***

Zaman durdu.

Her yer karardı. Bir an düşecek gibi olup, dengemi kaybedecekken derin bir nefes aldım. Evet...1 2 3.. 

Kalbim göğüs kafesime sığmıyormuşçasına atiyordu. Titremeye başladım.

Kendine gel Sun Hee.

Düşmemek için Minhyun'nun yanındaki sandalyeye tutundum. Gözleri hala üzerimdeydi.

Ama ben gözlerimi sonunda onun yüzünden çektim ve yerdeki fayansları izlemeye başladım. Gerçekten şu an bana ne olduğunu bilmiyordum. Bu daralma'nın sebebini çözememiştim.

-Otur dedim ufaklık.- dedi Minhyun şaşılacak derecede yumuşak bir sesle.

İnanamayarak kafamı kaldırıp yüzüne baktım.

Ve...gülümsedi.

***

Karşısındaki sandalyeye oturdum.

Gözlerimi en az 5 kez kırpıştırdım. 

Bir an kendime hakim olamayarak elimi Minhyun'un alnına koydum.

-Sen iyi misin?- diye fısıldadım. Neden fısıldadığımı bile bilmiyordum.

***

Zaman birkez daha durdu ve her yer birkez daha karardı.

Direkt olarak gözlerimin içine baktı. Hiçbir şey anlaşılmayan karanlığın rengini alan gözleri direkt olarak bana bakıyordu.

Elim hala ona dokunuyordu. Ve elim karıncalanıyordu.

Sorum, havada toz olup yok olmuştu sanki. Cevap vermiyordu. Hiç çekinmeden gözlerimin içine bakması da beni tutan hayali bir ip gibi hareket etmemi engelliyordu.

Kendime gelmem gerekiyordu. Onun bakışlarını bu haliyle algılamamam gerekiyordu. Tıpkı telefonumdaki adı gibi... Onu 'alçak ve sapık' olarak görmem gerekiyrodu.

Yapamıyorum.

Minhyun'un ağzından:

Üzerindeki kazağın benimkiyle benzerliğini görünce içimden sırıttım.

Bu küçük kız her seferinde ilgimi çekmeyi başarıyordu. Ama alay etmek konusunda birebir olan şu samimiyetten yoksun ilgi.

Ona baktım. 

Onu kendime yakınlaştırmak için gözlerinin içine baktım. Evet, bunu yapacaktım. Onu kendime bağlayacaktım. Belki bir süre melek gibi davranabilirdim. Sonrasında da eğlencem iki katı artmış olacaktı.

Yanaklarının kızardığını gördüm. Bir süre kafasını yere eğdi. Önemli bir sınava girmeden önce heyecanlanan lise öğrencileri gibiydi.

Tatlıydı.

Tatlı mı? Az önce hangi lanet kelimeyi kullanmıştım ben?

Aniden alnımda sıcak bir dokunuş hissettim.

Ufaklık, elini alnıma koymuş, soru soran gözlerle bana bakıyordu. Bir şey söylemek ve söylememek arasında kalır gibi bir hali vardı. Bakışları kedi yavrusu gibi...

Tatlıydı.

Neden birden bire böyle düşünmeye başlamıştım anlamıyorum. Saf kızın tekiydi işte. O da diğerleri gibiydi..

-Sen iyi misin?- diye fısıldadı yüzüme.

Neden fısıldamıştı ki. Gözlerimi iki kere kırpıştırdım. Şu an nasıl baktığımı bilmiyordum. Kendi mimiklerimi kontrol edemiyordum.

♥Seni Sevebilir miyim?♥Where stories live. Discover now