44. BÖLÜM: "MORG"

En başından başla
                                    

"Sorun ne?" Ceyhun'un kaşları çatıktı.

"Boynuma bir şey battı sanki," dedi tedirgin bir sesle. "Ters bir hareket yapmadım." Nabzının üstünde bir bıçak varmış gibi hissetmekten kendini alamıyordu. Ceyhun, "En son ne zaman spor yaptın?" diye sordu tek kaşını kaldırarak. Aniden bir elini kaldırıp boynuna bastırdığında, "Sikerim ama böyle işi," diye tısladı.

"Ne oluyor?"

"Boynum."

Bir an Efken kafasını kaldırdı, eli hâlâ boynundayken ön camdan dışarıya öyle öfkeli gözlerle baktı ki, sanki karşısında düşmanı duruyordu ama baktığı yerde ağaçlar dışında hiçbir şey yoktu. Öfkeli bir hırıltı boğazını karıncalandırdı, dişlerini birbirine bastırdığında, kanında büyük bir hızla akan şeyin ne olduğuna anlam veremiyordu. Boynu ve kollarındaki damarlar belirginleşmeye başladı, kafasını kaldırdı ve arabanın tavanına baktı, kemiklerinin çatırtısını duyabiliyordu. Ceyhun telaşla bir elini Efken'in koluna koyduğunda, Efken ürpertici bir hırıltıyla kafasını sertçe direksiyona geçirdi ve nefes nefese sızlanmaya başladı. Sanki bir canavar teninin altından dışarı fırlamak, etini parçalayıp onu yok etmek ve kendini var etmek istiyordu.

Telefon çalmaya başladı.

Efken titriyordu, Ceyhun, "Oğlum ne oluyor?" diye sorduğunda, Efken acı çeken bir yırtıcının sesini aratmayacak oktavda ürkütücü bir ses çıkardı. Telefon hâlâ çalıyordu, Efken kafasını kaldırıp dikiz aynasına baktığı an, dudaklarının arkasındaki fazlalığı hissetti. Bir şey sanki ağzını parçalamak, yeni bir ağız yaratmak, yarattığı ağızın içindeki keskin dişleri bir yerlere saplamak istiyordu. Efken, aynada kendiyle yüzleştiğinde, ona bakan gözler sanki ona ait değildi.

Omurgasında bir sızı hissettiğinde, sanki bir şimşek tam zihninin içinde patlayıp ışığıyla kelimelerini aydınlattı. Eli aniden telefona gittiğinde, dünyanın renkleri birbirine karıştı ve o an bir çukurdan aşağı düşüyormuş gibi hissedip titredi. Telefonun ekranına kısaca baktıktan hemen sonra telefonu açıp kulağına yasladı. "Sezgi?" Sesi kısıktı, soru işaretleri harfleri kıskacı altına aldı. Hattın diğer ucunda soluk soluğa kalmış kişiyi tanıyordu. Gözlerinde dehşet yavaşça belirmeye başladığında, bir camın parçalanma sesi zihninin içini tıka basa doldurdu, kalbi ilk kez böyle hızlı çarpmaya başlamıştı. "Medusa!" Frene öyle sert asıldı ki, arabanın kaybettiği hâkimiyeti bu eziyete dayanamadı ve arka tekerlekler acı çığlıklar koparttı, araba kendi etrafında dönmeye başladığında, Ceyhun oturduğu yerde endişeli gözlerle Efken'e bakarken elini ayağını koyacak yer bulamıyordu.

"Ne oluyor yine?" diye bağırdı Ceyhun, her an telefonu Efken'in elinden kapacakmış gibi duruyordu. "Ne oluyor, birader?"

"Eve gelin!" diye bağırdı Medusa can havliyle. "Hemen, olabildiğince hızlı şekilde! Elimden geldiğince idare etmeye çalışacağım, ne olursun hızlı ol!"

"Geliyorum!" diye kükredi Efken çektiği acıya bir an olsun takılmadan. "Geliyorum, hemen geliyorum, dikkatli ol, dikkatli olmak zorundasın, beni duydun mu?"

"Hemen!"

Bir patırtı duyuldu, hat kesildi. Efken gaza bastığında, arabanın içinde büyüyen panik havası Efken'i de Ceyhun'u da içine çekmiş, yutmuştu.

"Neler oluyor lan?" diye bağırdı Ceyhun, elini koyacak yer bulamıyordu, bir açıklama bekliyordu, kalbinin bu açıklamaya ihtiyacı olsa da, bu açıklamanın izleyeceği yolu görmek onu korkutuyordu.

İÇİNDE BİR SENHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin