31.bölüm FİNAL part-1

2.9K 173 2
                                    

Sehun gideli uzun zaman olmuştu. Çok uzun zaman. Gittiği gün ikisi içinde yeterince zor geçmişti. Luhan yaptığı şeyi anlayıp uçağı durdurmaları için tüm havaalanını birbirine katmıştı. Ama sonuç olarak sinir krizi geçirmişti ve sonu hastanede bitmişti. 
Sehun'un durumuda pek farklı sayılmazdı. Pasaport kontrolünden itibaren ağlamaya devam etmişti. 13 saatlik yolculuk boyunca bir kere bile gözünü kırpmamıştı, haliyle uçaktan indiğinde bir zombiden farkı yoktu. Babasının görevlendirdiği gir adam onu havaalanından almıştı ve kalacağı yere götürmüştü.

İkisinin de ilk günü dayanılmaz derecede zor geçsede yaklaşık iki hafta sonra Sehun Luhan'ı aramıştı. Sehun arayana kadar Luhan onu aramaya cesaret edememişti. Suçlu olduğunu biliyordu ve konuştukları zaman Sehun'un vereceği tepkiden çekinmişti. Ama Sehun ona olan siniri unutmuş yerini özleme bırakmıştı. Sehun ilk aradığında Luhan telefonu açıp açmamak arasında kalmıştı. Ama ısrarlı zil sesi onu aramayı cevaplamak zorunda bırakmıştı. 

"Sehun?" Luhan tedirgince karşı taraftan cevap beklerken Sehun rahatlamayla iç çekmişti. 

{Nihayet Luhan, bir an telefonu hiç açmacaksın sandım! Beni özlemedin mi yoksa?} Sehun kıkırdarken Luhan aralarının bozuk olmadığını anlamıştı ve iki haftadır tüm vücudunda dolaşan huzursuzluk hissi kaybolmuştu.

İlk yıl harika denecek kadar güzel geçmişti. Günde en az iki kere telefonda görüşüyorlardı. Her akşam yatmadan önce ise internetten görüntülü görüşüyorlardı. Gerçeğinin yerini tutmasa da en azından birbirlerini görebiliyor olmaktan mutluydular. Ama her şey böyle güzel devam etmemişti. 

Önce telefon konuşmaları faturanın fazla gelmesinden dolayı günde bir taneye düşmüştü. Daha sonra tamemen bitmişti. Sadece internette görüntülü görüşüyorlardı ama Luhan çoktan mezun olmuştu ve bir özel ders akademisinde işe girmişti. Sehun'un dersleri ise giderek zorlaşmıştı. Saat farkından dolayı Luhan işten yeni döndüğünde Sehun'un dersleri çoktan başlamış oluyordu. Sehun musait olduğu zaman ise Luhan yorucu iş gününden sonra sıcak yatağıyla nihayet buluşmuş oluyordu. Böylece birbirlerini çok özlemedikçe görüşmeleri ertelemişlerdi. Üçüncü yıl ise her şey tamamen bitmişti. Birbirlerinin aklına bile gün içerisinde çok nadir gelir olmuşlardı. 

{Seninde orada olmanı istiyorum Luhan, lütfen tatlım.} Luhan telefondaki kadının göremeyeceğini bildiği halde başını salladı. 

"Tabii ki Bayan Oh." Luhan telefonu kapadıktan sonra kendini koltuğa bıraktı. Bugün büyük gündü. Nihayet o zorlu dört yıl bitmişti ve Sehun eve geri dönüyordu. Babası da küçük oğlu sözünü tuttuğu için ona neredeyse Seul'un yarısının katılacağı bir 'Hoşgeldin' partisi düzenliyordu. Luhan dört yıl boyunca belirli aralıklarla Sehun'un annesiyle görüşmüştü ve kadın şimdi nezaketen onu da bu partiye davet etmişti. Ama Luhan gidip gitmemek konusunda kararsızdı. Sonuçta hala sevgili olduklarından bile emin değildi! 

"Arayan kimdi?" Baekhyun elinden hiç düşürmediği telefonuyla oynarken Luhan'ın yanına sokuldu. Luhan göz ucuyla telefona baktığında her zamanki gibi Chanyeol'la mesajlaştığını gördü. Nişanlanmışlardı. Ve Chanyeol şimdi nişandan sonra arasının bozulduğu ailesiyle ilişkisini düzeltmek için küçük bir tatile çıkmıştı. Neredeyse her dakika Baekhyun'a mesaj atıyordu ve düğün planları yapıyorlardı. 

"Sehun'un annesi. Beni de partiye çağırdı." Baekhyun telefonu sehpaya bıraktı ve meraklı gözlerle yakın arkadaşına baktı. Luhan'ın ne kadar üzgün göründüğünü biliyordu. Gelmek istemediği her halinden belli oluyordu.

"Orada yalnız olmayacaksın. Chanyeol tatilini erken bitirdi ve uçağı neredeyse burada olur. Bizde orada olacağız, yalnız olmayacaksın." Baekhyun güven vermek istercesine arkadaşına sarıldı. Luhan ne zaman Sehun hakkında dertleşmek istese Baekhyun'la birbirlerine böyle sarılırlardı. Luhan başını Baekhyun'un omzuna koydu ve gözlerini kapadı. Bu gece koskoca ve geçmek bilmeyen dört yıldan sonra Sehun'u canlı olarak görebilecekti. Ama görmek istiyor muydu? İşte bu sorunun cevabından emin değildi. 

"Saat yedi de, unutma!" Baekhyun Chanyeol'u havaalanından almak için aceleyle Luhan'ın evinden çıktı. Eşyalarını toplamakla çok vakit harcamıştı. Chanyeol yokken Luhan'ın yanına taşınmıştı, şimdi Chanyeol geri döndüğüne gore burada kalmasının bir anlamı yoktu.

"Lanet olsun giyecek hiç bir şeyim yok!" Luhan yüzüncü kez dolabına baktı. Özel bir şeyler giymek istiyordu. İlk başta Sehun'un ona hatıra olarak bıraktığı kıyafetleri giymeyi düşündü. Ama eğer Sehun artık sevgili olmadıklarını düşünüyorsa bu Luhan'ı umutsuz gösterirdi ve küçük düşürürdü. İyice düşündü ve son olarak yakın zamanda aldığı takım elbise de karar kıldı. Madem Seul'un yarısından fazlası orada olacaktı, o zaman takım elbise iyi bir seçimdi.

Eyeliner'ını duzelttikten sonra geri çekildi ve aynada son haline baktı. Yirmi beş yaşında ki genç bir adam için yeterince, hatta fazlasıyla çekici ve seksi görünüyordu. Duvarda asılı olan saate baktı ve daha bir saati olduğunu gördü. Ama bu gerginliğini azaltmamıştı. Ne yapması gerektiğini düşündü. Normalde kısa bir uyku çektikten sonra rahatlamış olurdu. 'Evet, sanırım uyusam daha iyi olacak.' Kıyafetlerinin kırışmamasına dikkate ederek rahat yatağına uzandı ve sakince gözlerini kapadı. 

*****
"Teşekkürler." Luhan garsonun uzattığı şampanya bardağını alırken nazikçe gülümsedi. Normalde elindeki içeceği yavaşça tüketmesi gerekirdi. Ama şuan öyle gergindi ki tek yudumda hepsini bitirdi. 

Geldiği dakikadan itibaren bir köşeye çekilmişti ve Sehun'u gözetliyordu. Hiç değişmemişti. Üzerinde o tanıdık takım elbisesi vardı. İnsanlara kibarca gülümsüyordu ve eğlenip eğlenmediklerini soruyordu. Bir kaç kişi özel olarak yanına gitmişti ve onu tebrik etmişti. O ise eğilmişti ve Luhan'ın fazlasıyla özlediği sıcak gülümsemesiyle gülümsemişti. Bir süre sonra fazla ilgiden sıkılarak terasa yöneldi. Luhan onunla yalnız konuşma fırsatını kaçırmak istemiyordu. Elindekini bardağı dolu olanıyla değiştirdi ve kendinden emin adımlarla terasa çıktı. 

"Sehun?" Elinden geldiğince sesini heyecandan ve gerginlikten uzak tutmaya çalıştı. Sehun yavaş hareketlerle arkasını döndü. Gözlerini kıstı ve sanki kim olduğunu hatırlamaya çalışıyormuş gibi baştan aşağı Luhan'ı süzdü. Luhan onun bu tavrı üzerine içinin acıdığını hissetti. 'Yoksa beni unuttu mu?' Luhan titrememek için adeta kendiyle savaşıyordu.

"Luhan? Ah merhaba." Luhan içinin bir kez daha acıdığını hissetti. Boynuna atlamasını ve onu özlediğini söylemesini beklemişti. Ama Sehun ona herhangi biri gibi davranmıştı. Luhan yavaştan gözlerinin dolmasına izin verdi. 
"Seni özledim." Luhan aklından geçeni olduğu gibi söylemişti. Elinde olmadan çarpık bir şekilde gülümsedi. Ama Sehun gülümsemesine karşılık vermedi. Aksine rahatsız olmuş gibi kıpırdandı. 

"Beni özlemedin mi Sehun-ah." Sehun hafifçe kaşlarını çattı. Sanki öfkelenmiş gibi görünüyordu. Bir kolunu balkonun kenarına yasladı ve manzaraya bakındı. Luhan'a bakmaktan kaçınıyordu. Luhan gözlerine biriken yaşları umursamadı ve ileri doğru bir adım attı. 

"Artık beni sevmiyor musun Sehunnie?" Luhan sesindeki çağresizliği gizleyememişti. Sehun Luhan'a bakmadan omuz silkti. 

"Bir şey fark eder mi? Zaten dört koca yıl geçti." Luhan tüm kaslarının işlevini kaybettiğini hissetti. Sıkıca kavradığı bardak parmaklarının arasından süzülüp yere düşmüştü ve tuzla buz olmuştu. Sehun sesten irkilerek arkasını döndü ve Luhan'ın çoktan göz yaşlarıyla ıslanmış olan yüzüyle karşılaştı. 

"Ağlama Luhan, bu hiç bir şeyi değiştirmeyecek." Luhan kontrolsüzce titreyen alt dudağını durdurmak için ısırdı. 

"Söz vermiştin..." Fısıldayarak konuşmuştu ama bu sessiz terasta Sehun onun sesini gayet net duymuştu. Göz devirdi ve Luhan'a doğru bir adım attı. 

"Ne sözü?" Luhan artık sesinin titremesini umursamıyordu.

"Söz vermiştin, beni sonsuza kadar sevecektin." Sehun o an Luhan'ın hiç tahmin etmediği bir şey yaptı. Boş terası inletecek kadar sesli bir kahkaha attı. Luhan o kahkahanın yüzüne sert bir tokat gibi çarptığını hissetti.

"Hatırlarsan aynı sözü sende bana vermiştin. Peki ne oldu? Annesini kaybetmiş bir çocuk gibi sana beni göndermemen için yalvardığım sırada bana sırtını döndün." Sehun öfkeyle yumruklarını sıkmıştı. Luhan köpek yavrusu gibi titriyordu. Tüm bunların gerçek olduğuna inanamıyordu.

"Senin iyiliğin içindi. Hayatını mahvetmek istemedim..." Sehun uzun adımlarla Luhan'a yaklaştığında Luhan korkuyla geriledi. Sıkılı yumruklardan birinin yüzüne isabet etmesinden korkuyordu.

"Demek hayatımı mahvetmek istemedin. Ne kadar acı çektiğimden haberin var mı? Hiç tanımadığım bir ülkede hiç tanımadığım insanların arasında nasıl yalnızlık çektiğimden haberin var mı!?!?" Sehun öfkeyle bağırırken Luhan gözlerini kapadı ve ağzından acınası bir hıçkırık kaçırdı. Göğüs kafesinin ezildiğini ve nefes alamadığını hissediyordu.

"Sadece Luhan, sadece yanında olmak istedim. Hayatımın geri kalanını seninle gecirmek ve tüm aşkımı sana vermek istedim. Peki sen ne yaptın?" Sehun korkutucu bir şekilde fısıldarken Luhan dudaklarını araladı. 

"B-Ben... Ben..." Sehun Luhan'ın kolunu canını yakacak kadar sıkı bir şekilde tuttu.

"Ben ne yaptığını söyleyeyim. Benden vazgeçtin. Hemde kolayca, hiç düşünmeden ve acı çekmeden. Peki ben ne yaptım bilmek ister misin?" Sehun o sinirle Luhan'ın kolunu kopartacak kadar sert sıkıyordu.
"Acıyor..." Sehun onun yalvaran ses tonunu duymazlıktan geldi.

"Seni sevdiğim için babamın tüm işkencelerine katlandım. Sana olan sevgim gözümü kör etmişti ve ben asla, ama asla senden vazgeçmedim. Sen benimdin, bu dünyada sahip olduğum tek şey sen ve senin aşkındı." Luhan şiddetli bir şekilde ağlarken Sehun yavaşça onun kolunu serbest bıraktı. O geri çekilirken Luhan gözlerini açıp yüzüne baktı. Sehun garip bir şekilde sakinleşmiş görünüyordu. Luhan sonunda cesaretini topladı. 

"Özür dilerim Sehun-ah." Sehun ceketinin kırışmış olan yerini düzeltirken alaycı bir şekilde gülümsedi. 

"Tek kelime daha etme. Yüzünü görmeyi bırak artık sesini duymaya bile tahammülüm yok. Şimdi içerideki misafirlerin ve benim huzurumu bozmadan defolup git. Bir daha da sakın karşıma çıkma." Sehun Luhan'ın başka bir şey söylemesine izin vermeden arkasını döndü ve misafirlere dolu olan salona doğru ilerledi. Sehun gözden kaybolduğunda Luhan bacaklarının titreyen bedenini daha fazla taşıyamayacağını biliyordu. Yerdeki cam kırıklarının ellerine batıp kanatmasına aldırmadan yere çöktü. 

Sehun haklıydı, hemde her kelimesinde. Luhan ona gitmesini söylerken sadece iyiliğini düşünmüştü. Asla onu kaybetmek istemişti. Ondan başka kimsesi yoktu. Artık gerçek anlamda kimsesiz kalmıştı. Kanayan ellerini yüzüne kapadı ve göz yaşlarının ellerindeki yeni oluşmuş yaraları yakmasına izin verdi.

Lovin' You ForeverHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin