‘Yakında okullarında yetenek yarışması varmış. Bizi davet ediyor.’ dedi Jongin.

Soo gülümseyerek çocuğun kafasını okşadı. ‘Seve seve gelirim.’

Soo’nun midesinde kelebekler uçuşuyordu, böylece Jongin ile farklı tecrübeler edinecekti. Bunun için sabırsızlanıyordu.

--

Değişik stillerde dans eden çocuğu izlerken ilkmişçesine gözlerini ondan ayıramıyordu Soo. Hayatında ilk defa biri tarafından büyülendiğini hissediyordu.

Jongin ile geçirdiği her anda olduğu gibi dans stüdyosundayken de zaman hızla akıp geçmişti. Otobüs durağına giderken Minsoo’nun bir oyuncakçının önünde durduğunu gördü.

Soo yanında hızla giden adamı fark etmemişti, eğer Jongin orada durup onu kollarına alıp tutmasa yere çakılmış olabilirdi.

‘Ehm..teşekkürler.’

Jongin çocuğun gözlerine bakamayıp hala kollarıyla onu tutarken ‘Bir şey değil.’ diyebildi.

Tüm gece, o utangaç bakışların ve onu tutan sıcak kolların hayalini kurdu Soo.

--

*Sevgili Kyungsoo,

Senin de benim sana baktığım gibi bakmanı isterdim.

Seni görünce gözlerimde oluşan ışıltının, sende beni görünce senin gözlerinde oluşmasını isterdim.

Sana yakında söylemeliyim, çünkü görebildiğin tek kişi olmak istiyorum.

Gizli hayranın*

Bu 3. Mektubuydu ve bu seferki kalbini hepsinden daha hızlı attırmıştı. *Sana yakında söylemeliyim…*

Sınıfa girdiğinde Baek onu neşeyle karşılamıştı.

‘Başka geldi mi?’ Soo yerine otururken fısıldayarak söylemişti.

Soo kafasını sallayınca arkadaşı ona daha da yaklaşmıştı.

‘Söyle bana, söyle bana.’ diyerek cırlamaya başladı.

Tam o anda hoca sınıfa girmişti.

Arkasın dönerek ‘Söylemeyeceğim!’ diyerek geri önüne döndü.

--

‘Kyungsoo?’

‘Hm?’ Her zamanki yerlerinde oturup sandviç yiyorlardı. ‘Acaba Kris Hyung muydu?’

Kris hala sandviçine dokunmamış sadece Soo’yu izliyordu.

‘Hadi kızarıp bozarmayı bırakta söyle ona Kris!’diyerek söylendi Luhan.

‘Kızardığım falan yok!’ diyerek kendini savundu Kris. ‘Takma sen onu Kyungsoo, yemeğini yemeye devam et.’

Luhan gülüp Kris’in omzuna vurunca, Soo’da en az Lay ve Baek kadar neler olduğunu anlamdıramamıştı.

Ceza sırasında pencereden bakıp yağmuru izlerken iç çekti Soo, şemsiyesini getirmemişti…yine.  Soruları bitirip hocaya verdiğinde gidebileceğini söylemişti adam.

Soo ceketi başına siper ederek dışarı çıktı.

‘Umarım ıslanmamıştır.’ dedi kendi kendine.

‘Kimden bahsediyorsun?’

Kyungsoo duyduğu sesle yerinden zıplamıştı. ‘Jongin? Burada ne işin var?’

‘Yağmur başladı ve bende şemsiyeni unuttuğunu düşündüm…yine.’

‘Yine mi?’

Jongin kafasını salladı.

‘Yani sen… hatırlıyor musun?’ Gözlerini gökyüzüne diken çocuğa sormuştu.

‘Evet.’

Jongin, gerçekten de 2 yıl önceki tanışmalarını hatırlıyordu.

‘Yanımda bir şemsiye var yani… paylaşabiliriz sanırım?’

Soo gülümsedi.

Durağa doğru yürürken çocuğun kendine olan yakınlığından etkilenmemeye çalışıyordu. Yanına yaklaşıp omuzları birbirine değince Jongin’den gelen sıcaklığı hissedebiliyordu.

‘Teşekkürler.’

Jongin kafasını sallayınca Soo çocuğa biraz daha yaklaştı.

--

Ve yine çocuk evine kadar onunla gelmişti. ‘Eve varınca mesaj at bana.’

Soo ona gülümseyip kafasını salladı. ‘Pekala.’

‘Ve şemsiyeni de yanına almayı unutma.’ Soo’nun yüzü iyice kızarmıştı.

‘Şey,,, o halde sonra görüşürüz.’

‘Görüşürüz.’

‘Şu ara ağzın kulakların da.’

‘Olamaz mı?’

 Chanyeol müşterinin kahvesini hazırlarken yanında durmuştu. ‘Şu çocuk değil mi? Hani kesinlikle benden daha yakışıklı olamayacak olan?’

Kyungsoo kıkırdayarak kafasını salladı. ‘Daha neler, o düyanın en yakışıklı erkeği!’

Soo, Yeol’ü ağzı bir karış açık bırakmıştı.

--

*Evdeyim.*

*Hoş geldin. İş nasıldı?*

*Fazla müşteri yoktu, yağmurdan herhalde.*

*O halde her gün yağmur yağmalı.*

*Öyle olursa her gün seninle aynı şemsiyeyi paylaşabilirim.* yazdıysa da geri sildi.

*Haklısın^^.. Minsoo nasıl?*

*Mışıl mışıl uyuyor. Senin için bir şey çizdi.*

*Benim için mi? Gerçekten mi?*

*Evet, yarın sana veririm.*

*Teşekkürler.*

*Yarın görüşürüz o zaman, iyi geceler.*

*Sana da iyi geceler.*

*İyi geceler Kyungsoo.*

Drawn to You [Kaisoo Çeviri] ✔Where stories live. Discover now