7. Bölüm

7.7K 270 20
                                    

Yorum yapıp moral olsanıza ya? Valla? Şu kadarcık da olsa? Hımmm?? Ok, öptüm :*

Ama ayaklarını seviyorum.

   Çünkü onlar;

   Toprakta,

   Rüzgârda,

   Sularda yürüdüler.

   Beni bulana kadar…

 

   Emmaline  

 

   “ Bakın burada ne varmış?”

   Başımın üstünde karga gibi gaklayan boğuk ses yüzünden kaşlarımı çattım ve homurdanarak sağıma döndüm.

   “ Anlaşılan prensesimizin uykusu ağırmış,” dedi tepemde konuşan kişi karga gibi gaklamaya devam ederek. Sözleri duyuyor ama bir anlam veremiyordum. Henüz tam olarak uyanamadığım için kelimeler sadece kafamın içinde dönüp duruyor ve hızla kayboluyorlardı.

   Aniden kafamın altında rüzgârı ardından da sert betonu hissetmemle gözlerimi kocaman açtım ve küfrederek ayağa fırladım. Kafamın arkasını ovarken karşımdakilere gözlerimi kısarak baktım. Uzun, sıska ve yapılı ama neredeyse boyu benim kadar olan iki adam karşımda duruyordu. İkisinin de gözünden bela okunuyordu.

   Sıska adamın çiçek bozuğu yüzü vardı ve siyah, uzun saçları yağdan donuk bir şekilde parıldıyordu. Gri gözlerinde deli bir ifade vardı. Yanındaki adamsa ona kıyasla daha derli topluydu. Kahverengi saçlarını arkaya doğru tarandığı için yuvarlak yüzü ve delici bakışlı küçük, siyah gözleri ortaya çıkmıştı. Bu adamda ötekine kıyasla daha sessiz ama korkutucu bir şeyler vardı.

   Sıska adam elinde çantamı sallarken yanındakine döndü “ Bak Lou,” dedi. “ Ganimet.” Ardından çantamı açtı ve içindekileri karıştırdı. Dehşetle annemle babamın eşyalarının o çantada olduğunu hatırladım. Onlardan bana kalan yegane şeyler, bu aşağılık heriflerin pis ellerine geçmemeliydi.

   Hızla adama doğru atıldım ama Lou denen herif beni tuttu “ Onlara dokunma,” diye tısladım çiçek bozuğu yüzlü adama. “ Sakın buna cesaret edeyim deme!”

   “ Bak sen,” dedi adam kahkaha atarak. Kahkahası da sesi gibi, kahkaha gaklamasına benziyordu. Adamın gaklamalarını dinlerken öfkeden elim ayağım titriyordu. Kendime uyuduğum için bildiğim bütün küfürleri sayarken, bir yandan da plan yapmayı deniyordum. Adam kıyafetlerimi tek tek yere döktü. Lou denen adamın dizlerini tekmelemeye başladım ama adam sanki demirden yapılmış gibi, hiç etkilenmiyordu.

   Sonunda elini kaldırıp annemin günlüğünü gösterdi ve sırıtarak onu da yere attı. Parayı ve kredi kartını çantamın en dibine saklamıştım. Adam aramaya devam ederken aklımdaki tek şey yerdeki günlüktü.

   Ani bir şekilde kendimi ileri attım ve Lou’nun kıskaç gibi beni sıkan kollarının biraz-sadece birkaç santim-genişlemesiyle hızla ayağımı kaldırıp adamın kasıklarına sağlam bir tekme indirdim. Lou inleyerek yere çökerken, ortağı şaşkın bir ifadeyle bir ona, birde bana bakıyordu. Kanımda hızla akan adrenalin yüzünden afallamış haldeydim. Deli gibi bir kahkaha attım ama Lou’yu yere serişimi daha sonra kutlamalıydım. Ortağına dönüp “ O elindekinin kime ait olduğunu ikimiz de biliyoruz,” dedim. Bunu söylerken gözümde dün geceki adamı, karanlıklar prensini canlandırmış ve onun soğuk sesini taklit etmeyi denemiştim ama sesim titremişti. Ne yaparsam yapayım onun kadar soğuk, güçlü ve acımasız olamazdım.

Kır Zincirlerimi (ASKIDA)Where stories live. Discover now