'' O halde bu elleri artık asla bırakamazsın.''

Ona nasıl baktığım hakkında artık cidden bir fikrim yoktu. Çünkü neler hissettiğim hakkında artık hiçbir fikrim yoktu. Ne yapmam gerektiğini kestiremiyordum ama ellerim istemsizce onun ellerini sıktığında ondan çok ben şaşırmıştım bu hareketime.

Tanrım! Ne yaptım ben az önce öyle? Bunu yapmış mıydım cidden? Neden vücudum ve ben bir türlü anlaşamıyorduk? Neden onu kontrol etmekte bu kadar güçlük çekiyordum?

Bu hareketime gülümsediğinde bakışlarımı dudaklarına indirdim. Buna daha da bir şaşırırken o daha da çok gülümsemişti. Bakışlarımı kaçırıp başka bir yere baktığımda bir elimi bırakıp saçlarımı karıştırdığında bakışlarım anında gözlerini bulmuştu.

'' Çok şaşkınsın gerçekten," diyip gülümsediğinde elleri saçlarımda durmuştu.

Gözlerimi kırpıştırıp bu yaptığı şeyin etkisinden çıkmaya çalıştım ama bu fazlasıyla zordu. Artık hareketlerini ve duygularını takip edemiyordum. Bir an sinirliyken gerçekten serseri olduğunu düşünüyordum, bir an ifadesizliğe büründüğünde psikolog olduğuna kanaat getiriyordum ama bir an ise şu anki gibi fazla samimi oluyordu.

Sanki, bir arkadaş gibi. Hangisinin gerçek karakterini taşıdığını kestiremiyordum. Belki bilsem ona göre davranırdım ve ona göre olan düşüncelerim belirlenirdi ama böylesine değişken bir karakteri olması beni de dengesizleştiriyordu. Tıpkı onun gibi.

Elini saçımdan çekip benden bir iki adım uzaklaşmıştı. Bu uzaklık bir kere daha ne kadar yakın durduğumuzu bana fark ettirmişti. Bakışlarımı hala kenetli olan ellerimize indiğimde onun da bakışları oraya kaymıştı.

Bu... Çok garipti ama ellerimiz o kadar çok, o kadar çok uyumluydu ki kalbimin saçma bir şekilde teklemesine engel olamamıştım. Bakışlarımı ona çevirdiğimde onun hala ellerimize bakıyor olduğunu gördüm ama kaşları çatık bir şekilde?

Neden böyle baktığını bilmesem de rahatsız olup elimi çekmek istediğimde bakışları beni bulmuştu. Ellerimi daha da sıkıp sanki dahası mümkünmüş gibi parmaklarını parmaklarıma iyice geçirmişti.

" Dokunuşlarıma alışmanı istiyorum," dediğinde kendimi sıkmıştım.

" B-bunu neden istiyorsun? "

" Birazdan söyleyeceğim. Önce oturalım," diyip önüne dönerek çekiştirdiğin de bir şey demeden onu takip etmeye başlamıştım.

Önde yürümeye başladığında bakışlarım ellerimize kaydı tekrar. Onun beyaz ten rengine oranla daha koyu olan bir ten rengim vardı. Çok esmer değildim ama onun kadar beyazda değildim. Bu zıtlıklara rağmen neden ellerimiz bu kadar uyumlu durmuştu ki?

 Bu zıtlıklara rağmen neden ellerimiz bu kadar uyumlu durmuştu ki?

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.


Düşüncelerime kaşlarımı çattığım sırada durmuştu. Karşımda durup yavaşça elimi serbest bıraktığında parmaklarımın arasından süzülen hava titrememi sağlamıştı. Bunun sadece çok fazla sıktığı için olduğunu kendime hatırlatıp yerime oturmuştum. O da yerine oturduğunda bakışlarımı yerdeydi.

Save Me  | TAEKOOK |Where stories live. Discover now