Bir tutam huzur.

2.8K 120 62
                                    

"Ve gece yazdığın mektup orada işte, nasıl okunabileceği aklım almıyor, bir göğüs havayı solumak için böyle nasıl daralıp genişliyor aklım almıyor, senden nasıl uzak kalınır, aklım almıyor."

~ Franz Kafka.

_____________________

Küçük kütüphaneye girdiğinde, burnuna eskilerden kalma bir koku doldu. Çok bilindik, nostaljik bir kokuydu bu. Kapının eşiğinde bir müddet bekledi. Dışardan gelen loş ışık ile rönesans tablosunu aratmıyordu bu butik. Çok büyük değildi, ama her yeri geniş geniş kahverengi raflarla donatılmıştı. Yer yer oturmak için sandalyeler ve minik sehbalar vardı. Her sehbanın üzerindeyse vazonun içinde bir karanfil duruyordu. Smyrna'nın ortasında bambaşka bir dünya gibiydi burası. Sanki başka bir zamana, başka bir çağa aitti. En güzeliyse, kimsecikler görünmüyordu etrafta. Huzur kokuyordu. Genç kız tam karşısındaki raflara doğru ilerledi. Kitaplar tertipli bir şekilde düzenlenmiş, içeriklerine göre farklı köşelere sıralanmışlardı. En sevdiği bölümü bulduğunda parmaklarını nazikçe kitapların kapaklarında gezdirdi. Ardından ilgisini çeken bir başlığa takıldı gözleri. Kitabı eline alıp okumaya başladı.

"Tarih seviyorsun demek kızım."

Hilal başını kaldırdığında, yaşlı,pembe yanaklı sevimli bir dede gördü. Tebessüm ederek kalın gözlükleri ardından Hilal'i seyrediyordu. Ak saçları her yöne dağılmıştı. Genç kız gülümsemesine karşılık verdi. Anında içi ısınmıştı yaşlı adama.

"Öyle. Geçmişimizi tanımazsak geleceğimizi nasıl kurabiliriz ki?"

Yaşlı adamın tebessümü daha da genişledi.

-"Kitaplara bakarken seni izledim. Neredeyse aşkla bakıyordun.. Buraya fazla genç insanlar gelmez. Zaten pek kişi uğramaz aslında buraya."

+"Kitap sevilmez mi amca? Bu dünyada insana huzur veren tek şey. En azından bana huzur veren tek şey."

-"Haklısın evlat, kitap huzur verir... Ama dünyadaki en büyük huzuru, sevdiğin sana o kitabın satırlarını okurken tadarsın."

Hilal küçücük bir kahkaha attı. Elindeki kitabın kapağında dolaştı parmak uçları, yüzü asıldı.

"O huzuru tadmak herkese nasip olmuyordur."

Kızın düşünceli tavrını fark eden adam, bir şey demek istedi, sonra vazgeçti. Aniden aklına zevcesi geldi.

"Tühhhh kızım bak unutuyordum az daha! Benim hanım benden tarçın istemişti hala almadım! Sen tatlı bir kıza benziyorsun; ben bir beş dakkika gidip gelsem dükkana göz kulak olur musun?"

Hilal yaşlı adamın telaşlı haline içten içe gülümsemeden edemedi.

"Bakarım ben amca sen rahat ol."

Adamın telaşla dükkandan çıkmasıyla Hilal'in elindeki kitaba odaklanması bir oldu. Sultan Süleyman'ın hayatını okuyordu. Önceden padişahlar hakkında birkaç kitap okumuştu, lakin Süleyman hakkında az bilgisi vardı. Yine de onun ne kadar iyi bir hükümdar olduğunu biliyordu. İç geçirdi. Bunca yıllık imparatorluğun bu denli çökeceğini kim bilebilirdi ki? Zamanında bütün dünya korkmuştu Türkler'den. Şimdiyse Batı güçlerinin elinde kukla olmuştu payitaht. Daldığı sıkıntılı düşüncelerden ensesinde hissettiği soluk çıkardı onu. İşittiği tanıdık sesle ürperdi.

"Kanuni Sultan Süleyman..."

Titrek parmaklarla kitabı kapatıp göğüsüne bastırdı. Yavaşca arkasına döndüğündeyse Leon'la burun buruna geldi. Aniden yüzüne bir pembelik yerleşti.

Esaret.Where stories live. Discover now