Anıl birden kahkaha atmaya başlayınca kaşlarımı çattım. Sinir mnisin oğlum sen ? Gülecek ne var bunda ? "Hizmetçin öyle mi ?" beni tekrar süzmeye başladı. Mavi gözlerinin odak noktası olmam beni biraz rahatsız etmişti. Allahtan bugün şort giymemiştim. Ohaaa. Ben şort giymedim. Kafamı bacaklarıma doğru eğdim. Nee. Kırmızı kurdeleli pijamamla mı çıkmıştım dışarı ? Hep Berke'nin yüzündendi. Hava yavaş yavaş kararmaya başlamıştı. Anıl, havanın kararmasıyla birlikte kasveti de buraya, bizim yanımıza getirmişti. "Kardeşimle tanışmışsın Berke. Senin barında olay çıkarmış." bugün ki, eline şişe parçasıyla etrafa tehdit savuran çocuk, onun kardeşi miydi ? Allahım, her şey neden üst üste geliyordu ? İrem mevzusu bitmeden kardeş çıktı bide. Üstelik Anıl bunların başrolünde ki oyuncuydu. "Lan piç herif, siktir git dedim sana." Berke birden Anıl'ın üstüne atlayarak yumruk attı. Çığlığım boş sokakta yankılanıp kulaklarıma ulaştı. Hava soğuk ve karanlıktı. Her şey birbirine girmişti. Anlayamadığım her şey. Yaklaşık bir ay kadar Berke'nin yanındaydım. Ama onun hala tanımıyordum. Çünkü tanımama izin vermiyordu. Ne kadar gülerse gülsün, duvarlarını yıkmadığı sürece onu tanıyamayacaktım.

Anıl yerden kalkıp burnunu tuttu. "Berke..." bir iki adım yaklaşıp kolundan tuttum. Kolunu birden savurunca tökezledim. Berke'nin ilk defa bu kadar sinirli halini görüyordum. Ve bu halinden hiç hoşlanmamıştım. Resmen Anıl'a doğru uçup bir yumruk daha savurdu. Ve bir tane daha. Bir tane daha. Ard arda yumruklarını geçirirken sadece nemlenmiş gözlerimle izliyordum. Elimden ne gelebilirdi ki ? Sonuçta hep zavallı biri olmuştum. Babasının sevgisi görmemiş, sevgiyi hep başka şeylerde arayan bir kız olmuştum. Mesela kitaplar, her karakterin aşkına, kendimi koydum. Kim sevilirse, onun yerine kendim geçtim. Dedim ya ben zavallıydım, hep zavallıydım.

"Şimdi de hile yapsana, orospu çocuğu." Berke Anıl'ı kaldırıp bir tekme daha atınca hemen yanına koştum. "Berke, lütfen yeter..." yanaklarım ıslanmaya başlamıştı bile. Berke'yi bu şekilde görmek istemiyordum. Canımı yakıyordu sanki. Kendi gibi olmaktan çıkıp, canavara dönüşüyordu. Ya da ben kendisini tanımadığım için öyle düşünüyordum. Berke kafasını çevirip bana baktı. Ağladığımı görünce, ellerini indirip Anıl'ı yere bıraktı. Yürümeye başladığında hemen onun peşine takıldım. Böyleydik işte. "Burada bitti sanma Berke Tuğlu. Konuşulacak çok şey var."

***

Hızlıca önüne geçip kapıyı ben açtım. Kenara çekilerek Berke'nin geçmesini bekledim. Parmak boğumları kızarmıştı. Üzerinde çok azıcık kan vardı. Gölzerimi sımsıkı kapatıp derin bir nefes aldım. Artık bazı şeyleri öğrenmenin vakti gelmişti değil mi ?

"Anlatacak mısın ?" kanepeye ikimizde aynı anda oturunca birbirimizle çarpıştık. "Seni ilgilendirmez." gözlerimi halıya dikip desenlerini izlemeye başladım. Kırılmıştım. Hiçbir şey demeden kestirip atması zoruma gitmişti. Zaten her şeye alınan bir yapım vardı. "Neden anlatmak istemiyorsun ?" sessizce sorduğum için kafasını çevirip bana baktı. Sonra gözü burnumun ucuna kaydı. Baş parmağını kaldırıp burnuma dokundu. Sonra, sanki ateşe değiyormuş gibi geri çekti. "Anıl kim ?" sorularıma cevap vermese bile soruyordum. Bıkana kadar da soracaktım. Bilmeliydim. En azından buna hakkım vardı değil mi ?

Ahh. Neden olsundu ki ? Sonuçta bu evde sadece bir çalışandım. Bir şeyleri bilip bilmemem neyi değiştirecekti ? Berke'yi tanımam neyi değiştirecekti ? Belki hiç öğrenmesem daha iyiydi. Zaten Berke'nin haline bakılacak olursam, bir şeyler onu yıpratmıştı. Hep böyle olmuyor muydu zaten ?

"Uyku vakti küçük cadı." Ayağa kalkıp beni de kaldırdı. Belimden iterek odama yönlendirdi. En iyisi hiç konuşmamaktı. Yatağıma girip Berke'ye baktım. Bana uzun süre bakıp arkasını döndü. "İyi geceler." diye fısıldadığımda bana baktı."İyi geceler."

Odadan çıkıp gidince gözlerimi kapattım.

Aslında kim olduğumu siz bile bilmiyordunuz.

Ben kim miydim ?

Erva Günday. Çok küçükken babam başka bir kadınla evlenip gitmişti. Daha sekiz yaşındaydım. Geceleri alnımdan öpüp "İyi geceler, kzım." diyen bir babam olmadı. Bu yüzden hep güçsüz, ezik büyüdüm. Annemden naif, kırılgan yanımı almıştım. Ama babamdan... Hiç güçlü olamadım. Babalar gibi yenilmez olamadım. Çünkü bunu öğretecek bir babam yoktu. Ben liseye başladığımda annem Ankara' da tek başına geçinemiyordu. Bu yüzden Fransa'ya dayımın yanına gitme kararı aldı. Ama ben her zaman Ankara'da babamı bekliyordum. Gittiğim lise, yaşadığım şehir, kaldığım ev. Hepsinde babamı bekliyordum. Gelirdi değil mi ? Gelmedi. Gelmedi işte. Sonrasında zaten liseye devam edemedim ve dondurdum. Aslında size çok garip gelebilir. Hiç erkeklere yaklaşmadım. Hep bir parçam babamda olduğu için hiç sevgilim olmadı.

Korkuyorum. Sanki artık babamda bıraktığım parça onda değildi. İlk öpücüğümü alan, beni sürekli güldüren, sahip çıkmasa bile öyle yaptığını varsaydığım biri vardı. Aşık olmamıştım ama. O parçam, onun olmuştu sanki.

Ve Berke Tuğlu, umarım babam gibi o parçamı koparıp gitmezdi.

Bölüm için çok özür dilerim. Pek güzel olmadı. Kusura bakmayın. 😒

Dikkat Öküz Var !!حيث تعيش القصص. اكتشف الآن