Bitişim!

488 54 19
                                    

Erzasan bana bakarken ilk konuşanın o olmasını bekliyordum. Sonuçta ben ne diyebilirdim ki? Hey Erza san ben hastaneden kaçtım ve katil peşimde mi? Hayır...
"Ee Lucy buldun mu çocuğu?" diye sordu. Sorusuyla şaşırırken zar zor cevap verebildim.
"E-evet." dedim. Gülümsedi.
"Resimdeki kadar tatlı mıydı?" diye sordu. Bu tür sorular sorduğu için rahatlamıştım.
"Çok daha tatlı." dedim.
"Ee şimdi ne yapmayı planlıyorsun?" diye sordu. Afallamıştım çünkü bende ne yapacağımı bilmiyordum. Bir planım olmadığını anlayınca iç çekti.
"Burada olmamın asıl nedenine gelelim." dedi. Cümlesi biter bitmez korkuyla gerilmiştim. Geri dönmek istemiyordum.
"Şey Erza san ben..." diye başlarken eliyle durdurdu.
"Seninle alakası yok Lucy ama seni ilgilendiren başka bir konu da var. Baban senin kaybolman üzerine arama emri çıkarttı ve hastaneye dava açtı." dedi. Yüzüm anında düşmüştü.
"Başınıza bir sürü iş açtım." dedim hüzünle.
"Merak etme bunun sorumluluğunu alıyorum. Sadece gizlenmene bak." dedi.
"Anlamıyorum... Neden buna izin veriyorsunuz?" diye sordum. İç çekti.
"Sende kendimi görüyorum Lucy bende senin yaşında bir çok zorlukla karşılaştım. En azından gençliğini yaşaman gerektiğini düşünüyorum. Umar pişman olmam." dedi beni süzerken. Minettle gözlerine baktım.
"Teşekkür ederim Erza..." dedim. Gülümseyip elimi tuttu.
"Şimdi asıl konuya gelelim..." dedi elimi bırakırken.
"Öldürülen kızı biliyorsun." dedi. Başımla onayladım.
"Sana bir çağrışım yaptı mı?" diye sordu. Akıllı kız yazısını düşündüm ve söylemeye karar verdim.
"Kanla yazılı akıllı kız kelimesi... Akıl hastanesinde de aynısını duymuştum." dedim. Beni onaylarken devam ettim.
"Ama hastanede duymuştum yani bununla bağlantısı olamaz?" dedim soru sorarcasına. Tekrar iç çekip bana baktı.
"Lucy, o gece hastaneden kaçan tek kişi sen değildin..." dedi. Kanım adeta damarlarımdan çekilirken nefes bile alamadım. Teorim doğruydu. Benim peşimdeydi... Neden?
"Kim kaçtı Erza?" diye sordum. İlk başta söylemekte tereddüt etsede konuştu.
"Katil şüphelisi olan herkes. En az 20 kişi kaçtı." dedi. Bu kadar güvenlik açığı olmasına şaşırırken tek kelime etmedim.
"Her neyse. Ne düşündüğünü tahmin edebiliyorum ama bundan emin olamazsın sadece güvende olup olmadığına bakmak istedim. " dedi ve ayağa kalktı.
"Artık sınıfına gitsen iyi olur. Derslerinden geri kalma." dedi. Gözlerim dolarken ayağa kalkıp Erza san'a sarıldım. Beni koruyordu ve anlıyordu. Bana en çok yardımı olan kişilerden biriydi.
"Teşekkürler." dedim. Sarılmama karşılık verdi.
"Yardıma ihtiyacın olursa ara ya da yanıma gel." dedi. Eliyle tuttuğu kartı cebime koydu. Başımı sallarken geri çekildim. Daha fazla konuşmadan müdürün odasından çıktım. Koridorda gözlerimi silip sınıfa doğru gitmeye başladım. Dolabımın önünden geçerken aklıma gelen şeyle ürperdim.
Her şeyi kişiselleştirmiştim. Katilin hep benim peşimde olabileceğini düşünmüştüm ama burada başka bir akıl hastası daha vardı. Jubi? Hayır, hayır. Juvianın peşinde olamazdı. Neden olsun ki? Peki neden benim peşimde olsun? Ya da dün öldürülen kızın suçu neydi? Bunları düşünmek tüm beynimi çürütüyormuş gibi hissediyordum. Tam sınıfımın önüne gelince zil çaldı. En azından dersten yırtmıştım. Tüm öğrenciler koridora akın ederken sınıfa girdim. Sınıftakiler yine merakla bakarken sessizce yerime oturdum. Göz ucuyla juviaya bakarken meraktan çatladığını görebiliyordum ama az önceki tepkimden sonra bir şey sormaya cesaret edemiyordu. İç çektim.
"Luce!" diye duyduğum sesle kapıya baktım. Natsu kapıda durmuş beni arıyordu. Gözleriyle beni bulunca hızla yanıma geldi.
"Çabuk benimle gel." dedi ve bileğimi tuttu. Normalde bu hareket hoşuma giderdi ama dün beni mal gibi orada bıraktığını da hesaba katıp sinirlenmiştim.
"Ne yapmaya çalışıyorsun? Ben senin malınmıyım!" diye çıkıştım. Kaşlarını çatıp bileğimden çekti. Hızla ayağa kalkarken dengemi bulamamış çoğu sırayı devirmiştim. Beni arkasından sürüklerken diğer elimle bileğimi tutan elini çekmeye çalışıyordum.
"Bıraksana beni!" diye çıkıştım. Cevap vermeye tenezzül etmeden beni okuldan çıkarttı. Herkesin gözleri üzerimizdeyken fazlasıyla rahatsız olmuştum. Okuldan çıkınca direnmelerim karşısında Natsu beni bırakmıştı ve yeri boylamıştım. Sırtımı ovarken sert bir şekilde Natsuya baktım.
"Bu okulu terk et." dedi. Saçları gözlerini gölgelerken yüzündeki ifadeyi anlayamıyordum.
"Ne demek.." diyecekken daha sert bir şekilde konuştu.
"Sadece buradan defol. Anlamıyormusun? Yoksa aptal sarışın kalıbı doğrumu?" diye söylendi. Neye uğradığımı şaşırırken ne hissedeceğimi bilemez bir şekilde duruyordum. Natsu daha fazla karşımda durmayıp okula doğru yürüdü. Son bir kez arkasını dönüp konuştu.
"Eğer okula dönersen bir daha kimseye bakacak yüzün olmaz." dedi. Aklıma hançer gibi saplanan sözlerden sonra Natsu beni orada bırakıp gitmişti. Ne olduğunu idrak etmem neredeyse 10 dakikamı almıştı. Beni tehdit etmişti. Eğer okula dönersem herkese akıl hastası olduğumu mu söyleyecekti? Hayallerim gibi kırılarak elime dökülen gözyaşlarıma baktım. Ben bu kadar kötü biri miydim? Neden sevilmedim? Neden bunları yaşamak zorundaydım... Neden beni bu kadar hırpalayan adama aşıktım? Sinirle elimi yere geçirdim. Elim kırılmışcasına ağırırken umursamazca bir kez daha vurdum. Şimdi ne yapacaktım?

Belki bugün bir bölüm daha atarım sjskks

•Peri Tozu•Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin