Uçurum

3K 112 7
                                    

Insanlar çığlık çığlığa kaçışıyorlardı. Içeri dalan eşkiyalar, masaları, sandalyeleri, ellerine değen her şeyi yakıp yıkıyor, "Kahrolsun İşgalciler!" diye slogan atıyorlardı. Ellerine geçirdikleri Yunanlıların üstlerine üçer beşer çöküyor, dayak atıyorlardı. Davetliler binadan çıkmaya çalışırken birbirlerini ezip geçiyorlardı. Masaların üstünde devrilen mumluklar, birer birer ateş alıyordu..

Hilal salonun ortasında öylece durmuş, şaşkın ve korkulu gözlerle etrafına bakıyordu.
Böyle olmamalıydı. Istediği bu değildi. Katiyyen değildi. Gözüyle görmeye tahammül bile edemiyordu olanları.
"Hilal, gel benimle!" Mehmet bir an belirivermiş, Hilal'i kolundan tuttuğu gibi arkasından sürüklemeye başlamıştı. "Mehmet, dur! Insanlara yardım etmemiz gerek! Baksana neler oluyor!! Böyle olma-" "Yunan onlar Hilal! Acıma onlara. Düşmanına asla acıma." Mehmet gülümsüyordu. "Insan hak ettiğini bulurmuş."

Kendilerini bahçeye attıklarında, Azize Hanım Hilal'e sarıldı. -"Diğerleri nerde? Anne ablam nerde? Babam??" +"Merak etme, her şey yolunda. Ablan hekim Bey'le birlikte konağa geçti. Albay Cevdet ve adamları silahlanıp geri gelecekler."
Albay Cevdet ve adamları... Hilal'in gözleri kocaman olmuştu. Leon...

-------

En az 3 saattir konakta bekliyorlardı. Veronika ara sıra fenalaşıyor; Azize ve annesi kolonyayla ayıltıyorlardı. Yıldız odasında dayanamamış uykuya dalmıştı. Hilal ise yerinde duramıyor, odasında aşagı yukarı koşuyordu. Düşünceleri ve vicdanı onu ezmek üzereydi.
"Hepsi benim suçum.. Hepsi benim suçum.. Ben yapmasaydım.. Leon'u kandırmasaydım.. Ama neden?? Bilmiyordum ben.. Böyle olmayacaktı. Bu olaylar olmamalıydı.. Silahlar da nereden çıktı? Bu adamlara kimler haber verdi?! Sadece protesto edecektik... Benim yüzümden.. Onca insan incindi.. hepsi benim yüzümden.. Allahım sen aklıma mukayyet ol.."

Hilal çıldırmak üzereydi. Vicdanını rahatlatacak birşey yoktu, her ne kadar olaylar istediği gibi gelişmemiş olsa da, suçluydu. Yalan söylemişti. Kandırmıştı. O sebep olmuştu...

Aşağı kapının kapanma sesiyle Hilal merdivenlerden aşağı fırladı. Son basamağı inerken, Cevdet, Leon ve Vasiliyi gördü. Hepsi perişan ve yorgun görünüyordu. Veronika Leon'un boynuna atılmış, Azize de derin bir oh çekiyordu. Vasili'nin yüzündeki öfke ise, her an patlamaya hazır bir volkan gibi etrafına korku saçıyordu. Daha birinin ağzını açmasına izin vermeden, böğürmeye başladı.

-"Püskürttük onları! Öldürdük!! Tutukladıklarıma öyle bir işkenze uygulayazağım ki; hiç doğmamış olmayı dileyezekler!! AKLIM ALMIYOR!! NASIL GIRDILER, KIM SOKTU ONLARI ICERIYE?! KAPILARI KIM AÇTI?! CEVDET ALBAY BUNU HEMEN ÖGRENECEKSINIZ."

Hilal'in nabzi hızlanmıştı. Aklına o soğuk nezarethane, Albay Stavros'un sözleri, boynuna dayanan urgan geldi... Anlık bile olsa, tekrar o işkence dolu rüyanın içinde bulunmaktan korktu. Ama ona en büyük korkuyu, dava arkadaşlarının yakalanma ihtimali verdi.. Yalvarır gözlerle Teğmen'in gözlerini aradı, ama Leon Vasilis'e bakıyordu.

-"Lüzum yok baba."

Kafalar bir anda, Leon'a çevrildi. Teğmen bir adım öne çıktı. Saçları dağılmış, kıyafetleri puslanmış, gözleri ise boş bakıyordu. Hilal şimdi olacakları biliyordu. Genç kız kaçmak, uzaklaşmak, bu sözleri duymamak istedi, ama bacakları hareket etmiyor, onu dinlemiyordu. Çaresizce karşısındaki adama baktı.

"-B..Ben yaptım. Ben açtım kapıları. Bütün sorumluluk bana ait."

Leon'un yüzünde patlayan sert tokat, bütün konakta yankılanmıştı. Genç Teğmenin dudağından damla damla kan süzülüyordu. Albay Cevdet, Azize'ye çığlık atan Veronika'ya mukayyet olmasına dair sinyal verdi. Azize, Veronika'yı odasına götürmek üzere harekete koyuldu. Ama Kumandan Vasilis'in sözleri, konağın bütün odalarına yayılacaktı zaten..

-"Hayatım boyunca çok zorluklarla uğraştım. Çok hayal kırıklığına uğradım. Ama sen... Sen var oluşunla kocaman bir hayal kırıklığısın Leonidas. Ötesi hiç olamadın. Olamayacaksın."

Eğer o tokat Leon'un canını acıtmadıysa, bu sözler onun içini paramparça etmeye yetmişti. Önceden içinde çatlak olan şeyler, şimdi parçalanmış, tane tane yere süzülüyordu. Leon başını kaldırdığında, babası yüzüne bakmaya bile tenezzül etmeden Albayı ile odayı terk etmişti bile. Leon ise durduğu salonda, titreyen ellerine bakıyordu. Elleri bu geceden sonra yara bere içinde kalmıştı. Ve kana bulanmıştı, tekrar..

Hilal, Leon'un gözlerindeki acıyı görebiliyordu. Kehribar rengi gözleri usulca bir karanlık kaplamış, parıltısı yok olmuştu. Genç kızın ciğerlerine tanımlayamadığı bir acı doluyordu.
Hepsi onun suçuydu..
Her şeye o sebep olmuştu..
Her şey onun suçuydu..

Oysa akşam başladığında her şey ne kadar güzeldi.. Yunanlılar hala düşmanlarıydı. Ve Hilal onlara zarar verdikleri için sevinmeliydi. Oysa o, zamanı geri alabileceğini bilse, bunu yapmak için her şeyini verebilirdi şimdi.
Dayanamadı Hilal, Leon' a doğru bir adım attı. Leon genç kızı ilk kez görüyormuşcasına başını kaldırdı. Hilal elini uzattı Teğmen'e doğru.

-"Izin ver, yaranı-"

+"Dokunma."

Leon'un soğuk ve keskin sesiyle irkildi genç kız. Karşısındaki adam, ona öyle uzak bakıyordu ki, Hilal kendini dünyanın en adi canlısı gibi hissetti.

-"Leon..B..Ben.."

+"Eğlendin mi bari? Hoşuna gitti mi bu küçük tiyatro? Zevk aldın mı izlerken? Dudağımdan akan kan seni hoşnut edebildiyse ne mutlu bana!"

Hilal'in gözünden akan yaşlar, önce kendisini, sonra bunu fark eden Leon'u şaşırttı. Hızlı bir hareketle yanağındaki ıslaklıkları silmeye çalışsa da, yenilerinin gelmesine engel olamıyordu genç kız. Leon bakamadı daha fazla. Kapıya yöneldi, arkasına bakmadan çekip çıktı soğuk Smyrna gecesine.

__________________

Fazla uzun bir bölüm olmadı biliyorum, ama aklımda süper sahneler var, kendimi affettireceğime eminim😌💕
Bu arada: Hilal' in tutuklanma olayını yaşanmış saydım, eminim siz de son bölümlerdeki ponçik HiLeon sahnelerinden sonra yine öyle umutsuz sahneler okumak istemezdiniz, en azından ben yazmak istemedim 😔
Hikaye dizinin gidişatını tamamen yansıtmayacak, ama kesinlikle esinlenecek ve çok daha fazla HiLeon sahnesi barındıracak. Görüslerinizi belirtirseniz çok sevinirim🙊❤

Esaret.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin