Bölüm 4: Sarhoş

2.4K 91 13
                                    

Kerem'i uyandırmamak için evin kapısını yavaşça açmaya dikkat ettim. Kapıyı henüz tam açmamıştım fakat Murat'ın kapısının önünde dikildiğini farkedebiliyordum. Ayakkabılarımı üstünkörü ayağıma geçirdikten sonra tam başımı yukarı kaldırıp gözlerine bakacaktım ki gözüme bambaşka bir şey takıldı.
Vücudu.
Üzerinde tişört yoktu ve apartmanın loş ışığında karın kasları gölgeler oluşturmuş, bir heykel gibi görünmesini sağlıyordu.
Bu durumda sakın beni suçlamayın, eminim ki hepiniz tek bir saliseliğine de olsa gözünü o vücuda çevirirdi.
Paniklemiştim çünkü gözümün kaslarına kaydığını farkettiğinden emindim. Yanına yürüyene dek yüzüne bakamadığım için durmadan duvarları izledim.
"Bir an beni takip ettin sandım" dedi elimi sıkarken ve güldü. Elleri buz gibiydi ve evin içinden alkol koktuğuna emindim.
"Neden takip edecekmişim?"
Sorumu gülümseyerek sorduğum halde az da olsa alındığımı farketmiş olmalı ki hemen tatlı görünen bir ciddiliğe bürünüp "Şaka yaptım, kusura bakma kafam pek yerinde değil" dedi.
Gözlerinin parlayışından ve yüz ifadelerinden sarhoş olduğunu anlamam uzun sürmedi.
"Sorun değil" dedikten sonra ayakkabılarımı çıkarıp evin içine girdim.
Evin duvarları ve odaların dizilişi Kerem'in evine benzediği için kendimi fazla yabancı hissetmedim. Koridorda yürürken dikkatimi en çok çeken şey ise odaların girişlerinde bulunan boş kutular oldu.
"Oturma odasında oturacak boş bir yer yok, yatak odamda takılıyordum" derken çoktan yatak odasına girmiş ve kendini yatağına atmıştı.
O an kendimi kaslarının gevşeyişini izlemekten alıkoyamadım.
"Yeni mi taşınıyorsun?" diye sordum utangaç bir ses tonuyla.
Verdiği cevaptan sonra sevindim mi, yoksa üzüldüm mü emin değilim ama beni garip hissettirdiğine emindim. Kafamda kurmuş olduğum hayallerin aslında ne kadar da imkansız olduğunu farkettim.
"Benim kızla ayrıldık. Burası zaten benimdi, eşyalarımı geri taşıyorum sadece."
Benim bir şey dememe fırsat vermeden arkasını dönüp komidinin üzerinde duran bira şişesini uzattı.
"İçer misin?"
"Beni sarhoş görme. Hem hastasına içki veren doktor mu olurmuş."
Güldü.
"Artık doktorun değilim ki, baban bir sonraki randevuyu arayıp iptal etmiş, bir daha gelmeyeceğinizi söylemiş."
Ağzından çıkan her cümle kalbime bir bıçak gibi saplanıyordu. Bitti dedim içimden. Her şey bitti.
Söyleyecek bir şey bulamadım ve arkamı dönüp koşarak onun evinden çıkmak istedim. Hem sarhoştu, hatırlamazdı ve hatırlayacak olsa bile beni yine ağlarken görmesinden iyiydi.
Gözlerim dolmaya başlamıştı bile, artık bir şey yapmak zorundaydım. Tam koşmaya başlayacaktım ki sıcacık ses tonuyla beni vazgeçirmeyi başardı.
"Sakın üzüleyim deme..."
Gözlerimin dolduğunu görmesini istemediğimden ona bakamıyordum.
"...Ne zaman istersen kapımı tıklatabilirsin, konuşup dertleşiriz."
"Bu doğru olmaz, babam sana para ödüyordu. Benle boşu boşuna uğraşmak istemezsin."
Yüzü aniden ciddileşti, hatta onu şimdiye dek hiç bu kadar sinirli bir ifadeyle görmemiştim diyebilirim.
"Ne yapmak istiyorsun peki? Söyle. Şu an mutlu olabilmen için ne yapabilirim?!"
Bu cümleleri kurarken bana karşı nefret kusuyor gibiydi, şaşırmıştım ve kontrolü kaybetmiş bir şekilde bağırdım.
"Kaslarını açmış öylece uzanırken bana ne yapmamı istersin diye sormamalasın!"
Kendimi ilk kez birine karşı bu kadar dürüst ve sert konuşurken bulmuştum. Beynimde çakan şimşekleri parmak uçlarımdan salıp özgür bırakmış gibi hissettim ve ellerim uyuşup karıncalanmaya başladı. Sonra da bacaklarım.
Karşımda susmuş şaşkın bir şekilde bana bakıyordu ve gözlerim onu net görememeye başladı.
Birkaç saniye sonra yatağından doğrulup hızlıca bana doğru yürümeye başladığında onu boğuk bir şekilde zar zor işitebiliyordum.
"Bora? İyi misin?"

Gözlerimi açabilmeye başladığımda görüşümün düzelip düzelmediğini anlamak için önce ellerime baktım

اوووه! هذه الصورة لا تتبع إرشادات المحتوى الخاصة بنا. لمتابعة النشر، يرجى إزالتها أو تحميل صورة أخرى.

Gözlerimi açabilmeye başladığımda görüşümün düzelip düzelmediğini anlamak için önce ellerime baktım. Sonra da nerede olduğuma. Sağımdaki komidinin üzerinde duran bira şişelerinden hala onun odasında olduğumu anladım, ışığın loşluğu net görmemi zorlaştırıyordu.
Murat'ın nerede olduğunu çözebilmek için başımı sola çevirdiğimde zaten yerine gelmemiş olan kalp atışım daha da düzensizleşmeye başladı. Çift kişilik yatağın kenarına uzanmış, endişeli gözlerle yüzüme bakıyordu.
"Özür dilerim..." dedi sessizce.
"...Bugün tüm hastalarımla işler ters gitti, bir de üstüne ev değiştirme olayı eklenince sarhoş olmak zorundaydım."
Konuşacak gücü bulabilmek için önce derin bir nefes almam gerekti.
"Psikologların da problemlerinin olabileceğini hiç düşünmezdim."
Endişeli yüz ifadesi kayboldu ve güldü. Güldüğünde vücudundaki kasların kasılışına bakmama engel olamadım.
"Aa, özür dilerim. Bekle." dedi ve aniden yataktan zıplayıp yerden düz beyaz bir tişört kaparak üzerine geçirdikten sonra yeniden yanıma uzandı.
"Saygısızlık etmek istememiştim." dedi gözlerimin içine bakarak ve konuşmaya devam etti.
"Benim de hayatta çözemediğim problemlerim var, en az senin kadar ben de yalnızım."
O an bu söylediğine çok gülerdim ama gülecek halim kalmamıştı. Mimiklerimi hiç oynatmadan cevap verdim.
"Bir erkekle öpüşmeyi geç, el ele bile tutuşmadım."
Utancımdan yüzüne bakamıyordum. Murat yaklaşık beş saniye kadar sessizce düşüncelere daldı.
"Yalnızlığı haketmiyorsun" diye cevap verdi ifadesiz bir ses tonuyla. Bunu söylerken bir yandan vücudu hareketlenmişti ve kendini yatakta bana doğru sürüklüyordu.
"Ver elini."
Benim bir şey yapıp söylememe vakit vermeden eliyle elimi sıkıca kavramıştı bile.
Size yemin ederim ki o an karnımda uçuşan kelebekler gerçekti.
Nefes alış verişim ciddi oranda hızlanmıştı ve bunu farketmemesi imkansızdı.
"Sakin ol" dedi fısıldayarak. Fısıldadığında nefesini yüzümde hissettim. Hala bir şey söyleyemiyordum ve arada yüzüne bakıyor, çoğu zaman da gözümü kaçırmak için yatağın üzerindeki lacivert örtüye bakıyordum. Elimi bir anlığına bırakıp üzerindeki beyaz tişörtü çıkardı ve yere attıktan sonra tekrar yanıma, daha yakınıma uzanarak elimi yeniden tuttu.
O an olabileceklerle ilgili kafamdan bir sürü senaryo geçti. Bayıldıktan sonra ölüp cennete gitmiş olabilir miydim? Cennete gitmeye layıksam tabii.
"Başını göğsüme yasla."
Benden yapmamı istediği şeyi nasıl yapmam gerektiğini bile bilmiyordum ve o kadar çekiniyordum ki...
Ben omzumdan destek alıp başımı kaldırdığımda diğer eliyle başımı kavradı ve o sıcacık göğsüne yerleştirdikten sonra o güzel, içten ses tonuyla sessizce konuşmaya devam etti.
"Uzun ve yorucu bir gündü, şimdi uyuyalım olur mu? Yarın erken kalkmam gerekecek."

NOT:
Tedavi'yi Instagram'dan takip etmek için:
https://www.instagram.com/tedaviwattpad/

Tedavi (Gay Temalı)حيث تعيش القصص. اكتشف الآن