11. Bölüm

3.4K 280 58
                                    

''Ben gideyim o zaman. Aslı'ya işimin çıktığını ve geri dönmek zorunda olduğumu söylersin. Sonra görüşürüz.'' Arabasına atladığı gibi ortadan yok oldu. Geriye sadece öfkeden kudurmuş bir Eslem bıraktı! Ben ona iyi davranmaya çalıştıkça o daha çok üzerime geliyor. Yetti be!

Öfkemi yendikten sonra aklıma Aslı geldi. Hemen onun yanına gittim. Sıla ve Akın da gelmişti.

''Hoş geldiniz.'' dedim Sıla ve Akın'a hitaben.

''Hoş bulduk.'' Sıla'nın sanki keyfi yoktu. Onun aksine Akın gayet mutluydu.

''Ne o Akın, bugün çok bir mutlusun sanki?''

''Evet, sabah okuduğum kitabı bitirdim ve mükemmeldi!''

Ah anladım...

O kadar dalmıştım ki Aslı'nın seslendiğini zar zor duydum. ''Çocuklar hadi sergi bitti, bir şeyler içmeye gidelim.''

Sıla hemen atladı oradan. ''Valla çok iyi olur, hem bir şeylerde yeriz.''

''Bana uyar.''

''Banada.''diyerek destekledi Akın beni.

Beraber galeriden çıkıp bir kafeye gittik. Garson siparişleri almak için geldiğinde Sıla almak istediklerini saydı.

''Dört tabak ekler ve dört meyve suyu.''

Sıla'nın siparişine ağzım açık kalırken Aslı benim sormak istediğimi sordu.

''Sıla herkes bir tabağı nasıl bitirecek?''

Sıla cevap vermeden Akın atıldı. ''Herkese birer tabak değil. Sıla sadece kendine üç tabak sipariş etti. Diğer biride üçümüzün.''

''Abim benim be! Kardeşinide çok iyi bilirmiş.'' Sıla sabahtan beri yüz vermediği abisine sırnaşmaya başlamıştı.

Siparişlerimiz gelir gelmez içine daldık. Son eklere kadar tıka basa doyduğumuzu anlamasak da bitirdikten sonra şiddetli karın ağrısıyla uyarıldık. Tabii Sıla bundan hiçbir türlü etkilenmedi.

Bugün Rüzgar ile o sinir bozucu konuşma dışında güzel geçmişti.

Eve vardığımda kendimi hemen yatağa attım. Duş alma işini yine erteledim ve kendimi uykunun kollarına bıraktım.

Ertesi sabah yine iş telaşı vardı. Bu sefer duş almayı erteleyemezdim bu yüzden uzun bir duş aldım. Elime düş jelimi aldığımda aklıma Rüzgar'la konuştuğumuz gün geldi.

''Sen Lavanta mı kokuyorsun?''

''Anlamadım?''

''Anlamanı beklemiyordum zaten. Duş jelin, Lavanta mı?''

''Sen nerden biliyorsun ya?''

''Lavanta koktuğun için olabilir mi?''

''Olabilir canım, neden olmasın.''

''Neden sordun ki şimdi sen bana bunu?''

''Sevdiğim ve bildiğim bir kokudur o yüzden yoksa önemli bir nedeni yok.''

''Eve gidince ilk işim onu çöpe atmak olacak.''

Tabii ki atmamıştım, sadece bir şakaydı. Ne yapacağımı bulmuştum! Artık Rüzgar ile aramızın iyi olmasını istiyorum yani birer arkadaş gibi. Ve bu yüzden elimden geleni yapacağım.

Bugün babam biraz olsun iyimserdi. Daha açık konuşmak gerekirse telefonumu geri vermişti ve ayrıca bugün şirkete kendim ve kendi arabamla gidecektim. Siyah kalem etek ve beyaz bir gömlek giydim. Saçımı tepeden at kuyruğu yaptıktan sonra hafif bir makyaj yaptım. Son olarak ten rengi stilettolarımı giyip odamdan çıktım.

''Kızım önce bir kahvaltı yap da öyle git.''

Anneme başlarda kızgın ve dargın olsam da bu fazla sürmemişti ve eskisi gibi olmuştuk yine.

''Anneciğim ben kafeteryada bir şeyler yerim. Eğer burada yersem işe geç kalacağım ve bu seferde babam beni çiğ çiğ yiyecek.''

Ciddi değildim sözlerimde, fazla alay doluydu. Ve annemin kahkaha atmasına sebep oldu. Bende onunla birlikte sesli bir şekilde güldüm.

''İyi madem, git. Ama bir şeyler yemeyi unutma. Bu sıralar çok zayıfladın sen. El âlem ne der sonra?''

''Tamam, tamam. Bir şeyler yiyeceğim söz ama gitmem gerekiyor artık. Hadi sonra görüşürüz.'' deyip hızla evden ayrıldım.

Şirkete gitmeden önce önüme gelen ilk çiçekçinin önünde durdum. Tabelanın üzerinde kocaman ÜÇ ÇİÇEK yazıyordu. İçeride çok hoş ve neşeli bir kadın vardı. tamam biraz meraklı olabilirdi ama yinede çok cana yakındı.

''Bir demet Lavanta alabilir miyim?''

''Tabii ki.''

Kadın çiçekleri demetlerken beklemediğim bir soruyu bana yöneltti.

''Annene mi alıyorsun bunları?''

''Yok, anneme almıyorum.''

... Ayrıca annem ne alaka ya?

''Kime alıyorsun?''

Arkadaşıma mı desem? Ama tam arkadaş değiliz. Ne desem, ne desem?

''Tamam, tamam. Anladım ben seni, sevgiline alıyorsun. Değil mi?''

Sevgilim mi?!

''Hayır, hayır. Sevgili değiliz, arkadaş gibi. Yani tam arkadaş olmasak da...''

''Karşılıksız aşk mı?''

''Anlamadım?''

''Hadi, hadi yeme beni. Sevgilin mi diye sorduğumda yüzün kıpkırmızı oldu. Seviyorsun belli ki çocuğu.''

''Siz gerçekten beni yanlış anladınız hanımefendi, ben sadece-''

''Tamam, tamam. Açıklama yapmana gerek yok. Belli ki daha farkında değilsin.'' Özenle hazırladığı demeti elime uzattı.

Ücretini ödeyip çiçekçiden çıktım. Arabama bindim ve şirkete son sürat sürdüm. Asansöre binip odama daha doğrusu odamıza ilerledim. Bende hiç beklenilmeyecek bir hareketle kapıyı çalıp içeriye girdim. Rüzgar bilgisayarın başında meşgul olduğu için benim geldiğimi fark etmemişti bile.

''Rüzgar?''

Başını bilgisayardan kaldırdı ve bana baktı. ''O elindekiler ne?''

''Ah bunlar mı?'' Elimdeki demete bir göz attım. ''Lavanta.''

''Lavanta olduğunu biliyorum, ben sen değilim. Neden buraya getirdin?''

Bana laf mı soktu bu?

''Sana aldım- Ay! Sana değil yani masaya koymak için aldım.''

Evet bir salaklık ettim, yine!

''İyi, masadaki vazoyu kullanabilirsin.''

''Tamam.''

Çiçekleri özenle vazoya yerleştirdikten sonra kendi masama oturdum. ''Ee ben ne yapacağım şimdi?''

''Kır satır mı, kırk katır mı?''

''Anlamadım?''

''Her zamanki gibi, değil mi? İş çok Eslem Hanım, yapmak istedikten sonra...''

''Yapmak istiyorum ya işte.''

''Anlaşma görüşmesine gidilecek ve aynı zamanda bir başka görüşme var. Sana güvenebilir miyim?''

Heyecanlanmaya başlamıştım. ''Tabii güvenebilirsin.''

''Görüşmelerin birine sen birine de ben gideceğim. Umarım ikna kabiliyetin iyidir.''

-

BÖLÜM SONU

Tencere Kapak // TamamlandıWhere stories live. Discover now