayamayacak--

Durdu.

-Uzun bir süreden beri uyku problemim var. Arada herkes gibi rahat bir şekilde, kabus görmeden ve sayıklamadan uyuduğum oluyor. Ama...asla son bulmayacak..-

Önüne düşen saçları eliyle itti ve sonra bana baktı.

Gözleri dolmuştu.

***

Bu gibi durumlarda ne yapılması gerektiğini biliyordum. Ama bunu ona yapabilir miydim? Yapmalı mıydım?

Ona güvenebilir miydim?

Şu durumda güvenmeliydim. Karşımda üniversite öğrencisinden çok masum bir çocuk var gibiydi. Her seferinde ondan nefret edip sonradan bazı olaylar sonucu bu nefretin uçup gitmesi birbirine ne kadar zıtsa, şu an karşımdaki Minhyun o alçak Minhyun'dan da o kadar zıttı.

Pekala sanırım bunu yapabilirim.

Ben ne zaman üzgün olsam, sinirlensem, bağırıp çağırsam Hana bana sımsıkı sarılırdı ve bu her zaman daha iyi hissetmemi sağlardı.

Ona  yaklaştım.

Ellerini dizlerinde birleştirmiş oturuyordu. 

Önünde durdum ve gözlerimi kapatarak sarıldım.

***

MINHYUN'UN AĞZINDAN:

Ona geçmişimi anlattığıma pişman olmalıydım. Karşısında kendimi güçsüz gibiymişim gibi gösterdiğim için. Artık zayıf noktamı öğrendiği için.

Ama değildim.

Tuhaf bir biçimde bunları anlattığıma memnun olmuş gibiydim. Rahatlamış hissediyordum. Evet, oynadığım bir kıza anlatmamam gereken bir şeyi anlatmıştım.

Ve evet, bundan rahatsız olmam gerekirdi. Hemen ardından pişman olup ona bağırıp çağırmam gerekirdi.

Ama yapmamıştım.

Ya gözlerimin dolmasına ne demeliydim?

İşte bu kesinlikle istemdışı olarak gerçekleşmişti. Hem de onun gözlerinin içine baktığım anda gözyaşımı tutmak için sarf ettiğim çaba...

***

Sonra bana yaklaşması ve ardından küçük ellerini sırtımda hissetmem...

Saçlarının kokusu burnuma geldiği an onu kendimden itmek istedim. Bu koku, tüm gece boyunca böyle kalmayı ne kadar istediğimi kanıtlamıştı.

Onu istediğimi...

♥Seni Sevebilir miyim?♥Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin