Bölüm 17

1.3K 102 1
                                    

17.BÖLÜM

  Onun arkası üstü sandalyesi ile birlikte yere düşmesi ile resmen şok oldum. Eğer o anda arka tarafta oturan Nora ile göz göze gelmesem kahkahayı basardım. Onun yerine yerde bana şaşkınlıkla bakan adama eğildim.

"İyi misiniz Efendim." dedim gülümseyerek. Gözlerini birkaç kez kırpıştırdı.

"Vicky." dedi yine fısıldayarak. Arkadan Thomas'ın gür sesini duydum.

"Victoria sorun mu var ?" Hemen eğilip Doug'un kalkmasına yardımcı oldum.

"Sorun yok Tom." dedim ona bakmadan. Doug yavaşça doğrulurken hala gerçek olduğuma inanamazmışçasına bana bakıyordu.

"Vicky." dedi tekrar. Sanki bıkmadan adımı tekrarlamaktan zevk alıyor. Bakışlarımı onun delici gözlerine çevirdim.

"İyi misiniz?" dedim yine sakince. Yüzümü hafızasına kazımak istercesine bakıyordu.

"Sensin..." Bir kez daha gözlerini kırptı.

"Yüce Tanrım bu sensin." dedi ev beni güçlü kollarının arasına aldığında özlemle birkaç dakika bu anın keyfini çıkardım. Omzunun arkasından gülerek bakan Nora'yı görebiliyordum. Sonra istemeden de olsa kollarından uzaklaştım. Dikkatle bir erkek için bile kusursuz güzellikteki yüzüne baktım.

"İyi misiniz?" dedim. Aniden siyah kaşlarını çattı.

"Lanet olsun. İyiyim şunu sormayı ve bana bir yabancı gibi davranmayı kes." dedi. Onu güçlü omzundan tutup yerine oturturken mırıldandım.

"Başka bir şey istiyor musunuz." dedim sözlerini umursamadan. Bir anda bileğimi tuttu.

"Şunu kes ve otur şuraya." dedi. Bakışlarımı yavaşça duvardaki büyük saate çevirdim. Sonra kolumu çektim.

"Üzgünüm ama mesai saatim henüz bitmedi. Ayrıca önüne gelen herkesin masasına oturduğumu da nereden çıkarıyorsunuz?" dedim. Gözlerine bakarak. Resmen şok oldu. Gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım.

"Önüne gelen mi ben senin..." Öfkelendi ama cümleyi tamamlayamadı. Çünkü şu anda ne sevgilim nede kocamdı. Elimdeki kalemi not aldığım kâğıda götürdüm.

"Siz benim neyim oluyorsunuz?" dedim yavaşça. Bana bakarken birden başını eğdi.

"Hiçbir şeyin..." diye mırıldanırken onun benim her şeyim olduğunu haykırmamak için kendimi zor tuttum.

"İzninizle, siparişleriniz birkaç dakika içinde gelir." dedim. Tam dönüp gidecekken tekrar bileğimi tuttu.

"Vicky, kaçta çıkıyorsun?" dedi bu kez. Başımı hafifçe çevirdim ve dudağımı büküp tek kaşımı kaldırarak sorgularcasına ona baktım.

"Neden soruyorsunuz?" dedim. Öfkelenmeye başlamıştı. Sonra beni tamamen süzdü ve hafifçe gülümsediğinde kendimi onun kollarına atmamak için zor tutuyordum. Ardından beni şaşırttı ve oyunuma katıldı.

"Belki çıkışta bir şeyler içeriz."dedi. Sonrada ekledi.

"Tabi sizde isterseniz." Ona bakıp gülümsedim.

"Bir sapık ya da katil olmadığınızı nereden bileceğim." Elimi bıraktı ve ellerini gür gece kadar siyah olan saçlarının arasına soktu.

"Sanırım asla bilemeyeceksin. Tabi beni tanımadıkça." dedi. Bir müddet arzu ile onu süzdüm. Gitmeden mırıldandım.

"Saat 10 burada ol." Ondan sonra siparişleri vermek için yerime giderken Nora'nın bana göz kırptığını gördüm.

******

Yüce Tanrım bu o... Onu buldum ve tekrar garson kıyafetlerinin içinde... Ne yapmaya çalıştığı hakkında hiçbir fikrim yok. Onu gördüğüm anda eksenine kapılmıştım bile. Şimdi tek yapacağım onun oyununu oynamak. Belki de her şeyi en baştan yaşamak istiyor. Bizim için yeni bir sayfa açmak. Bende bunda varım. Yeter ki benimle olsun. Siparişlerin gelmesini bile beklemeden hızla yerimden kalktım ve masaya parayı bırakıp evimin yolunu tuttum. Onun aklını başından alacağım. Bu yüzden hazırlanmam ve şu kirli sakallardan kurtulmam gerek.

28 ŞUBAT 2002 – Los Angeles

  Doug işi için tayin istemiş ve benim işlerimin daha iyi olabilmesi için Los Angeles'a taşınma fikrini ortaya sürdüğünde sevinçten çıldırmıştım. Bir ev düzeni bile kurmamıştık. 1 haftalık balayımızı küçük bir karavanla gezerek ve istediğimiz yerde konaklayarak yapmıştık. Gerçi küçük karavanda pek yataktan çıkmadığımızı düşünürsek... Ama umurumda bile değildi. Tek istediğim onunla olmak ve böylesine bir adamla evli olduğum için nasıl şanslı bir kadın olduğumu bilmek. Şimdi Doug arabayı sürmeden önce benim gözlerimi bağlamıştı ve yarım saatlik bir yolculuktan sonra aracın motoru sustu.

"Doug lütfen sıkıldım ama..." Karşılığında dudaklarımda hissettiğim dudaklarla hemen sustum.

"Sevgilim, biraz daha sabır. Bu anı ne kadar hayal ettiğimden haberin bile yok." Bu kez elimde olmadan gülümsedim. Beni yavaşça arabadan indirmesine daha sonrada gidilecek yere yönlendirmesine izin verdim. Bir kaç dakika sonra bir anahtar sesi duydum ve kalbim çılgın gibi atmaya başladı. Ne yapıyordu beni nereye getirmişti. Sonra arkamda varlığını hissettim. Ellerini omuzlarıma koydu ve elimde olmandan titredim. Tanrı aşkına üstümdeki kat kat kıyafetlerden bile parmaklarının sıcaklığını hissedebiliyordum...

Kulağımda sesi yankılandı.
"Şimdi gözlerindeki bağı çözüyorum tatlım." dedi baştan çıkarıcı bir tonda. Tanrı aşkına bağ kimin umurunda tek istediğim beni burada hemen öpmesi.

"Doug." dedim yavaşça. Ama karşılığında kulağıma ılık nefesi ile gelen bir hişşşş sesi oldu. Sonra bağcıklar çözüldü. Yüzüme vuran ışıkla birkaç kez gözlerimi kırptım. Ardından karşımda duran görüntü ile nefesim kesildi. Küçük salon o kadar şık döşenmişti ki. Tam ona nasıl hayallerimi anlattıysam öyle döşeliydi. Bir rüyada olduğumu düşünerek birkaç adım attım. Sonra ayaklarımda çamurlu ayakkabılarım olduğunu anımsayıp geri zıpladım. Arkamda onu hissettim ve yavaşça ona döndüm.

" Doug." diye fısıldadım yaşlarla dolan gözlerimle. Bana baktı ve parmakları ile yanaklarımı okşadı.

"Hep kendini güvende hissedeceğin bir evin olmasını hayal ettiğini söylüyordun. Bende bu hayali gerçek yapmak istedim."dedi fısıltıyla.

"Burası bizim evimiz mi?" dedim heyecanla. Gülümsedi.

"Teorik olarak evet ama kanuni olarak senin..." Bu kez gözlerim şaşkınlıkla açıldı.

"Benim mi?" dedim hayretle. Eğilip dudaklarımı öptü.

"Düğün hediyen sevgilim." dedi. Sonra elimi sıkıca tuttu.

"Hadi evi dolaşım..."
  Yüce Tanrım bana onu gönderdiğin için sana sonsuz teşekkürler...

BENİ YİNE SEVER MİSİN ?Where stories live. Discover now