13. Bölüm: Çırpınışlar

Zacznij od początku
                                    

O kelime. Yıkılmam için anahtar sözcük sanki. İstem dışı veya istemeyerek bilmiyorum ama Beril'e sert bir tokat attım. Saçları savrulurken ateş püskürtmeyi ihmal etmedi.
"Pişman olacaksın Asel. Öyle bir anda karşına çıkacağım ki tüm hayatın tepe taklak olacak. Bekle ve gör."
Bu tehditleri umrumda bile değildi artık. Annemin ölümünü hatırlatacak en son kişi Berildi.

Ben ağlayarak lavabodan çıkarken Almila'yı da arkamda bıraktım. Farkındayım herkes bana destek olmak istiyordu fakat ben sadece yalnız kalmak istiyordum.

Yekta'nın Ağzından:
En son Almila'nın evinin orada ayrılmıştık Asel ile. Sınıfa girdiğimde görünürlerde ikisi de yoktu. Daha gelmediler desem imkânsız. Sıralarına baktığımda çantalarını gördüm. Anlaşılan yine bir yere gitmişler.
"Kanki dün bir cafeye gittim. Resmen hurilerle dolup taşıyordu. Bizim kızlarla karşılaştırdım bizimkiler onların yanında kezban kalıyorlar."
"Hepsi mi?"
"Ha yok Asel kankam taş gibi."
O an sinirle Ayaz'ın kafasına bir tane patlattım.
"Doğru konuş lan."
"Ne dedim ki ben?"
"Sus Ayaz sus. Bir şey deme sen."
"Bir dakika bir dakika sen neden bir anda sinirlendin ki? Yoksa sen Asel'e..."
"Kapa çeneni Ayaz."

Yanından kalkıp kapıya doğru ilerledim. Almila endişeli bir şekilde koridorda koşuşturuyordu. Asel de yanında yoktu. Bir şey olmuştu anlaşılan. Almila'nın yanına gitmek için hareketlendim.
"Almila ne oldu?"
"Yekta, Asel'i gördün mü?"
"Hayır ne oldu ki?"
"Beril yine yaptı yapacağını."
"Almila anlatacak mısın artık."
"Ya işte boş boş konuştu. Annen öldü falan dedi. Asel'de sinirle tokat attı. Sonra da çıktı gitti. Hiç bir yerde yok."
"Tamam ben bulurum."

Almila'nın yanından koşar adımlarla uzaklaştım. Koridorda sağa sola koşuşturuyordum fakat boşa. Hiç bir yerde yoktu. Bakmadığım tek spor salonu kalmıştı. Orada olabilir miydi? Belki de...

Spor salonuna gittiğim de beklemediğim bir durumla karşılaştım. Asel potaya peş peşe top atıyordu. Gerçi buna atmak değil savurmak denirdi. İyi de bu benim taktiğimdi. Neyse şimdi bunu bir kenara bırakmalıyım. Attığı top tam önüme geldi. Elime alıp potaya biraz yaklaştım. Parmak uçlarımla yükselip topu attım. Her zaman ki gibi top çemberin içinden geçti.

"Basket."
Ses çıkarmadı.
"Hem de üçlük."
"Seni övmemi bekleme."
"Nedenmiş o?
"Basketbol ile uğraşan biri için bu atış zor olmasa gerek."
"Demek öyle Bayan Bilmiş."
Yüzünde ufak bir tebessüm. İşte onun makyajı buydu. Gülümsemek. Tüm evrende en çok ona yakışıyordu sanki.

"Maça ne dersin?"
"Sözüm olsun. Şimdi derse gitmemiz lazım."
Saate baktığımda ders saatinin geldiğini gördüm. Sanırım haklıydı. Topu kenara koydu ve yürümeye başladı. Arkasında beni bıraktı ve umursamadan yürüdü. Anlaşılan canı çok yanmıştı. Koşarak peşinden gittim. Spor salonunun kapısı oldukça büyüktü. O yüzden açmakta zorlandı. Yanına gittim ve sağ elimle yarı açık olan kapıyı kapattım. Vücudunu bana çevirince kapıya yaslanmak zorunda kaldı.

"Şunu yapmaktan vazgeç."
"Ne yapıyorum ki?"
"Şunu işte."
O kadar masum ki yüzüne çarpan nefesimden dolayı kendimden nefret etmemi sağlıyor.
"Asel."
"E...efendim."
Yanağını yanağıma temas ettirecek şekilde yaklaştım.
"Kendini alıştır. Bu dünya kötülerle dolu."
Önce bir yutkundu. Daha sonra insanı intihar ettirecek uzunluktaki kirpiklerinden yaş süzüldü.
"Dayanabilecek miyim buna?"
"Her zaman yanındayım."

Başımı çevirdim ve dudaklarımı yanağına değdirdim. Öpücük denilemezdi. Sadece minik bir temas. Geriye çekildiğimde gözlerini kapattığını gördüm. Yanakları pembeleşmeye başladı ne kadar da masumdu.

Sınıfa geldiğimizde ders çoktan başlamıştı. Kapıyı tıklayıp içeriye girdik. Tabiki tüm gözler bizim üzerimizdeydi. Hoca gayet hoşgörülü bir şekilde karşıladı ve yerimize geçmemiz için izin verdi.
"Nerdeydiniz bakalım siz?"
"Asel'i buldum."
"Sadece buldun mu?"
"Sanane lan. Kendi işine bak sen."
"Evet Yekta konuştuğuna göre bu konuyu anlamış olmalısın gel bakalım."
Bende bundan korkuyordum. Korktuğumda başıma geldi. Ulan Ayaz. Bittin sen oğlum.

YENİ BAŞLANGIÇLARAOpowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz