Ateşi Görüyorum

1.7K 223 28
                                    

Ateşi Görüyorum

Medus birkaç adım ötesindeki Potrus'a bakarken kalbinin ağrıyla ve acıyla sızladığını hissetti. Onun yüzünden tanık olduğu şiddet... Korku... Acı... Medus kendinden nefret etmenin ne demek olduğunu öğrenmişti. Üstelik yalnız başına öğrendiği bir şey değildi bu. Potrus'un da yaşadığı hayal kırıklığını görebiliyordu. Onun da kendinden nefret ettiğine tanık olabiliyordu. Uykusuzluğun onda yarattığı tahribat ya da daha doğrusu yaşadıklarının onda yarattığı uykusuzluk adamı gün be gün tüketiyordu. Geçip giden beş ayda ikizinin nasıl değiştiğini, o tatlı ve biraz da haşarı hallerinden nasıl sıyrıldığını görüyordu. Adamdan bir ses, bir işaret bekliyordu sadece. 'Medus' diye seslense onu alıp arkasına bile bakmadan buradan, bu vahşilerden uzaklaşacaktı. İkiziyle birlikte ölmeye razıydı ama birlikte tükenmeyi kaldıramıyordu. İnandığı ve öğrendiği her şeye ihanet ediyormuş gibi hissediyordu -ki hala tek bir canlıya bile zarar vermemişti. Yine de asasından fırlayan ve yanındakileri koruyan bütün o kahrolası barut kokusunu etinden silmesi bile milyonlarca yıl alırdı. Bütün bu günahlara tanık olduğu için gözlerini verse yine de zihninde kapkara bir leke büyürdü.

"Ne düşünüyorsun?"

"Hiç." Potrus'a bakarken yüzünde beliren hayal kırıklığını saklayamıyordu -doğrusu böyle bir çabaya girmiyordu bile. "Neden onlarla değilsin?"

"Medus ben..."

Vızıltıyı andıran bir büyü adamın kulağını sıyırarak gerisindeki ağaca saplandığında ikizler taşlaştı. Gözleri hayretle büyürken bir diğer büyü Medus'un asasının araya girmesiyle son dakikada Potrus'u sıyırdı. Potrus maskesini yüzüne indirirken Medus çoktan ayağa fırlamış, diğerlerine seslenmişti. Ama içinde, en içinde, küçük bir korku vardı. Ya onlara saldıran kendi dostlarına ait bir birlikse? Şimdiye kadar dostlarıyla çarpıştıkları olmuştu ama ya şimdi onlardan -en yakın dostlarından- birileri ile mücadeleye gireceklerse? Medus kalbinin teklediğini hissetti. Saldırmak için tek bir büyü kullanmadı. Bütün hamleleri kendini ve hala şoku atlatamamış ikizini korumak içindi. Potrus asasını çeker ve sonunda fırlatılan büyüleri karşılarken Medus asasını indirerek çevresine baktı. Kara büyüden yükselen o keskin koku etrafa yayılmış, seken birkaç büyü ağaçları yakmaya başlamıştı. Ellerini başına dayayarak saçlarını yüzünden uzaklaştırdığında kulakları uğuldadı. Yer ayağının altından kayıyor gibi hissediyordu. Bakışları bir ağacın gölgesine çekilmiş, sağ elini omzuna sertçe bastıran adama takıldı. Sersem adımlarla o tarafa yönelirken Potrus'un bağırdıklarını duymuyordu. Yaklaştıkça adamın tanıdığı biri olduğunu fark etti. Adam da onu fark etmiş ve asasını hızla ona doğrultmuştu. Midesinin bulandığını ve yerin ayakları altından daha hızlı kaydığını hissetti. Ellerini hafifçe yukarıya kaldırırken "Dave," diye mırıldandı.

"Medus?"

"Ulu Tua aşkına!" Titreye titreye adamın yanına eğildi. Kavgadakilerin görüş açısından biraz olsun çıkmışlardı. Bakışları adamın kana bulanan eline kaydığında "Yaralanmışsın," dedi sessizce. Aceleyle beline asılı büyü kesesine uzandı. "Kötü görünüyor."

"Onlarla mısın?"

Adamın hayal kırıklığıyla kaplı sorusuna cevap veremedi. Kesenin içinden sonunda aradığını bulup çıkarırken "Elini çeker misin?" diye fısıldadı. "Yarana..."

"Kavgaya dönmem gerek."

"Dave yaran kötü."

"Dostlarım ölürken burada yaramı sarmanı bekleyecek değilim."

Kız "Ben de dostumun ölmesini izleyecek değilim," dedi öfkeyle. "Elini çek ve sonra ne yapıyorsan yap!"

"Medus..." Dave daha kötü bir şey söyleyecekse de kızın harap halini görerek "Sen onlarlasın," diye tısladı. "Ve onlar bizim dostlarımızı öldürüyorlar."

Kızıl Kraliçe 3: Orman FısıltısıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin