Kaçış.

508 54 38
                                    

Fiziksel her şey ile mücadele edebilirdim. Edebileceğimi biliyordum. Acı, kan hepsini yaşamıştım, görmüştüm ama duygusal... Hayır, ne kadar yaşasamda ders alsamda aynı acıları tekrar yaşayıp güçlü duramıyordum. İçten içe öldüren acılar... Kafamdaki sözler kalbime saplanıyordu ve hiç bir ilaç geçirmiyordu. Okuldan çıkarken ne çantamı almıştım ne de bir hırka. Aniden bastıran fırtına ile gözlerimi havaya dikmiştim. Yağmur benim sığınağım olmuştu. Her yağmur damlasının dünyadaki ne kadar günah varsa yıkadığına inanırdım. Temizlendiğimi hisserdim... En çok da yalnızlığımı hissederdim. Çaresizliğimi. Yağmur düşünmemi sağlıyordu. Neden bu kadar şeye rağmen ayakta durduğumu? Hani benim tek dayanağım Natsuydu? O da gitmişti... Neden hala ayaktaydım! Lanet olsun! İntihar edemeyecek kadar korkaktım. Yağmur şiddetlenirken sırt üstü yere uzandım. Yağmur damlaları yüzüme gelirken gözyaşlarımı saklıyordu. Boşvermişlik... En tehlikeli şey. İnsana herşeyi yaptırabilirdi. Hiç bir şeyden korkmayan ben birinin kalbimi kırmasından fazlasıyla korkuyordum. Herkes katilden korkuyordu peki ya ben? Hayır. Katil en fazla beni öldürebilirdi ama Natsudan daha fazla korkuyordum. O beni yok edebilirdi ve paramparça etmekle işe başlamıştı. Sanki evden çöpü çıkarır gibi beni okuldan atmıştı. O duygusuz ses tonu kalbimi paramparça etmişti bile... 
Derin bir nefes alıp yavaşça ayağa kalktım. Juvianın evine doğru yürürken yağmurda en ufak bir azalma olmamıştı. Kapıyı açıp sırılsıklam bedenimle içeriye girdim. Üzerimdeki sular halıya ve yere damlarken yukarı çıktım. Odamda bana ait olan bir kaç şeyi çantama doldurup son kez eve baktım. Juvia ya en ufak bir not bile bırakma gereği duymamıştım. Nasıl olsa yokluğum bile fark edilmezdi. Kapıyı çekip çıktım. Bir daha dönmemek üzere...

************************************

   Kitabımı önüme almış ve hayal dünyasına dalmıştım. Öksürük sesiyle önüme döndüm.
"En az yarım saattir kitabımı bekliyorum." dedi önümdeki benim yaşlarımda emo tipli kız. Sıkkıntıyla elimdeki kitaba ayraç koydum ve bilgisayardan kitabı arattım. Gözlerimi devirdim.
"Arkandaki büyük kitaplıkta sağdan ikinci sırada." diye gösterdim. Sakızını patlatıp arkasına dönüp kitabı aldı ve geçip bir masaya oturdu. Bir kaç dakika sonra yanına uzun boylu gözlüklü ve kahverengi saçlı bir oğlan geldi. Birbirlerine sarıldılar sonra da sohbet etmeye başladılar. İstemsizce Natsuyu düşündüm. Sonrada onu düşündüğüme lanet okudum. Son bir kaç haftadır gördüğüm yoktu. Ne okula gitmiştim ne de Juvianın evine. O gün bir kafede iş bulmuştum ve tuttuğum küçük bir evin kirasını ödemeye çalışıyordum. Bu kafe fazlasıyla güzeldi hem pastane hemde kütüphane gibiydi. Bir kahve alan herkes kitap okuyabilirdi. Tabi çalışanlarda.
"Hey sarışın yine mi kitap okuyorsun?" diye sordu Gajeel. Siyah uzun saçlı ve bir çok pircingli çalışan arkadaşımdı.
"Evet sana da tavsiye ederim." diye gözlerimi devirdim.
"Chh!" diye ses çıkartıp yanıma eğildi.
"Adı ne?" diye sordu. İç çektim.
"Sanane" deyip kitabı çantama attım.
"Gajeel ben bugün erken çıkacağım izin aldım." dedim. Kaşlarını çattı. Her izinli oluşumda böyle davranıyordu ve çok tuhafıma gidiyordu.
"Neden aldın!" diye çıkıştı.
"Yorgunum ve kitabımı bitirmek istiyorum." dedim. Gajeel sinirli olsada tek kelime etmezken çantamı omzuma attım ve kafeden Gajeele el sallayarak çıktım. Eve girdiğimde rahatlayıp çantamı koltuğa attım. Üstümü çıkartıp banyoya gittim. Toplu saçımı açınca ağrıyan başımı elimle kaşıdım. Sıcak suyu hazırladım. En sevdiğim duş köpüğünü de dökerken aniden gözlerim kapandı. Başım neden daha fazla ağrıyordu ki? Kafam sert fayansa çarpınca elim istemsizce başıma gitti. Kırmızı bir sıvı görmemle ne olduğunu idrak etmeye çalışıyordum. Sonradan önümdeki iki çift çamurlu ayakkabı gömüştüm. Başımı kaldırmaya çalıştım ama bünyem buna müsade etmedi. Çaresizce gözlerim kapanırken içimden yalvarıyordum.
Biri bana yardım etsin... Lütfen.

•Peri Tozu•Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin