Ne güzel güldün o akşam bana.

28.3K 3.8K 3.4K
                                    

Ertesi gün oldu, kararımın arkasındaydım. Çocuklar masumdu, masum ve ulaşılmaz kalmalılardı. Sonraki gün oldu, içimde bir ses belirmişti. "Çocukların üzülmemeleri de gerek" diyordu o ses. Yanına gidip Jungkook'un gönlünü almalıydım. Bir sonraki gün, o ses aklıma büsbütün yerleşti. Onun dışında bir şey duyamaz oldum. Ve ondan sonraki gün tüm direnişimin bittiği gündü. Kendimi, Jungkook'un penceresinin altında buldum.

Ellerimde sıkı sıkıya tuttuğum Rosemary ve içimde sabit durmama engel olan bir dolu heyecanımla ne yapacağımı ya da ne söyleyeceğimi bilemez halde penceresinin altındaydım işte. Niye buraya geldiğimi bile bilmiyordum lakin gökyüzünü aydınlatan güneşten bile daha çok parlayan gözlerini özlemiştim. Bunu biliyordum. Titreyen ellerimi yumruk yapıp bu özlemi gidermeyi umduğumda odasının penceresini tıkladım yavaşça. Akşamdı, hatta neredeyse yatım vaktiydi fakat içimden taşan o karşı konulamaz özlemle yine de ona gelmiştim. Tam uyuduğunu düşünerek beklemekten vazgeçecektim ki araladığı pencerenin gerisinde beliriverdi küçüğüm. Dağınık kahverengi saçları dökülüyordu alnına, gözleri kısıktı. Muhtemelen uyandırmıştım onu. Lakin umursamadım. Elimdeki çiçeği ona doğru uzattığımda başka ne diyeceğimi bilemeyerek "Rosemary" diye fısıldadım.

"Al, lütfen. Hüznünü dağıtır."

Şaşırdı önce, ellerime baktı. Tedirgince uzanıp parmaklarıma saliselik bir temasta bulunurken çiçeği aldı ellerimden. Belki de hala uyuyordu, emin değildim. Uyandığında rüya sanacaktı ya da. Ama yine de sabah gözleri çiçeğe takıldığında gerçekten de anlayacaktı geldiğimi. Yalnız onun için geldiğimi.

"İyi geceler" dedim sonra. Ne olduğunu şaşıran tatlı suratını gerimde bırakıp kendi evime doğru adımlarken içimdeki heyecan kıpırtıları dinmek bilmiyordu. Bu yaptığımın anlamını kaldırabilecek miydim ben de bilmiyordum fakat düşünmeyi erteledim. Her adımımda düşündüğüm o, umduğum ertesi gün beni bulmasıydı.

°

O gecenin sabahında umduğumu duymuş gibi gelmişti yine karargaha. Bekletmemişti beni yahut intikam almak istememişti. Soğuk da durmuyordu üstelik. Her zamanki gülüşleri yüzünde, dolu dolu enerjisi vücudunun her yerindeydi. Bu sefer Berlin'in sokaklarında adımlamak yerine ısrarla benim evimi görmek istemişti. Dediğini yapıp onu evime, babamın ayağına bağ olmayayım diye gönderildiğim hapishaneye, götürdüğümde kapanmak bilmeyen çenesi daha da fazla açılmıştı. Üstelik hedefi ben de değildim, hedefi başta babam sandığı ve durmak bilmeyen soru yağmuruyla ıslattığı Hoffman'dı. Sonunda Hoffman pes ettiğinde salonu terk etmiş, Jungkook'la beni baş başa bırakmıştı. Başta biraz sessizce otursak da sıkıldığından olsa gerek Jungkook ayağa kalkıp odanın içinde adımlamaya başladı. O bunu yaparken ben de gözlerimi üzerinden bir an olsun çekmiyordum. Zaten öyle bir hisse bağımlı kılıyordu ki insanı, yanında dünyanın yedi harikasından biri bulunsa bile gözlerimi onun üzerinden çekemezdim. Çok güzeldi, Jungkook. Hak etmeyeceğim kadar güzel.

"Başka soru kalmadı mı?"

Oturduğum yerde hala onun, odanın içinde adımlayıp duvarda asılı resimleri incelemesini seyrederken sabırsızca sormuştum. Sesini duymak tarifsiz bir huzur veriyordu insana. Çok konuşmasından ya da enerjisinin yüksek olmasından duyduğumu söylediğim rahatsızlık hakiki değildi. Bilakis, sürekli konuşsun istiyordum.

"Anneniz ya da babanız nerede?"

Beklemediğim yine de duymaya alışık olduğum bir soruydu fakat o sorduğunda farklı hissettirmişti. Sanki benim için üzülmüş gibi ciddi bir hüzünle ve sorduğuna pişman olmuş gibi gözlerini gözlerimden hemen kaçırmasıyla farklı hissettirmişti.

"Öldüler."

Lakin omuzlarımı silkeleyip rahat bir tavır takınmaya çalışarak ona sunduğum cevap, her zamankinden farklı değildi. Bu konu hakkında yalan söylemek işime geliyordu. Sanki Jungkook da yalan söylediğimi anlamıştı ama üzerinde konuşmak yerine konuyu değiştirdi. Bulunduğum kanepeye gelip tam dibime oturduğunda "En sevdiğiniz renk ne Teğmen?" diye başka bir soru sordu. Sahiden, onda sorular bitmek bilmiyordu.

Vernem Nidahen ° JikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin