26.BÖLÜM: "İTİRAF"

Začít od začátku
                                    

İsmini cismini bilmediğim içki şişelerinden birini aldım ve kapağını açıp kafama diktim. İçkiyi yutmamla geri çıkarmam bir olmuştu. Boğazım çok yanmış ve acımıştı. Ama bu benim için önemli değildi çünkü hayat daha acıydı. Büyük bir yudum daha alıp ağzımda tutmadan yuttum. Yine midem bulanmış boğazım acımıştı ama umursamadım. Mutfak tezgahının üzerinde duran sigara paketini alıp tekrardan koltuğa geçtim. İçinden bir dal alıp ucunu ateşledim. Bir sigara oldu on sigara. Zaman akıp gitti ve ben bir şişeyi devirip çoktan sarhoş olmuştum. Duvardaki saate baktığımda bir saat geçmiş olduğunu gördüm. Kapıdan sesler geliyordu ama her şey çok silikti. Görüntü kayıyor, sesler gidip geliyordu. Midem bulanıyor görüş alanım azalıyordu. Ayağa kalkmak istediğimde bacaklarım beni taşıyamadı ve yere düştüm.

Tekrar koltuğa çıkmak için çabaladığımda başaramadım. Nasıl bir şeydi bu? İnsanı mal ediyordu ama tek güzel yanı unutturuyordu. Daha doğrusu unutturmuyordu ama araya zaman koyuyordu. Boşver bunu daha sonra düşünürsün der gibi. Üşüyordum ama bir şey yapamıyordum. Gözlerimi kapatıp yerde öylece uzandım birkaç dakika daha sonra kapı sesli bir şekilde açıldı. Kapıyı kitlemiştim diye hatırlıyordum. Kimin geldiği hakkında hiçbir fikrim yoktu belkide kimse yoktu bu benim hayal gücümden ibarette olabilirdi.

Bir el soğuktan kitlenmiş bedenime dokunduğunda ürperdim. "Nisan?" diye fısıldadı her haline aşina olduğum ses. Batuhan. Cevap vermediğimde daha doğrusu veremediğimde beni önce yerimde doğrulttu daha sonra kucaklayıp koltuğa yatırdı.

Baygın gözlerimle ona kısık bakışlar attığımda yüzünde serseri bir gülüş oluştu. İçki şişesini eline alıp boş şişeye gözlerini dikti. Gözlerini daha sonra bana çevirdiğinde gülüşü solmuştu. Küllükteki on küsür sigara izmaritini görünce ifadesizliği yerini öfkeli bakışlara bırakmıştı. Şişeyi sertçe duvara çarptığında vücudum ani bir şekilde irkildi.

Halime bakmadan beni kolumdan tutup ayağa kaldırmaya çalıştığında uyuşuk ayaklarım bedenimi taşıyamadı ve Batuhan'ın bedenine yapıştı. Aramızda bir nefes mesafesi vardı. Çok yakındık. Zaten içkiden dolayı kalbim olması gerektiğinden hızlı atıyorken, bir de bu kadar yakın olmak bana iyi gelmemişti. Ona da iyi gelmemiş olacak ki hızlı ve kesik nefesler alıyordu.

Gözleri dudaklarımla gözlerim arasında mekik dokuduğunda benim de bakışlarım kısa bir süreliğine dudaklarına kaymıştı. "Bunu yapamazsın." diye bağırdığında yakın olduğumuzdan dolayı sesi kulaklarımı çınlatmıştı. "Kendini böyle zehirleyemezsin."

"Seni alakadar etmez, git buradan." Umursamazlığım onu daha da öfkelendirecek olacak ki, küllüğü de aldı ve arkamda ki duvara çarptı.

"Kiminle konuştuğunun farkına var!" dedi gür ve keskin bir sesle. Güldüm. İçten bir gülümseme değildi. Alaycı bir gülüştü.

"Farkındayım, merak etme." dedim sinirden gülmeye devam ederken. "Kalpsizin tekiyle konuşuyorum."

Yüzünde acı dolu bir ifade dolandı durdu. "Kalpsizin tekiyle, doğru dedin." dedi beni tekrarlayarak. Kendi kendine konuşuyor gibiydi. Az önceki ifadesizliği yerini öfkeye bıraktı. "Kalpsiz de olsam, benim dediğim olur."

"Ne saçmalıyorsun? Çocuk musun sen?" diye bağırdım elimden geldiğince. "Bana karışamazsın."

Cümlemin sonunu getiremeden tekrardan bağırdı. "Karışırım. Senin her şeyine karışırım." Bu ne saçma bi konuşmaydı. Sanki karşımda Batuhan değil bir başkası vardı. Kendinde miydi?

"Hayır." dedim sinir olmuş bir sesle. Sesim titremişti buna aldırış etmedim. "Karışamazsın. Sen benim hiçbir şeyim değilsin!" Sesim olması gerektiğinden yüksek çıkmıştı.

Karanlık ÇeteKde žijí příběhy. Začni objevovat