49.BÖLÜM~SİYAH KUĞU~

5.2K 264 66
                                    


Multimedya-BÖ Nenni-

Keyifli okumalar 😊

•Batuhan•

Mürekkebi bitmiş bir kalem gibiyim aslında fakat yazmaya devam ediyorum. Kağıda izim kalsa da rengim yok.

Kollarımın arasında yatan kadına baktım. Nasılda girmişti hayatıma onca yaşadıklarımızdan sonra yine benimleydi. Pürüzsüz yüzüne parmaklarımı değdirdim. Onu fazlasıyla özlemiştim. Saçlarına dokundum bu kez o ferah kendine has kokusu ilişti burnuma çok değil kısa zaman sonra buradan gidecektim. Onunla ilgili bir kaç parça anı olmalı zihnimde.

Belkide kaybedeceğim ölüm oyununda tek istediğim ölmeden Erva'nın beni affetmesi. Dudaklarımı değdirdim başak tarlası gibi olan saçlarına kokusunu çiğerlerime hapis etmek ister gibi çektim. Huysuzca yerinden kıpırdandı, ellerini boynuma dolladı. Ben bu hallerin keyfini çıkarırken biliyordum ki sabah başım çok ağrıyacaktı.

Erva'nın o hallerini düşününce gülümsemeden edemedim. Onun eşsiz güzelliğini izlerken telefonum çaldı. Uyanmaması için hızla yanından kalktım ve telefonu cevapladım. Arayan Cengiz'di parlak siyah parkede bir kaç adım atıp tüm şehri izleye bileceğim manzarası olan camın önüne geldim.

"Efendim Cengiz."

"Neredesin ?" Sesi sıkıntılı ve endişeli geliyordu. "Onur'un büyük oteldeyim. Bir şey mi oldu?"

"Eve bir paket gelmiş içini açtığımda kafası kopmuş gelinlikli bir bebek vardı." Derin bir soluk aldı."Sence bunu kim yapmış olabilir." Cavabını ikimizinde bildiği soruyu yanıtladım.

"Tabiki Fulya manyağı."

"Açıkça tehtid ediyor ne yapacağız."

"İlk önce sakin olacağız ki hata yapayalım. Yüksek korumalı az davetli bir düğün olacak zaten."

"Biliyorum ama Aynur ?"

"Düğünden sonra ona bahsedebilirsin. Şimdi söylemenin pek sağlıklı olacağını sanmıyorum."

"Biliyorum, neyse yarın konuşuruz." Dedi ve telefonu kapattı. Fulya başımıza iş açacağa benziyordu. Bu durum sinirimi bozmuştu. Hemen ardımda duran üzeri içki dolu ceviz rengi masaya yöneldim. Bir bardak viski alıp gümüş rengi tekli koltuğa oturdum. Hem Erva'yı izleye biliyordum. Hem de ayaklarımın altına serilmiş gibi duran şehiri.

İçkimden bir yudum aldım akışkan sıvı boğazımı yakıp geçtiğinde birazda olsa rahatladığımı hissettim. Şehirin ışıkları Erva'nın üzerine bir gölge gibi düşmüştü. Şu kusursuz manzarayı ömür boyu izleye bilirdim.

Siyah saçları gümüş rengi saten çarşafa serilmişti. Kirpiklerinin gölgesi elmacık kemiklerine serilmişti. Dolgun böğürtlen rengi dudaklarını arada boğazı kuruduğu için ıslatıyordu. Hafif bükülmüş dizleri dar pantolonundan rahatsız olmuş gibiydi. Beyaz badisi yukarı doğru sıyrılmış beyaz tenini gözlerimin önune sunmuştu. Bu tablo karşısında hissetiğim şey kalbimi sızlatıyordu. Kurumuş yaralarıma birer kesik atıyordu.

Ona böylesine aşık olup, ve arzularken dokunamamak canımı yakıyordu. Pek çok acı çektim. Tanıkta oldum hiç biri bu kadar can yakıcı olmamıştı.

Şehirin parlak ışıklarına takıldı gözlerim olduğum yerden kalktım heybetli cüssemin gölgesi tüm odayı kaplamıştı. Boydan boya cam kaplı olan pencere yaklaştım. Fazla yüksekti. Aşağı baktığımda insanlar birer toz taneciği gibi gözüküyordu. İşte bu hayata bu kadar değersizdik birer toz taneciğinden farkımız yoktu.

İçkimden büyük bir yudum aldım.
Acı tadı genzimi yakıp yüzümü buruşturmama yetti. Gözlerimi kapadım daha sonra parlak büyülü ışıkları değilde, şehirin sesine kulak verdim.

Masumiyet (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin