1.02/Evlilik

219K 2.7K 307
                                    

Alışveriş merkezindeki tüm mağaza vitrinlerine hızla göz atarken yürümeye devam ettik. 

Ashley, "Güzel elbiseler güzel hissettirir koca bebek, alışveriş yapmak sana iyi gelecek... Hem kime iyi gelmez ki!" omuz silkerek kıkırdadı.

Yüzü, herhangi bir tepkimi yakalayabilmek için bana dönüktü.

"Kingsdom'a ne dersin? Harika parçalar ve büyük indirimleri oluyor" sol elini omuzuma koyarak hafifçe okşadıktan sonra gülümsememi bekledi.

O her zaman böyle biriydi: Alışveriş yapmayı seven, sıcakkanlı ve her durumda yanınızda olduğunu hissettirirdi.

"Beni dinlemeyeceksin bile," gülümsemeye çalışarak mırıldandım.

"Muhtemelen ve bunun sebebi moda katili olman!" üzerimdekileri işaret ederek dudaklarını tek çizgi haline getirdi.

 İstemediğim bir tören için yapılması gereken bir alışverişti, hazırlanmak içinde çabalamam ne kadar tutarlı olurdu?

"Telefonum çalıyor," Ashley elini omzumdan çekerken olduğum yerde kaldım ve onun ilerlemesini izlerken elimi çantamın içine attım. Anahtarlar, makyaj malzemeleri, cüzdan... Nerede bu lanet telefon?

Telefonumu elime aldığım da zaferle bakışlarımı Ashley'e çevirdim. Az önce elinde tuttuğu kahve bardağı yerde yuvarlanırken, "Affedersiniz çok affedersiniz!" telaşla konuştu.

"Ashley?" telefonumu tekrar çantama attım ve onlara doğru ilerledim. Ondan sadece birkaç saniyeliğine ayrılmıştım!

Çocuk sinirle tişörtünü çekiştirirken kahverengiye boyanan tişörtünün tenine dokunmasına engel olmaya çalıştı.

"Yürürken önüne bakmayı sana kimse öğretmedi mi," Yabancı çocuk sinirle tısladı ve konuşmaya devam etti. "Özelliklede elinde sıcak bir kahve bardağı taşıyorken!"

Ashley, aceleyle çantasından çıkarttığı peçeteyi çocuğa doğru uzatıp tişörtünü temizlemeye çalıştı. Bu işleri düzeltmek için yeterli değildi.

"Ellerini kendine sakla ve sana yürümeyi öğretecek iyi bir öğretmen bul." Çocuk, Ashley'nin ellerini ittirirken söylendi.

O, kendini ne sanıyor?

Adımlarımı hızlandırıp Ashley'nin yanına yaklaştım. Her ne yapmış olursa olsun, kimse bu şekilde konuşulmayı hak etmezdi.

"Affedersiniz," suratıma tatlı bir gülümseme yerleştirerek Ashley'nin koluna girdim.

"Düzgün konuşmayı öğrenmek için iyi bir öğretmene ihtiyacı olan siz gibi duruyorsunuz." gözlerimi kısarak gülüşümdeki sahteliği vurgulamaya çalıştım.

Çocuk bakışlarını bana çevirdiğinde yüzünde anlayamadığım bir ifade parladı, "Bu kadar emin olduğuna göre sen öğretmeye ne dersin?" homurdandı.

"Bunun için zamanım olduğunu sanmıyorum." Ashley'nin titreyen ellerini çocuktan uzaklaştırdım ve çantama uzandım.

"Telafi etmemize izin verin," elim cüzdanıma kaydığında yüzünde çarpık bir gülümseme oluştu.

"Tişörtümü burada çıkartmamı mı istiyorsun?"

Vücudumda ki tüm kan suratıma doğru çekilirken gözüm etraftaki insanları izledi...Kimse bu kavgayla ilgilenmiyor gibi gözüküyordu.

"Biliyor musun? Herneyse." Ashley'nin koluna girerek onu az önce bahsettiği mağazaya doğru çekiştirdim.

Tek duyduğum arkamızdan yükselen sesiydi.

Sapık Üvey Kardeşim || Justin BieberHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin