8. Bölüm

3.9K 357 81
                                    

Yani Rüzgar'ın odası artık benimdi, öyle mi? Allah'ım çok teşekkür ederim, çok teşekkür ederim, çok, çok, çok...

Ben teşekkür ederken Rüzgar ansızın kapıyı açtı. Yüzümdeki kocaman gülümseme milim milim yok oldu.

Sıla o kadar şaşırmıştı ki ''Yuh.'' dedi benim duyabileceğim bir sesle.

Ben ise ''Allah'ım inşallah kör olmuşumdur da bu gördüklerim gerçek değildir.'' dedim. Ama Sıla gibi kısık sesle söyleyemediğim için Rüzgar duymuştu ve kendini kahkaha atmamak için zor tutuyordu. Tedirgin adımlarla odanın içerisine girdim.

''Kameralar nerede?'' dedi Sıla alayla.

''Güvenlik kameraları mı?'' Rüzgar'ın sesi ise gayet ciddiydi.

Gözlerimden öyle bir nefret fışkırıyordu ki her an Rüzgar'ın üzerine atlayabilirdim. Bu düşünce benim daha çok delirmeme neden oldu ve çığlığı bastım. Öyle ki odanın kapısı açık olduğu için sesim koridorda yankılandı.

''Sen yaptırdın değil mi?! Bilerek yaptırdın bunu!''

Benim aksime Rüzgar rahattı. ''Aa.. Eslem ayıp oluyor ama.''

''Asıl senin yaptığın ayıp değil mi be?! Ne demek iki masayı birleştirip aynı odada çalışmak?''

''Bir sorun mu var?'' dedi tanıdık olmayan ses.

Sesin geldiği yöne doğru döndük birden hepimiz, güvenlik görevlisiydi.

 Duruşumu dikleştirdim ve sesimi alçalttım. ''Hayır, bir sorun yok.''

O ise kabullenip gitmek yerine daha çok diretti. ''Bir çığlık duydum sanki, buradan geliyordu.''

''Gördüğün gibi bir sorun yok. İşinin başına dönebilirsin.''

Ah, ne kadar naziksin sen öyle Rüzgar ya ...

Rüzgar bu sefer Sıla'ya döndü ve ''Sen Eslem'in ''aşkım'' dediği kişi miydin?'' diye sordu.

Ovv yalancı çoban yakalandı ya da yalancı prenses mi demeliydim Rüzgar'ın dediği gibi, yok be o kabiliyetsizin dediği lakabı kendime diyecek değilim heralde.

Sıla başta bir şey anlamasa da cevabı olumluydu.

''Sen yalan söyleyebiliyor muydun Eslem?'' Rüzgar'ın gözleri beni buldu.

''Ay susun artık başım ağrıdı.'' dedikten sonra kendimi koltuğa attım.

''Tabii canım kesin öyledir.'' dedi Rüzgar imayla.

Ayağa kalktım. ''Ben gidiyorum.''

Sıla ani kalkışıma şaşırmıştı. ''Nereye?''

Tam cevap verecekken Rüzgar benden önce davrandı.

''Babasına şikâyet etmeye gidiyordur.''

Evet, haklıydı. Ama şimdi haklı olmayacaktı.

''Yoo.. Babamın yanına gitmiyorum ki ben.''

Rüzgar şaşırmıştı. Bunu surat ifadesinden kolayca anlayabiliyordum. ''Öyleyse nereye gidiyorsun?''

''Aşağıdaki kafeteryaya iniyorum. Hadi Sıla sende, gelmiyor musun?''

''Geldim güzelim, geldim.''

Sıla ile odadan çıktığımızda Rüzgar'ın ifadesini görmeniz lazımdı (!)

Sıla gidesiye kadar sohbet ettik kafeteryada. Oysa babamın işlere yardım etmediğimden haberi bile yoktu. Sıla gittikten sonra ''odama'' çıktım. Tamam, sadece benim odam değil ama... Aman neyse ne! Kapıyı tam çalacakken durdum. Benim de odamdı sonuçta. Çalmadan girmeme bir şey dememeliydi. Kapıyı açtım ve içeriye girdim. Ama içeride kimse yoktu. Odadan çıkıp karşıdaki danışmana Rüzgar'ı görüp görmediğini sordum.

''Rüzgar Bey en son önemini yitirmiş bazı dosyaları kaldırmak için depo katına inmişti.''

Gidebilirdim. Ona yardım edip babamın gözüne girebilirdim. Harika plan! Teşekkür edip asansöre bindim. Asansör giriş katına kadar inebiliyordu bu yüzden bir katta merdivenlerden indim. Koridorda loş bir ışık vardı. Yukarı çıkınca temizlikçilere burayı bir temizlemelerini not ettim kafamda. Her yer tozluydu. Bir süre koridorda yürüdükten sonra karşıma iki oda çıktı. İlk hangisine gireyim diye düşünürken birinin kapısının hafif açık olduğunu gördüm. Açık olanı seçip içeriye girdim. Başta kapıyı açık bırakmayı düşünsem de vazgeçip kapattım. Oda boydan kitaplıklarla doluydu. Daha çok bir kütüphaneye benziyordu. Raflarında birçok dosyalar vardı ve burasıda koridor kadar tozluydu.

''Rüzgar?''

''Eslem, sen misin?''

Sesi sıralı rafların arkasından geliyordu ve ben onu göremiyordum.

''Evet.''

''Ne işin burada senin?'' Kızmış mıydı yani? Sesin geldiği yöne doğru ilerledim.

''Yardım etmeye geldim.''

Gözlerim onu bulduğunda raflara dosyaları yerleştirdiğini gördüm.

Alayla güldü. ''Sen mi yardım edeceksin?''

''Ne var bunda, edemez miyim?'' Açıkçası tepkisine biraz şaşırmıştım.

''Bir amacın varsa evet, edersin.''

Evet var aslında, babamın gözüne girmek.

''Hayır, bir amacım yok. Her yapmak istediğim yardımda bir amaç arama.''

''Öyle mi küçük hanım?''

Allah'ım bana sabır ver! Ve şunun bana taktığı lakapları unutmasını sağla. Âmin.

''Öyle.''

''Evcil hayvan besliyor musun?''

''Hayır, neden sordun?''

''Hiç, öylesine.''

Ben bilirim bu ''hiç''leri. Neler vardır bu kelimenin altında aslında da neyse bakalım.

Elinde duran son dosyalarıda koydu ve bana döndü.

''Hadi gidelim buradan.''

''Tamam.''

O önden ben arkadan kapıya yöneldik.

''Senin var mı?''

''Ney benim var mı?'' dedi anlamamış gibi. Aslında ne demek istediğimi anlamıştı.

''Evcil hayvanın.''

''Evet var.''

''Ne var ya da neler var?''

''Bir köpeğim var.''

''Adı ne?''

''Duman.''

''Hm.. Güzelmiş ismi de bir nedeni var mı Duman koymanın.''

"Evet var. Duman grubu var ya, çok severim şarkılarını o yüzden."

"Biliyorum o grubu, şarkıları efsane!"diye birden bağırınca gülümsedi. İlk defa içten gülümsemişti bana. İlk defa. Aman neden bu kadar büyütüyorum ki, neyse.

Kapıya tam geldiğimizde Rüzgar aniden durdu.

''Eslem, sana bir şey sormak istiyorum ama korkuyorum.''

''Neden ki? Sor.''

''Sen kapıyı mı kapattın?''

''Evet, ne var ki bunda?''

''Eslem, bu odanın kapısı sadece dışarıdan açılıyor. İçeri girdiğimde kapıyı kapatmamıştım fark ettiysen.''

''Şey.. Yani odada mı kaldık?''

Rüzgar bana daha fazla yaklaştı ve alkışlamaya başladı.

''Bravo sana Eslem. Sonunda anlayabildin.''

Odada mı kalmıştık yani? Hem de depo katındaki bir odada!

-
BÖLÜM SONU

Tencere Kapak // TamamlandıWhere stories live. Discover now