@kalbedokunanharfler1

100 8 1
                                    

Ve bu röportajımız da kalbedokunanharfler1 ile gerçekleşti. Kendisine bu güzel röportaj için ve samimi cevapları için teşekkür ediyoruz (:

O zaman ilk sorumuz niçin yazıyorsunuz ve sizi yazmaya iten şey nedir?

- İnsan, ruhunun sancılı ayininde zihninin dehlizlerinde şamdanların eşlik ettiği bir karanlıkta yol alır. Yazmak, ruhumun sancılı ayini, kelimelerde dehlizlerimde bana eşlik eden şamdanlardaki mum ışığıydı. Yazmamın sebebi,
karanlıkta kalmamak için mum ışığının ferine kağıt parçacıkları serpmek, ruhumu ilahi aydınlıkla beraber ruhani aydınlığa kavuşturmaktı. Yazmaya iten şey, kelimelerin ferine kapılıp gitmem diyebilirim. Boyalarla kelimeler eş değer, boyalardan tablolar türüyor, kelimelerden kitaplar.

O zaman bir diğer sorumuzu sorayım yazmayı başka bir fiil yapsak sizin için
hangisi olurdu? nefes almak,yürümek,yemek yemek vb.

- Kendini kaybetmek. Yazmak, tam
anlamıyla kendini kaybetmekten
geçiyor.

Nasıl yazarsınız? Yani müzik dinliyerek mi sessiz bir ortamda mı bilgisayarda mı yazarsınız elle mi? Yazarken bulunduğumuz ortam nasıl olmalı?

-Sessiz bir ortamda -eğer geceyse loş ışıkta- hafif tonda enstrümental bir müzikle, bilgisayarın word sayfasına sığdırırım tüm kelimeleri.

Peki wattpadi keşfetmeniz nasıl gerçekleşti?

- Çok değil, yaklaşık 3 sene öncesi. Ortaokulda sık duyduğum bir uygulamaydı, Wattpad. Bir arkadaşım da burada hikaye yazmaya başlamış, kendini keşfetmişti. Hikayesini okumak için hesap açtığımda kitaplarla olan mesafemi fark edip o mesafeyi kapatmak için hamleler yaptım. Kitaplarla aramdaki mesafeyi kapattıkça Wattpad'de yazma devrimi başladı ve başladığı gibi devam ediyor elhamdülillah.

Her sosyal aracın olduğu gibi Wattpad'in de mutlaka kötü yanları vardır, sizce bu kötü yanlar nedir?

- Elbette vardır, misal kaleminden damlayan mürekkebin şifasını tadamayan öyle çok okur, yazamayan öyle çok yazar var ki bunlar hep göz ardı ediliyor. +18 hikayeler artarken, üstelik bir de kitap olurken edebiyat kelimesini çöpe atıyorlar. Nerede Necip Fazıllar, Sezai Karakoçlar, Mehmet Akifler? Hani edebiyat? Bunlar göz ardı ediliyor. Bir hikayede kadın, erkek tarafından aşağılanıyor ama kadın gidip yine o adama varıyor. Tecavüz ediliyor, yine o adama aşık oluyor. Bu durumda kim tecavüzcüsüne aşık olur? Wattpad bunları göz ardı ediyor, asıl edebiyatı yaşatan insanları görmüyor. Umarım bir gün fark edilir, edebiyatın ölmek üzere olduğu..

Özel bir gücünüz olsaydı bu ne olurdu?

- "İyilik demek kimseye kötülüğü dokunmamak demek değil, kötülük yapacak cevheri içinde
taşımamak demektir." diyor, İçimizdeki Şeytan'da Sabahattin Ali. İnsanların içindeki o kötülük yapacak cevheri söküp almak
olurdu. Hani insanin içinde iki ses vardır, biri haklı olsa da hep o haklı olan ses kısılır ya, işte o iyi ve haklı olan sesi yaşatan gücüm olsun isterdim.

Eğer kendi yarattığınız bir karakter
olsaydınız hangisi olmayı tercih ederdiniz?

- Girift'te, "Yönünü kaybetmiş bir insana orman, bir parçası eksik yapbozdan veya labirentten farksızdı." cümlesi geçer. Nisa yönünü kaybetmiş, Taha tüm pusulaların tek bir yönü gösterdiğini bilen biri. Tüm çıkışların tek bir sahibi varken, Nisa olamazdım. Fakat yönünü kaybetmeye meyilli olan nefsimde Taha olamazdı. Nefisler susmak bilmeyen papağanlardır, aklından geçeni tekrarlar durur. Elhamdülillah ki nefsimde tek çıkışın yalnız O'na olduğunu bildiği için, biri olsaydım Taha'nın ruhu olurdum.

Olmak istediğiniz kişi mi yoksa size
dayatılan kişi misiniz?

- İkisinin ortasında sessizce dikiliyorum, araftayım. Olmak istediğim kişiyim, evet. Ruhum bedenimde varlığını sürdürüyor lakin zihnim onca dehlizde dayatılmaktan yorgun düşmüş bedeniyle kayıplara karışıyor.

Sizden son bir isteğim var. İçinde
mücevherat ve ruh geçen kısa bir betimleme yazar mısınız?

- Kırık parçalarından yükselen vaveylanin ağzını kapatıp darağacına sürükleyen, gözünün yaşına bakmadan ruhundan yükselen vaveylayı asıp üzerine toprak atan aynanın önündeki
küçük, işlemeli kutuya uzandı. Ağır adımlarında yüklü figanin bileklerindeki prangalardan çıt
çıkmıyor, kurumuş kanın kızıllığıyladirilen parmak uçlarını kutunun kilidinde dolaştırıyor, açmak için ruhundan bir feryat bekliyordu. Tiz bir çığlık yankılandığında ruhunun ara sokaklarından, kilitte dolaşan parmak uçları küçük anahtarı çevirip kutuyu açtı. Çürümüş ölü bir bedenin kokusunu sürünmüs tahta kutunun içinden, bin bir çeşit mücevherat beklerken yıllar kadar yorgun ve zaman kadar eski birkaç fotoğraf çıkageldi. Bu eski ve siyahı beyaza karıştıran fotoğraflar, seneler önce bugün vefat eden annesinden, seneler önce bugün doğan kızına küçük bir armağandı. Fotoğraflara teker teker baktıktan sonra işlemeli tahta kutuya koyup kilitledi. Acele etmeden, adımlarına yüklediği ağırlıkla beraber evin zihni kadar tozlu merdivenlerini inip bahçeye çıktı. Yaşlı çınar ağacının göğsüne yaslanmış kazma küreği alıp yağmurun yıkadığı toprağı kazdı. Kutuyu yerleştirip üzerine, kanın kızıllığıyla motiflenmiş parmak uçlarıyla toprak attı, ayağa kalktığında, ruhunun mücevheratına, çığlığına kulak verdi. "Günahlarından toprak kadar olmasa da arındın."

Çok keyifli bir sohbetti. Teşekkür ederiz.

- Rica ederim, benim içinde öyleydi.
Asıl ben teşekkür ederim.

| WKK | |Röportajlar|Where stories live. Discover now