~1~

1.1K 651 769
                                    

Hepinize Selamlar♥
Nasılsınız? İyi olmanızı umut ederim.

Keyifli okumalar...

&

Beklemek neydi? Ne kadar süre beklerdi bir insan? Belki ölüme kadar, belki sonsuza kadar. Bunu bilmeye yüreği yoktu daha.

Yoğun bakımın camı önünde bekledi. Hayallerini umutlarına katarak yalnızlığı yok sayarak bekledi. Tuzlu damlacıklar son zamanlardaki gibi o güzel gözlerindeki harelerden yanaklarına akıyordu. Her akışında biraz daha fazla yangınlar bırakıyordu ruhunda. İçeride yatan annesine bakamadı.
Bakamazdı. Yüreğinin yangını buna engel oluyordu.

Onun iyi olmasını diledi, olmayacağını bilerek. Geçmesini diledi içindeki sızının ama olmadı. Her geçen saniye biraz daha arttı. Kafasını çevirdi babasına doğru. Kendi yokluğuna sığınmış sırtını duvara dayamıştı. Kim bilir o an aklında hangi şeytan ne için konuşuyordu. Yaslandığı beyaz duvar bu adam için ne kadar da temizdi.

Kendi düşüncelerinde boğulurken tekrardan çevirdi kafasını annesine, bu sefer bakmak istedi. Belki bu annesini son görüşüydü. Biraz daha acıdı canı . Yanmak istedi o an, her şeyden habersiz ölmek. Kaldırabilir miydi ki bunu? Güçsüz parmaklarını yüzüne doğru kaldırıp harelerinden dökülen hayat kırıklıklarını sildi. Parlak yeşil gözlerini birkaç kez kırpıştırdığında görüntüsü netleşmişti. Uzunca baktı annesine gözlerinin altı mor tonlarını barındırıyordu. O melek kadının yüzü beyazlaşmış ölüm an be an gelecek gibi yatıyordu. Her şeyden bir haber yatıyordu orda bir melek . Sadece kemikten ibaret parmaklarını güçsüzce dokundurdu yoğun bakımın camına. Kalbinin en derininde bir sızı vardı hiç geçmeyen. Söylemesi tarifi zor bir sızı. Ağzından çıkan hıçkırığa engel olamazken ruhuna dokundu yakarışları. Omzunda bir el hissetti. Bir an için ruhuna saplandı derin acılar oluk oluk ölüm aktı ardından. İrkilerek arkasına doğru yavaşça döndü. Kahverengi gözlerinden damlalar özgürlüğe kavuşmak istiyordu. Belli ki babası da ölüme esir vermekten korkuyordu bir meleği.

Babasının boynuna kollarını doladığında hıçkırıklara boğularak ağlamaya başladı. Yetmez miydi bu acı? İçi cehennem sıcağını yaşarken düşünceleri buz kesiyordu. Babası tereddüt etmeden kızını sıkıca bağrına bastırırken kulağına yaklaşarak şu sözleri fısıldadı.

"Herşey geçecek buradan annenle birlikte çıkacağız. Ağlama annen seni böyle görmek istemezdi lütfen." aklı hala şu sözdeydi. "Geçecek." geçecek miydi gerçekten? Geçeceğine inandı. Belki de elinde olan tek şey inanmaktı. Bir bıçak yarası nasıl bedende izler bırakırsa geçen zamanda onun ruhunu yelkovana hapsetmişti.

Ne olduysa inandığı an başladı. Ruhuna bir bir hançerler saplandı. O an oluşan kalabalık ölümün habercisiydi. Babasını ittirip kapıya ilerlemeye başladığında güçlü kollar tarafından durdurulması bir oldu. Yanaklarındaki damlalar yetmezmiş gibi canından can almaya devam etti. Hıçkırıklarını durduramazken güçsüzce durmaktan başka çaresi yoktu. Babasının ona söylediği sözler bir buhar gibi havada asılı kalıyordu. Yeşil hareleri sımsıkı kapattı. Hiç açmak istemez gibi öyle olunca geçecek gibi kapattı. Acı üç harflik bir kelime nasıl da yakıcıydı. Kalbine inen okların akıttığı kanlar yetmez miydi?

Ona sonsuz gibi gelen bir süre öylece bekledi. Demek ki insan sonsuza kadar bekleyebilirdi. Sadece meleğine ölümün dokunmamasını diledi. O an kendini o kadar aciz hissetti ki bileğinde olan prangalar çıkmak bilmiyordu. İyileşmesi ne kadar imkansızdı. Oysaki içerideki melek bütün imkansız duvarları yıkmayı öğretmişti ona. Şimdi de yıkmalıydı. Verdiği sözü tutmalıydı. Acıdan kavruluyordu bedeni bir küçük tebessüm için dileniyordu ruhuna. Elinde durduğundan bir haber annesinin ceketini yaklaştırdı burnuna. Acıların altına gizlenmiş kokuyu soludu. Bu koku... Nasıl bu kadar şefkat kokardı? Nasıl bir sınavdı bu, o kokuyu soludukça soluyası geliyordu?

Uçurumdaki Sen Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin