4. Bölüm

5.1K 451 70
                                    

 ''Olaya gel...''

''Değil mi ya?''

''Seninle konuşan kim?''

Aslı'nın Sıla'yı onaylaması ve Sıla'nın onu terslemesi dışarıdan komik gözüküyordu doğrusu. Ama onların bunun farkında olduklarından pek emin değildim.

''Ama Sılacığım-''

''Eslem''dedi Sıla hayret dolu bir sesle ve sonrasında ''biri benim adımı mı söylüyor?'' dedi.

Bu küçük atışmaları duydukça kendimi gülmemek için zor tutuyordum. Kafeye geldiğimizde birer kahve ve bir sürü ekler sipariş ettik. Bir yandan yerken bir yandan da olanları anlattım. Aslı bizden biraz daha şakacı biridir. Bazen şakanın dozunu fark etmeden arttırır ve sonuçları kötü olur. Buna rağmen onu her zaman seviyoruz. Siyah uzun saçlarına beyaz bir bandana takmış ve bu ona çok yakışmış. Beyaz sade bir elbise giymiş ve altına da siyah sandaletler...

''Hadi ama canım, barış artık. Bir daha yapmayacağıma söz bile veririm bak.''

''Peki, bir daha böyle şeyler yapmayacağına söz ver, barışacağım.''

Aslı saçı ile oynamaya başladı ve sonrasında sakince ''Söz.'' dedi.

Bu sözü tutmayacağını bilmesine rağmen Sıla daha fazla uzatmadı ve sarıldılar. Bir süre birbirlerine sevgi sözcükleri armağan ettikten sonra bana döndüler.

İlk soruyu Sıla sordu ve sonra sorular birbirlerini kovaladı.

''Yarın işe başlayacak mısın?''

''Hangi bölümde çalışacaksın?''

''Ya çocuk seni babana söylerse?''

''Çocuk yakışıklı mı?''

''Baban kızarsa?''

''Ay Erdem amca çok disiplinli biri, sana ceza verirse?''

''Aslı saçmalama istersen, kocaman kızına birde ceza mı verecek?''

''Ay neden olmasın? Hem ben korkuyorum Erdem amcadan.''

''Ne! Korkuyor musun?''

Aslı'nın itirafından sonra beni ve Sıla'yı gülme tuttu. Aslı dışında ikimizde olabildiğince çok gülüyorduk. Etrafımızdakiler rahatsız olduklarını belli eden sesler çıkarmaya başladığında zorda olsa susmayı başarabilmiştik. Aslı'nın kızgın suratına karşı gülmemek elimizde değildi.

*

Sabah babamın o her zamanki otoriter sesi ile uyandırıldım.

''Baba beş dakika daha, çok uykum var.''

''Eslem çabuk kalk, kahvaltı yapıp şirkete gideceğiz.''

Ben yatağımda yatıyorken babam beni kaldırmaya çalışıyordu. Ne olurdu beş dakika daha uyusam? Ya da yarım saat falan.. En iyisi beni hiç uyandırmasında bende işe gitmeyeyim. Aslında uykucu biri değilimdir, bugüne özel uykum var. Okula giderken de sabahları zor uyanırdım ama tatil günlerinde erkenden kalkar kahvaltımı yapardım. Galiba bu bende bir hastalık haline geldi.

Yatağımdan kalkıp banyoya yöneldim. Rutin işlerimi hallettikten sonra beraber kahvaltı yaptık. Babam resmen yediğim lokmaları sayıyordu. Dün ki itirafımdan dolayı daha dikkatli davranıyordu. Babam masadan kalkar kalkmaz bende hemen ardından kalktım. Annem ile vedalaştıktan sonra arabama doğru ilerledim.

''Nereye?''diye sordum.

''Arabaya, şirkete gideceğiz ya..''

''Benim arabam ile gideceğiz.''

''Ama-''

''Aması yok, benimle geliyorsun.''

Anneme karşı çıkabiliyordum ama babamın sözünden asla çıkamazdım. Her şey babamın elindeydi bir kere. Eğer babamın dediklerini yapmazsam o da benim dediklerimi yapmazdı. Annem ile bu aralar aramız iyi değildi ayrıca.

Ben bunları düşünürken annemin sesi dikkatimi dağıttı.

''Eslem! Erdem!''

Babam ve ben aynı anda anneme doğru döndük. Annem koşarak yanımıza geldiğimiz için nefes nefese kalmıştı.

''Telefonlarınızı unutmuşsunuz.'' Tam telefonumu alacaktım ki babam benden önce davranıp kendisininkini ve benimkini annemin elinden alıp cebine koydu. Babama anlamsız bakışlarımı atmamın karşılığında babamın suratında hiçbir mimik oynamıyordu. Annem ise benim gibi anlamamıştı. Babamın açıklamasına kadar sadece babamın suratına baktık.

''Oraya çalışmaya gidiyorsun. Eve döndüğümüzde geri alırsın.''

Sinirden dişlerimi sımsıkı sıktım. Gözlerimden alev çıkarken sadece ''Peki.'' demekle yetindim.

Anneme veda ettikten sonra babamın arabasına bindik. Arabanın koltuğuna yerleştiğimde babamın gözlerinin bende olduğunu fark ettim. 'Ne var?' der gibi suratına baktım. Parmağı ile bir yeri gösterdi, gösterdiği yere baktığımda emniyet kemerimi takmamı söylediğini fark ettim. Birde emniyet kemerini takmaktan nefret ederdim. Ben daha kendi arabamda bile emniyet kemeri takmadım ya.. Tamam koruma amaçlı olduğunu biliyorum ama emniyet kemerleri beni çok rahatsız eder. Tabii ki ben babasının sözünü dinleyen uslu kızlardan olduğum için emniyet kemerimi taktım.

Şirketin park yerine arabayı park ettikten sonra babamdan önce arabadan indim. Beraber babamın odasına girdik. Babam şirket telefonunu eline alıp rakamları tuşladı. Sakince ''Biz geldik.'' dedi ve birkaç saniye karşıdakinin konuşmasını dinledi.

Daha fazla ayakta durmak istemediğim için babamın masasının karşısındaki siyah deri koltuğa oturdum. Rüzgar kesinlikle babama beni söylemiş olmalıydı. Bu babamın sabahki davranışlarını açıklıyordu. Birkaç dakika sonra kapı çaldı. Ardından içeriye kendini beğenmiş bir Rüzgar girdi. Yüzündeki o aptal sırıtışı sinirlenmeme neden oluyordu.

Babamla tokalaştıktan sonra aralarında bir şeyler dediler ama ben Rüzgar'ı incelemekten duymuyordum. Sırık haliyle bile yakışıklıydı herif.

İnsan düzgün bir şey giyer ama değil mi? Beyefendi sanki kendi şirketi gibi rahat. Siyah bir pantolon ve üzerine lacivert salaş bir tişört giymiş. Her zamanki gibi siyah saçları dalgalı ve dağınıktı. Bu ona hoş bir hava katıyordu. Ay ne diyorum ben? İşte çok bilmiş bir manyak. Neyini uzatıyorsam. Zaten herifin boyu Eyfel Kulesi'ni geçkin...

''Haydi Eslem.''

Sesin geldiği yöne yani Rüzgar'a çevirdim bakışlarımı. Öyle bir sırıtıyordu ki yakında ağzı yamulabilirdi. İnşallah da öyle olur.

''Âmin.''

''Ne?'' dedi Rüzgar.

''Hiç.'' dedim 'i'leri uzatarak.

''Öyleyse gidelim.''

''Nereye?''

''Seni karanlık bir odaya götürüp kapıyı kitleyeceğim.''

''Ne?!''

Sakin ol aptal sadece bir şaka.

''Sadece şaka yapıyorum.'' dedi gülerek.

''Şaka yaptığını anlamayacak kadar saf değilim. Sadece boş anıma denk geldi. Yoksa böyle bir tepki vermezdim.'' dedim azarlayan sesimle.

''Tabii canım öyledir.'' dedi, yine suratında o çok bilmiş ifadesi vardı. Hemen ardından ''Ofisime gidiyoruz.'' dedi.

''Senin ofisine mi?''

''Sence?''

Yapabildiğim tek şey sesli bir şekilde yutkunmak oldu. Ardından kapıyı açtı ve o önden, ben arkasından odadan çıktık.

 Rüzgar'ın olduğunu düşündüğüm bir odaya girdik. Rüzgar direkt koltuğuna oturdu. Ben ise ayakta kaldım.

''Eee... Ne yapacağız?'' demem ile koltuğundan kalkıp bana doğru ilerledi.

Yavaş adımlarla üzerime doğru yürümeye devam etti. Onun her bir ileri adımında ben bir adım geri adım atmaya başladım.

''Ne istersen.''

-
BÖLÜM SONU

Tencere Kapak // TamamlandıWhere stories live. Discover now